Gönderi

152 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Stalin eleştirisini sunduğu söylense de çağının çok çok ötesinde bir anlatıma sahip. Salt komünizm ya da sosyalizm eleştiri olarak bakmak kesinlikle yanlış bence. Temel olarak sosyalist bir düzen hayalinin kişisel hırslarla dış dünyanın etkileri ve baskılarıyla ne hale gelebileceğinin hikayesi sunulmuştur. Kitabın başındaki sunuş kısmını beğendim kitabın içeriğine, yazarın hangi koşullar altında bu kitabı ortaya çıkardığına ve birtakım komplo teorilerine kabaca değiniliyor fakat kitabın spoilerını da verdiğini söylemem gerek bu noktada eğer spoiler almaktan hoşlanmayanınız varsa tavsiyem sunuş kısmını es geçmesi fakat zaten kitabı okurken de sonunun nasıl olacağını kestirebilmek hiç de zor değil bu anlamda sunuş kısmındaki spoilerı almanız sizin için büyük bir sorun teşkil etmeyecektir diye düşünüyorum. Neden Hayvan Çiftliği? Çünkü kitap insanların tekelinde olan bir çiftliğin hayvanların bir gün ayaklanmasıyla birlikte çiftliği ele geçirmeleri sonucu yaşanan olayları ele alıyor. Günümüz Türkiye’sinden tutun da diğer birçok ülkenin yönetimiyle bağdaştırabileceğiniz tonla veriyi barındırıyor. Kitabı okuduğum sırada annemlere ülkemizin tasvirinin sunulduğunu anlatınca bayağı şaşırmışlardı hatta:d ülkemizde gerçekleşen olaylarla birebir örtüşen durumlar söz konusuydu kitapta ama tabii ki particilik olaylarıyla bağdaştırdığım bu konuları burada ifade edemiyorum… Kitabın eleştiri dozu her bölümde artıyor. Eşit bir düzen kurmak için yola çıkan bu hayvanların zamanla eğitimsizlikten, baskıdan ve korkudan dolayı zamanla kendilerinin gerçekleştirmiş oldukları devrimden çok daha bedbaht bir duruma dönüşmelerini anlatıyor Orwell. Engels’in ifadesiyle “kendi mezar kazıcıları” oluyorlar. Sonrasında hayvan çiftliğinde yönetimi ele geçirmiş olan domuzların en başta koydukları kuralları hiçe sayıp insanlarla işbirliği yaptığına şahitlik ediyoruz. Burada insanların aslında sosyalist düzenin dışındaki kapitalist ülkeleri temsil ettiğini söylemek mümkün. Hayvanların çiftlik yönetimini ele geçirdiği zamanda ilk başta komünist bir düzenden bahsedebiliriz. Herkes eşit, kendileri üretiyor ve kendileri tüketiyorlar. Başkalarına ihtiyaçları yok, tabii ki ilk aşamada. Sonrasında daha fazla üretim için başkalarına da ihtiyaç duymaya başlıyorlar ve bunula birlikte aralarında nükseden iktidar hırsı her şeyi daha da kötü bir hale getiriyor. Devrim yani ayaklanma etkisini yitiriyor. İnsanlar geçmişini unutmaya başlıyorlar(ki bence en manidar olanlarından birisi de buydu). Bu noktayı günümüz Türkiye’sinde tarihimizi bilmemek, tarihimizi unutmakla bağdaştırıyorum. Çünkü şöyle düşünüyorum bir insan eğer bir şeye dair başlangıç noktasını bilmezse ilerlemesi zordur. Mesela herhangi bir işte yol alırken hangi noktadan hareket ettiğinizi bilmezseniz ne kadar yol aldığınızı bilemezsiniz. Bu yüzden yöneticiler, yani domuzlar tarafından hayvanların manipüle edilmesi daha kolay hale geliyordu. E birde eğitimsizlik vardı. Kimi hayvanlar okumayı biliyordu(elbette domuzlar), kimileri sadece alfabeyi biliyordu ve kimileri için de okuma sadece birkaç harften ibaretti. Yine bu sebepten ötürü yazılı olan kurallar gün geçtikçe domuzların çıkarlarına uygun olmadığı için herkesten habersiz bir zaman diliminde bu kurallara ufak eklemeler yapılarak domuzların yaptıkları edimleri meşru bir hale