Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

158 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
İnsan Olmanın Ağır Yükü
Dostoyevski'nin tek bir derdi var: insanlar, onlara ait tüm duygular ve davranışlar. O, insanın yoktan yere alelade hissedebileceği tüm duyguları açıkça söylüyor ve karşısında senin, benim ne düşündüğüm umrunda değil. O yalnızca kimsenin cesaret edemeyeceği gerçeklerden bahsediyor. İnsanın hiçliğinden, cehaletin verdiği zevkten, kendini sahip olduğunu sandığı bedenine bakarak bile velinimetten saymasından, akıl çerçevesi dışında düşünemeyeceğinden ve düşünemediği şeylerin varlığından bihaber olmasından, varlığın ya da yokluğun acısından kendisi dışındaki her şeyi sorumlu tutmasından, tekdüze yaşantısı sayesinde düzenli bir işte çalışarak hayatta başarılı oluşunu kanıtladığını zannederken geriye kalan hakikatin zerre kadar farkında olamamasından ve bunun bahsi geçtiğinde yüzünde oluşan o aptal ifadeden, evet en çok da aptallığından, insanın ahmaklığından ve nankörlüğünden, yaradılışında ahmaklık olan insanın bir parçası olduğu fakat kendisini efendisi sandığı tabiatı çıkarları uğruna defalarca değiştirebileceğinden... Sonuca ulaşmanın ölümle eşdeğer olmasından, kesin yargıların insanı yaşamaktan alıkoymasından. Yani hepimizin bildiği ama kimsenin söyleyemediği gerçeklerden bahsediyor. Üzerinden yüzyıllar geçse de kim okursa okusun dert edinecek bu sözleri, böylesine acı gerçeklerle yüzleştikten sonra hangi insanın ruhu daralmaz, hangisi "beni anlatıyor" demez, kimin yüreğine ağır bir kurşun gibi çökmez bu gerçekler? Dostoyevski yeraltından yazmış kendine; "Sen busun, bu kadarsın, bundan fazlası değilsin ve bir insan olarak akıl çerçevesinin dışına çıkamadığın sürece daha fazlası olamayacaksın" demiş, işte onu Dostoyevski yapan da bu; tüm bu "insanî" meziyetleri, tabiatın gerekliliklerini bedeninin ve zihninin her bir zerresinde yaşaması. Notlarda bu hislerini tüm çıplaklığıyla anlatmış; yalnızca varlığının kabul görülmesini istemiş, değer görmek, saygı görmek. Var olabilme arzusu öylesine ağır basmış ki zihninde, bu arzunun onu düşürdüğü türlü türlü rezil durumları anımsadıkça yaşadığı kahrı anlatmış. Üstelik böylesine hassas ve sevilmeye aç bir yüreği varken , o da yok saymış başkalarını, o da aşağılamış, hor görmüş, yukarıdan bakmış... Yalnızca kabul edilebilme arzusu için, bir parça değer görmek, varlığını kanıtlayabilmek, bari sadece kendine kanıtlayabilmek için. Kendisinin de söylediği gibi, ne de olsa "İnsanoğlu aptal olmasa bile dehşetli nankör"dü ve ona göre insanı en uygunu "İki ayaklı nankör bir mahluk" diye tarif etmekti.
Yeraltından Notlar
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 2020127,9bin okunma
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.