Dicle'yi dinlerken kendi çocukluğum aklımda. Şehitlik'teki mahallemde akşama kadar sokaklarda oynayışım. Ayağımdaki mor lastik ayakkabılar ve sonradan annemin tarayamadığı için kestirdiği uzun saçlarım. Ana kuzusundan çok sokak çocuğuna benzer halim. Kürtlüğümü kapatmak için en iyi şekilde Türkçeyi öğrenme çabam. Okulda Batılı çocukların yanında başımız hep eğik gezmemiz. Gazoz kapaklarından yaptığım kolyelerim. Ceplerimde her an oynamaya hazır beştaşlarım. Baharla birlikte diğer cebimde de muhakkak yeşil eriklerim, Diyarbakırlıların deyişiyle can eriklerim. Hep kırmızı basmadan(annem en çok kırmızıyı sevdiği için) yapılmış elbiselerim. Yokluğa rağmen tebessümle hatırladığım günler. Kocaman bir aile, 2 odalı kırmızı tuğladan evimizde sürekli çalan Sezen Aksu ve Ahmet Kaya sesi...