Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

192 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
TEK TUTAMAK
''O benim için bir anneden daha fazlasıydı, savaştaki silah arkadaşımdı.'' Her şeyini annesine borçlu olduğunu sık sık dile getiriyor Brown. Başlamadan önce kurgu diye düşünmeme rağmen okumaya başlayınca aslında bir otobiyografi olduğunu anladım. Başkarakterimiz beyin felci olan bir çocuktur. Christy Brown, 22 çocuklu bir ailenin ortanca çocuklarından biri olarak, 1930 yılında İrlanda’nın Dublin’e yakın olan Kimmage bölgesinde dünyaya gelir. Ancak, bu çocuklardan 13 tanesi hayatta kalabilir. Henüz küçük yaşlardayken vücudunda bazı şeylerin normal olmadığı ailesi tarafından fark edilir. Ailesi hastaneye götürür ancak doktorlar geri zekâlı olduğu yönde söylemlerde bulunurlar ama özellikle anne bunu hiçbir zaman kabul etmez ve onun probleminin vücuduyla alakalı olduğunu, akıl sağlığının son derece normal olduğunu savunur. Chris beş yaşına gelene kadar hiçbir harekette bulunamaz. Kafası sürekli arkaya düşer ve ne ellerini ne de ayaklarını hareket ettiremez. Tabi konuşma yetisi de yoktur henüz. Ancak bir gün, kardeşinin yanında duran bir tebeşire uzanmaya çalışırken, kendisinin de nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde sol ayağını kıpırdatmayı başarır. Bu olay, ailede büyük heyecan uyandırır. Ama devamı gelmez maalesef. Tabi bu arada aileye sürekli yeni üyeler katılmaya devam etmektedir. Chris artık sürekli sol ayağını kullanmaya başlar. Tebeşirle tahtaya şekiller çizmeyi başarır. Daha sonra A harfini çizer ve zamanı gelince ANNE yazacaktır ki bu durum Chris’in annesini oldukça sevindirecektir. Chris’in eski püskü bir el arabası vardır ve kardeşleri ne zaman oyun oynamaya gitseler Chris’i de bu arabayla beraberinde götürürler. Ne kardeşleri ne de mahalledeki çocuklar hiçbir zaman Chris’i dışlamazlar. Hayatının en güzel zamanlarının bu arabada geçtiği dönemler olduğunu söyler kitabında. Ancak bir gün arabası kırılır ve Chris evde kalmaya mahkum olur. Yeni bir hobi edinir kendine ve resim çizmeye başlar. Bu konuda iyi işler çıkarmaya başlar. Hatta zamanı gelince bir resim yarışmasında birincilik bile kazanır. Onu hayat bağlayan tek uzvu sol ayağıdır. Bir ayakla tutunmaya çalışır hayata. Chris büyümeye devam eder. Artık gençlik çağına gelir. Sola ayağını iyi kullanır ancak vücudunda başka bir gelişme yoktur. Diğer engelli yetişkinlerle birlikte tedavi için Fransa da bir manastıra götürülür ama hiçbir sonuç alınamaz. Yine de ilk defa yolculuğa çıktığı için ve orada bir sürü farklı şeyle karşılaştığı için bu seyahat fazlasıyla heyecanlandırır onu. İrlanda’ya döndükten sonra fizik tedaviye başlar ve biraz olsun ilerleme kaydeder. Tam anlamıyla konuşamasa bile artık kelimeler ağzından daha anlaşılır biçimde çıkmaya başlar. Fizik tedavideki doktorlar ona çok önemli bir kural koyarlar ve vücudunun toparlayıp iyileşebilmesi için sol ayağını kullanmaması gerektiğini söylerler. Bu, Chris için hayata bağlandığı tek tutamağı kesmek demektir ancak Chris söz verir ve uzun bir zaman vazgeçer sol ayağından. Ancak Chris depresyona girer. Çünkü onu mutlu edecek hiçbir şey yok gibidir. Resim meşgalesi de onu tatmin etmez artık ve okumayı çok seven Chris bir kitap yazmaya karar verir. Kendi hayat hikâyesini yazacaktır. Ancak Dickens ve döneminin kitaplarını