büründürüyordu. Yine burada bir toplumun eğitimsiz olmasının aslında onu ne kadar manipüle edilebileceği, ne kadar sığırlaştırılabileceği aslında bu durumun ne kadar mühim bir konu olduğunu görüyoruz. Cahil, en baştakinin sözünden çıkmayan, sorgusuz sualsiz söyleneni gerçekleştiren bir kitleye dönüşüyorlar. Özellikle kitapta bu konuda koyunların katkısı çok büyük, tek bildikleri; “dört ayak iyi, iki ayak kötü.” Koyunlar baştakiler ne derse sadece onu kabul ediyorlar. Romandaki en cahil topluluk olarak onlar öne çıkıyorlar. Din taciri görevi üstlenen kuzgun, hiçbir şeyin hiçbir koşulda değişmeyeceğini söyleyip huzursuzluktan bir şey yaratmayan eşek, her denilene çabuk kanan, çiftliğin en çok çalışan ve en sadık hayvanı at, yalanlarıyla olmayanı varmış gibi gösteren bir söz ustası domuz… Hepsi aynı yolun yolcu…şaka şaka aslında hepsi insan dünyasında bir tipi temsil ediyorlar. Lider kabul ettikleri hayvan sadece kendi çıkarını düşünüyor, sözcüleri olarak kabul gördükleri kişi onları her şekilde manipüle ediyor ve her şeyin çok güzel olacağına inandırıyor. E tabii ki birde bu düzenin sürmesi için korku yaratılıyor ve sürekli baştakiler bu korkudan yararlanarak kendi hükümranlıklarının sürekliliğini sağlama çabasına giriyor. Aslında temelde romanın hikayesinde anladığımız şu, baştaki istediği kadar değişsin sömürülen yine biz oluyoruz. İktidar sahibi kim olursa olsun, kendi çıkarları için diğerlerini kandırıp kendi hakimiyetini sürekli bir hale getirmeye çalışıyor ve bunu hangisi daha iyi yaparsa ve yönettiği halk ne kadar “koyun”laşırsa bu iş o kadar basit ve uzun soluklu oluyor. Kitap ilk başta bir kapitalist övgüsü gibi görünebilir ya da sosyalizmi yerin dibine sokmak amacını taşıdığı hissine kapılabilirsiniz. Aslında tek adamlığa ve kendi çıkarını düşünen, halktan uzaklaşan, gücünü halktan değil korkudan alan liderlere bir yergidir. En azından bu kadar popülerleşmiş bir kitaba bu açıdan da bakılabileceğini düşünüyorum. Başta hayvanların ayaklanmasıyla oluşturulan bu düzen harika işliyordu, sonrasında yalanlar, iktidarda kalmak için yapılan kötülükler, hayvanların geçmişini unutmaları, eğitimsizlik vb. gelişmeler eşitlikçi toplumun yıkılmasına neden oluyor. Çiftliğin başına zorla geçen domuzun, en iyi ben bilirimci tavrı bütün çiftliğin hayvanlarını çok daha kötü bir sona hazırlamıştır. Ancak hayvanların yapabilecekleri bir şey yoktur. Kitapta söylenenleri bugün birçok ülkede yazının başında da söylemiş olduğum gibi görmek mümkündür. Küreselleşen bu dünyada zenginin gün geçtikçe daha zengin, yoksulun gün geçtikçe daha yoksul olduğu toplumlar ortaya çıkıyor. Emeklerinin karşılığını alamayan, sadece hayatta kalmak için çalışan insanlar ve onların emekleri üzerinde büyüyen şirket sahipleri ve siyasetçiler… Kitabın bu anlamda güncelliğini koruması ve popülatiresinden hiçbir şey yitirmemesini anlamak hiç zor değil. Aradan 77 yıla yakın zaman geçmiş olsa da güncelliğini koruyan hatta daha sert bir gelecek gören, insanların daha sert özelliklere sahip olabileceğinin anlatısı olmuştur. Baştan sona sürükleyici bir taşlama Hayvan Çiftliği. Eğer bu tarz politik eleştiri kitaplarını seviyorsanız kesinlikle okumalısınız hatta sevmiyor olsanız da okuyun çünkü bence okumanız lazım.
Hayvan Çiftliği
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020247,9bin okunma
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.