Gönderi

insan «dokuzdan beşe» çalışan bir kişi olarak iş gücünün ya da yöneticiler ve kâtipler gibi bürokratik gücün bir parçası olmuştur. Çok az insiyatife sahiptir. Görevleri, işin yönetmeliği ile çizilmiştir. Basamağın üstündekilerle altındakiler arasında çok az bir fark vardır. Hepsi, yönetmeliğin yapının tümü için belirlediği işi, belirlenen hız ve belirlenen tarzda yaparlar. Hatta duygular bile tanımlanmıştır: neş'e, hoşgörü, güven, tutku ve hiç kimseyle çatışmadan herkesle geçinebilme yetisi. Eğlence de bu denli zorlayıcı bir yolla olmasa bile, benzer şekilde düzenlenmiştir. Okunacak kitaplar, kitap kulübünce seçilir. Filmler filmcilerle sinema sahipleri tarafından verilen ilânlarla saptanır. Geride kalanlarsa, hep yeknesaktır: arabayla pazar gezintisi, televizyon programları, kâğıt oyunları ve toplantılar. Doğumdan ölüme, pazartesinden pazartesiye, sabahtan akşama tüm faaliyetler düzenlenmiş bir örnek hale getirilmiştir. Böylesi bir düzenin ağına düşen kişi, insan olduğunu, tek bir birey olduğunu nasıl hatırlar? Düş kırıklığıyla, üzüntüyle, sevgi özlemi, hiçlik ve ayrı olma korkusuyla doluyken yaşama şansına bir kez sahip olduğunu nasıl aklına getirebilir?
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.