Peyami Safa, yine trajik bir hikaye üzerinden bize dersler vermeye çalışıyor. Ama bu kez bu mesaj "Fatih-Harbiye"deki gibi gözümüze sokulmuyor. İkbal ve şatafat hırsıyla dolu, saraylarda yaşama arzusu içerisinde olan Canan adlı oldukça güzel bir kadının nasıl etrafındaki erkekleri ve hayatları teker teker söndürdüğünü anlatıyor kitap. Heyecanlı, merak uyandıran bir anlatım tarzıyla bir solukta okunuyor. Fatih-Harbiye kitabına göre daha çok sevdim. Mesaj kaygısı da bu kez rahatsız etmedi beni. İnsanın güzelliğe ve zenginliğe olan merakının, zaafının kendilerini felakete sürükleyeceğini bilmesine rağmen yine bunu istemesi, hatalardan ders almamaya çalışması, gözlemledikleri, yaşadıkları şeyin hep kendi çıkarına uyacak şekilde yorumlamaya çalışıp, aksi durumları dikkate almaması çarpıcı bir dille gözler önüne seriliyor. Sadece resmin dışına çıkıp, dışarıdan bir gözle de bakabilmek gerekiyor olaylara, etrafımıza.