çok okuduğu için dil olarak eski kelimeler kullanarak yazar ve bu onu tatmin etmez. Sonrasında Chris aynı zamanda yazarlık yönü de bulunan doktorundan yardım ister. Doktor seve seve kabul eder ve Chris’e çok yardımı dokunur. Kahramanımız sol ayağını kullanamadığı için kitabı küçük kardeşlerine yazdırmaktadır ancak sonunda dayanamaz ve ayağına kalemi alıp kendisi yazmaya başlar. Üçüncü denemeden sonra kitabı bitirmeyi başarır. Bir gün, beyin felçli çocuklara yardım amaçlı bir konser düzenlenir. Bu konserde Chris’in doktoru konuşma yapmak yerine Chris’i ve kitabını tanıtmanın konuşmadan daha etkili olacağını düşünür ve öyle de olur. Chris ve annesi için hayatlarındaki en gururlu gündür. Kitap, edebi olarak çok üst basamaklarda yer almayabilir ama aradığımızda bu değil zaten. Çünkü burada bizi etkileyen asıl olay bir insanın yaşam mücadelesi ve hikâyenin içinde geçen detaylar. Dil olarak çok sade ve tıpkı bir çocuk kitabı gibi. Oldukça akıcı ve hiçbir sayfada sıkılmıyor okur. Çeviriyi yapan Filiz Kahraman temiz bir çeviri yapmış. Kitapta çok güzel detaylar var. En başta bizi alıp çocukluğumuza götürüyor. Küçükken düşündüğümüz o safça hayalleri hatırlatıyor bize. Chris aynı zamanda çevresinde ki kızlara duygusal olarak çabuk bağlanabilen bir karakter ancak içinde bulunduğu durumu düşününce hep bir umutsuzluk kaplıyor içini. Hikâyesinde, hayatının farklı dönemlerinde üç farklı kıza duygusal anlamda yakınlık duyduğunu itiraf ediyor. Yazarın hayat hikâyesini araştırdığımda daha sonradan evlenmiş olduğunu öğrendim. Ayrıca konseri dinlemeye gelen bir film yapımcısı Chris’in hayat hikâyesini filme çekmeye karar veriyor.(Filmini henüz izlemedim) Kitabın ortalarına doğru gelirken Trt arşivin instagram hesabında izlediğim Mehmet Temel’in hikâyesi geldi hemen aklıma. Kayseri’nin Yahyalı ilçesinin Derebağ köyündendir. Hikâyesi 1970’de Trt’ye konu olmuştur. Mehmet Temel’in doğuştan iki kolu ve bir ayağı yoktur. Sadece sağ ayağı sağlamdır. Ancak bu, onun boyacılık yaparak hayatını kazanmasına, tıraş olmasına, yemeğini yemesine ve her türlü ihtiyacını karşılamasına engel değildir. Muhabirin ‘‘Nasıl zor olmuyor mu böyle yaşamak’’ sorusuna; ’Biraz büyüdükten sonra nasıl ellerimizi kullanıyorsak ben de ayağımı kullandım’’ diye cevap veriyor. Mehmet Kayseri’de kar çok olduğu için ailesiyle birlikte İzmir’e taşınır. Kemeraltı’nda ayakkabı boyacılığı yapmaya başlar. Bazen yoldan geçenler dilenci gibi ona para vermeye kalkışırlar ancak o, bu durumu gururuna yediremez ve boya sandığının üstüne bir kutu sakız bırakıp, para verenlere karşılığında sakız almalarını söyler. Sonraki işinde ise kaset satmaya başlar. Kayserili Mehmet’de tıpkı Dublin’li Chris gibi ayağıyla yazı yazar ve hayata tutunur. Aslında bu bir tutamak meselesi diyor Yusuf Atılgan bir kitabında. Herkesin bir tutamağı olmak zorundadır. Ancak bu kişiler için bu söz, değişmeceli bir anlamdan çıkıp gerçek anlamda tutamağa dönüşmüştür. Edebi bir yönü yok ancak bahsettiğim gibi bunun eksikliğini hissetmiyoruz. Zaten böyle bir şeyi beklemekte biraz ukalalık olabilir. Bir ayakla hayata tutunmanın nasıl bir şey olduğunu anlatan bu kitabın okunması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum.
Sol Ayağım
Sol AyağımChristy Brown · Nemesis Kitap · 201778,5bin okunma
·
112 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.