Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

211 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir gecede cahil kaldık!..
Ankara'dan doğu illeri istikametine ne zaman yolculuk etmişsem, Hasanoğlan tabelası mutlaka gözūme ilişmiştir. Her defasında içim burkularak bakmışımdır o tabelaya, çünkü Hasanoğlan demek, benim için Köy Enstitüleri demekti. Okuduğum kitabı bitirince yine gözümün önünden içimi burkarak geçti gitti o tabela... Bir iki sayfa çevirdikten sonra: "Tonguç Baba'nın saygıdeğer anısına sunuyorum. Son görüşmemiz de "Enstitü'ye nasıl girdiniz, nasıl okudunuz, bu duruma nasıl geldiniz, biriniz bunu anlatın" sözü üzerine, çok geç de olsa, ben bu görevi yerine getiriyorum. Talip Apaydın" başladım okumaya. Yoksulluk ve sıkıntı içinde büyüyen, her şeye aç bir köy çocuğunun, köy enstitüsü gerçeğini bizlere ilk ağızdan anlatımıdır aslında bu kitap. Köy Enstitülerinin amacı, onları salt teorik bilgi ile donatmak değil, işleyen demir ışıldar misali her türlü mesleki eğitimi kazandırarak köy öğretmenliğine hazırlamaktı. Tarım işleri, kendi sebze meyvesini üretmek, inşaat işleri, tuğlacılık, demir işçiliği, marangozluk, dikiş, temizlik, aşçılık konularında uygulamalı mesleki dersler alıyorlardı. Kendi binalarını inşa ediyorlar, elektrik santrali kuruyorlar, araziyi tarıma elverişli hale getirerek üretim yapıyorlar... “Hani eğitimde amaç “üretim” değildir falan derler ya, bizim amacımız düpedüz üretimdi. Daha çok daha fazla iş çıkarmaya, verim almaya çalışıyorduk. Okul yaşamın bir parçasıydı. Biz karada yüzme talimi yapar gibi hazırlanıyorduk, bizzat hayatı yaşıyorduk, hayatın bütün gereklerini yerine getiriyorduk.” demiş yazarımız. Düşünün ki, Köy Enstitüleri marşı bile bizlere bu kurumların amacını bütün çıplaklığı ile anlatmaktadır. Sürer, eker, biçeriz güvenip ötesine. Milletin her kazancı, milletin kesesine. Toplandık baş çiftçinin Atatürk'ün sesine Toprakla savaş için ziraat cephesine. Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz. Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz. İnsanı insan eden, ilkin bu soy, bu toprak En yeni aletlerle, en içten çalışarak, Türk için, yine yakın dünyaya örnek olmak, Kafa dinç, el nasırlı, gönül rahat, alın ak. ... Kuracağız öz yurtta dirliği, düzenliği. Yıkıyor engelleri ulus egemenliği. Görsün köyler bolluğu, rahatlığı, şenliği. Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği. ... Bedenleri çalışıyor, elleri işliyor ama davranışlarının, konuşmalarının ve düşüncelerinin de gelişmesi gerekiyordu. Gelsin sıra kültürel derslere.. Kitap okuyorlar, resim yapıyorlar, müzik dersi alıyorlar, enstrüman çalmayı öğreniyorlar, yazarlık, tiyatro… Dönem dönem kültür derslerine katkı sağlayan isimleri duyunca etkilenmemek elde değil. Ruhi Su, Sabahattin Ali, Sabahattin Eyüboğlu, Yaşar Kemal, Melih Cevdet Anday, Cahit Külebi bunlardan sadece bir kaçı. Bu arada enstrüman çalmak demişken, Mandolin çalıyorlardı bu çocuklar birçok fotoğrafta farketmiştim hatta kitabın kapağında da böyle bir resim yer alıyor. Bununla ilgili ufak çaplı bir araştırma yaparken istediğimi buluyorum