‘’Hepimizin içinde bir yılan yaşarmış,’’ derdi annem, son nefesimizi verdikten sonra yılan ağzımızdan çıkar, bizden topladığı hikayeleri kovuğundan içeri fısıldarmış. Karıncalar sözcükleri tek tek kovuklardan daha derine taşırmış, çıyanlar hikayelerin kişilerini, kırkayaklar sevincini, böcekler hüznünü, akrepler öfkesini, fareler korkusunu taşır, örümcekler de hepsini birbirine örermiş. Toprağın altı hikaye ağları ile örülüymüş, kimsenin hikayesi unutulmazmış bu sayede.