Yine bir Dostoyevski klasiği. Büyük hacimli olmasına rağmen, sonlara doğru hiç elimden bırakasım yoktu. Her karakteri ayrı ayrı özveriyle işleyişi, onların huylarını-suylarını okurlara bu denli anlatışı neden onun bu kadar sevildiğini bir kez daha ispat ediyor. Mitya, Ivan, Alyoşa ve Pavel Karamazov kardeşleri. Bir de başlarında düşman başına bir baba... Aile dramı, fiziksel ve ya daha çok psikolojik şiddet, dönemin şuan için anlamsız olan önyargıları, bürokratik bir çok yozlaşmalar insan kaderinde ne kadar da önemli bir yer kaplıyor. Dostoyevski her bir karakteri ele aldığında, hepsine şu ve ya bu şekilde nufuz eden unsurları öyle ustalıkla anlatmış ki, hayran olmamak elde değil. En çok üzüldüğüm tabii ki, Alyoşa. Ah Alyoşa, ah! 100 ölümsüz eserden birini daha okudum. Okumayı düşünenler mutlaka okuyun.