‘ Gülmenin ezilenler ve madunlar için olağanüstü bir gücü vardır: Nesneyi yakına getirir, onu parmağın bildik bir hareketle her yanına dokunabileceği somut temas bölgesine çeker, baş aşağı döndürür, içini dışına çıkarır, ona yukarıdan bakar, ondan kuşkulanır, onu böler, parçalarına ayırır; soyup sergiler, özgürce inceler ve onunla deneyler yapar. Gülme bir nesne karşısındaki, bir dünya karşısındaki korku ve acıma duygusunu ortadan kaldırır; onu tanınan bir nesneye Dönüştürür, böylece özgürce araştırılması için zemin hazırlamış olur. Gülme, korkusuzluk gibi bir ön koşulun gerçekleştirilmesinde yaşamsal etmendir; bu ön koşul olmaksızın dünyaya gerçekçi yaklaşmak olanaksızdır. Gülme bir nesneyi kendine çekip bildik kılarak onu gerek bilimsel gerek sanatsal sorgulayıcı deneyin ve özgür deneysel düşgücünün korkusuz ellerine teslim eder.’ Barry Sanders