Ferit Edgü: “Ne öykü, ne roman. Türkçe’de karşılığı anlatı. Ama anlatıda, anlatmak var, dolayısıyla ben, bu yapıtım için bu sözcüğü pek uygun bulamadım. Roman değil de, romana yakın anlamında romansı dedim, ama tutmadı. Dilerseniz, küçük, kısa öykü gibi küçük roman diyelim.” diyerek anlatıyor bu eserini, bir söyleşide. Peki biz nasıl anlatacağız? Ne diyebiliriz bu sözlerin üstüne? Sadece, Ferit Edgü bize neler anlatmış, ona değinebiliriz, sanırım! Üç bölümden oluşuyor eser: I. Bölüm, “Çakır’ın Öyküsü", II. Bölüm "Su Testileri”, ve I. ve II. Bölüm’ün arasında “Ara” başlıklı bir bölüm daha. Eserde hiç fotoğrafa yer vermeden, “Çakır’ın Fotobiyografik Öyküsü”nü sözcüklerle bir "foto-albüm" oluşturarak anlatmış bize Ferit Edgü I. Bölümde. Ve bu yolculuğu da şöyle dile getirmiş eserin bir yerinde. “Çakır’ın yaşamından ölümüne değin yüzlerce çekilmemiş fotoğrafı gözlerimin önünden geçiyordu. Bu var olmayan fotoğrafları var etmek için sözcüklere başvuracaktım.” (s. 15) Edebiyatımızın minimalist ve şiirsel kalemlerinden sayılan Ferit Edgü ilk bölümde bize sunduğu "kelime tablolarının" aksine, “Su Testileri” bölümünde de yarım bıraktığı cümlelerle kendi düşsel dünyamıza sonsuz kapılar aralamış. Velhasıl lafı fazla uzatmadan eserin girişinde beni çarpan şu alıntı ile sözlerimi noktalamak istiyorum: "Ne zaman yazmaya otursam, bir olanak ve bir olanaksızlıkla karşı karşıya kaldığımı gördüm. Olanak: Sözcükler. Olanaksız: Hangisi? Olanak: Anılar. Olanaksız: Sözcükler." Az sayıda sözcükle, yarım bırakılmış cümlelerle, sizi alıp götüren bir çırpıda tamamlanacak bir serüvene çıkacaksınız! Buyurunuz.

Eylülün Gölgesinde Bir YazdıFerit Edgü · Alfa Yayınları · 20181,242 okunma

·

20 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.