ve mandolinin çocukların müzik eğitimindeki önemini size, ben değil Gürer Aykal anlatıyor. “Mandolin, yaylı sazlara, özellikle de kemana geçişte müthiş bir kolaylık sağlamasıyla tanınır ve bilinir. Bu yüzden de müziğe saygısı olan tüm dünya ülkelerinde ilk ve ortaöğretim çağındaki çocukların öğrenmesi teşvik edilir. Çalgıların nota veya akor basmak için kullanılan uzantılarına “tuş” denir. Keman ile mandolinin tuş ölçüleri aynıdır. Mandolinde tuş bölümü perdelerle ayrılmışken, kemanda bu bölüm düzdür. İşte mandolin üzerinde çalışan ve eğitilen parmaklar, kemana geçtiği zaman bir yabancılık çekmez. Bu da mandolinin yaylı sazlara geçişteki kolaylığını açıklar. Mandolinden diğer telli sazlara geçiş de aynı şekilde kolaylık sağlar. Türkiye, çok sesli müzik sanatında cumhuriyetin ilk yıllarındaki temposunu bir daha yakalayamamış ise, bunda yürütülen müzik eğitim politikalarının büyük etkisi vardır. Yalnızca bu kadarcık bir çerçeveden bakıldığında bile, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki eğitim atağının gücü ve kapsayıcılığı ortaya çıkmaktadır." Köy Enstitüleri bir eğitim devrimiydi. Bu enstitülerde özellikle köyde doğmuş, büyümüş ve oranın yaşam koşullarına yatkın çocuklar eğitilerek öğretmen olacaklar ve yurdun dört bir yanına dağılan eğitim neferleri olarak, bilgilerini taze fidanları yetiştirmek için kullanacaklardı. Ama yobazlar boş durur mu cehalet iksiri hazırlıyorlardı.. Kazanın içinde neler yoktu ki, komünist yetiştiriyorlar, kızlı erkekli okuyorlar, bunlar köylüyü uyandıracaklar, köye ağa olacaklar, dedikodular ve iftiralar... kazanın altına habire odun sürerek kaynamasını hızlandırıyorlardı. Ve ne yazık ki, gericiliğe, siyasete kurban ettirilerek kapatılan aydınlığın yüzü Köy Enstitüleri. Bir gecede cahil kaldık! Harf inkılâbına atıfta bulunan bu mesnetsiz söylemin, köy enstitülerinin kapısına kilit vurulmasıyla ilişkilendirmek sizce daha doğru olmuyor mu? Bindiği dalı kesip, filiz veren fidanları kör testerelerle budayanlar kimler acaba? Talip Apaydın'ın sizinle konuşur gibi anlattığı yaşanmışlıklarını, karanlığın acısını çeken çocuğun nasıl aydınlığa çıktığını, Çifteler Köy Enstitüsünde başlayıp, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünde son bulan eğitimini kaleme aldığı anılarını okuyunuz, okutunuz lütfen.
Köy Enstitüsü Yılları
Köy Enstitüsü YıllarıTalip Apaydın · Literatür Yayıncılık · 2009318 okunma
··
1.945 görüntüleme
Egeli okur okurunun profil resmi
Ne güzel yıllar ne güzel zamanlar olmuş birçok kitap okudum köy enstitüleri ile ilgili bunu da okumak istiyorum
Aysun okurunun profil resmi
Kesinlikle okumalısınız hocam.
Özgür Süngü okurunun profil resmi
Kitabı bitirince çok etkilenmiştim. O dönemleri, yaşananları düşündüm. Hala düşünüyor ve kızıyorum; niye kapatıldı diye. İncelemeniz ise çok güzel, içten ve etkileyici idi; teşekkürler...
Aysun okurunun profil resmi
Bugünkü eğitim sistemimizi göz önünde bulundurursak kızgınlığımız uzun yıllar devam edecek gibi. Vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim..
12 öğeden 11 ile 12 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.