Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

104 syf.
10/10 puan verdi
diyaloğun konusu, ‘dine uygun olan şeyin veya dindarlığın ne olduğu’dur. euthyphron, ilk olarak bu soruya, “tanrıların sevdikleri şey dine uygundur, sevmedikleri şey dine aykırıdır” şeklinde cevâp verir. ama sokrates’in bu cevâbı sorgulamasından evvel, euthyphron, babasına karşı açacağı cinayet davasını meşrulaştırmak için “zeus ve kronos*” ile “kronos ile uranos**” arasındaki mücâdeleden örnek verir. sokrates, bundan sonra şöyle bir sorgulamaya girişir: i- kavgalar ve düşmanlıklar, daha çok öznel şeylerden -etik veya estetik ile ilgili meselelerden- çıkar. çünkü nesnel konular, ölçerek, tartılarak vs. şeylerle kavgaya dönüşmeden çözülür. oysa ki neyin iyi neyin kötü, neyin doğru neyin yanlış, neyin güzel neyin çirkin olduğu hakkında net bir şey söyleyemeyeceğimiz için bu konulardan düşmanlık ve kavga çıkar. ii- eğer tanrılar arasında gerçekten düşmanlıklar ve kavgalar oluyorsa, bunlar iyilik-kötülük, doğruluk-yanlışlık, güzellik-çirkinlik gibi meselelerden kaynaklanır. iii- iyilik sevilirken, kötülük sevilmez; doğruluk sevilirken, yanlışlık sevilmez; güzellik sevilirken, çirkinlik sevilmez. tanrılar bu konular hakkında birbirlerine düşmanlıklar besliyorsa, o hâlde bir şeyin iyiliği veya kötülüğü, doğruluğu veya yanlışlığı, güzelliği veya çirkinliği konusunda uzlaşamadıkları için, o şeyi bazı tanrılar severken, bazı tanrılar sevmemektedir. bu durumda, o şeyin dine uygun olup olmadığı hakkında bir şey diyemeyiz. o hâlde, tanrıların sevdikleri şeyler dine uygundur şeklindeki tanım ayırt edici olmayacak ve hattâ bazı hâllerde açıkça yanlış olacaktır. daha sonra euthyphron, dine uygun şeyi “bütün tanrıların sevdiği şey olarak” tanımlar. bu durumda sokrates şöyle sorgulama yapar: i- tanrılar, dine uygun şeyi dine uyan şey olduğu için mi sever; yoksa tanrılar sevdiği için mi o şey dine uygun olur? (‘hareket eden’ şey, hareket eden olduğu için değil, ‘hareket ettiği’ için ‘hareket edendir’.) ii- ‘sevilen’ şey, ‘sevilen şey olduğu’ için değil, ‘sevildiği’ için ‘sevilen’dir. yani, bir şey yapılan veya edilen bir şeyse, yapan veya eden bir fail bulunmak zorundadır. iii- o hâlde, dine uygun olan şey dine uygun olduğu için değil, tanrılar sevdiği için dine uygun olmuş olur. oysa bu, dine uygun olan şeyin tanımını vermez, sadece tanrılar tarafından sevilme özelliğini belirtir. eh, euthyphron buradan sonra afallamaya başlar. sonra der ki, “dine uygunluk veya dindarlık, tanrılara hizmet sunma sanatıdır”. sokrates daha kolay bir şekilde bu tezi çürütür: i- ata bakmayı herkes bilmez, uzman olan biniciler bilir. binicilerin sunduğu hizmet, atı daha iyi konuma getirmektir. zirâ hizmet sunma veya özen göstermenin amacı, hizmet sunulan veya özen gösterilen şeyi daha iyi konuma getirmektir. ii- dindarlık da tanrılara hizmet sunma sanatı ise, o hâlde dindarlık tanrıları daha iyi konuma getirme sanatı olur ki bu saçmalıktan başka bir şey değildir. euthyphron iyice aptallaşır, der ki, “dindarlık tanrılara hediye verme(kurban kesme) ve onlardan bir şey isteme (duâ etme) sanatıdır”. sokrates sorgulamaya başlar: i- tanrılardan bir şey istemenin en doğru yolu, bizde olmayan şeyleri istemektir. zirâ bizde olmayan şeylere kavuşursak, bu bizim için en iyisi olur. dolayısıyla tanrılar bize iyilik verir. biz de bunun için onlara armağanlar veririz, böylece bir nevi ‘ticaret ilişkisi’ ortaya çıkar. ii- bu ticaret ilişkisinde, tanrılar bize iyilik -bize yararlı- şeyler verirken, biz onlara yararlı bir şey veremeyiz -çünkü bizim armağanlarımıza tanrıların ihtiyacı yoktur, aksi saçmalık olurdu-. bu hâlde, onlar bize bu ticarî ilişkide iyilik verirken, biz onlara hiçbir şey vermediğimiz için, tanrılardan üstün hâle gelmiş oluruz ki bu da saçmalıktır. bundan sonra da tartışma tekrar başa döner, sonra da tartışma çözüme bağlanmadan sona erer. şimdi buradan çıkartılması gereken sonuçlar şunlar: a- platon -euthyphron diyaloğunu gençliğinde yazmıştır, dolayısıyla bu diyaloglarda sokrates’in düşüncelerini aynen aktarmaya çalışmıştır, bu yüzden sokrates de diyebiliriz-, burada politeizm eleştirisi yapar. zirâ, tanrı özü gereği mükemmel olmak zorundadır. çünkü o yaratıcıdır ve neyin en doğru, neyin en yanlış; neyin en iyi, neyin en kötü; neyin en güzel neyin en çirkin olduğunu en iyi şekilde o bilir. bu sebeple, tanrı mükemmel olmak zorundadır. mükemmel bir şeyin anti-tezi olamaz, dolayısıyla tek olmak zorundadır. bu sebeple, örneğin bilgelik tanrıçasından (athena) bahsediyorsak, bilgelik alanında mükemmel olan tek varlık athena olmak zorundadır. bu durumda bir başka tanrı, örneğin zeus, athena kadar mükemmel olamayacaktır. öyleyse, athena, bilgelik konusunda zeus’un anti-tezi olmuş olacak ve zeus mükemmel olamayacaktır. bu durumda, örneğin bilgelik gerektiren bir konuda, zeus yerine athena’ya başvurmak zorunda kalacağız, oysa bu tanrılık vasfının özüne aykırı olacaktır. o hâlde, tanrı tek olmak zorundadır. b- platon -veya sokrates- antropomorfik(insân kökenli) tanrı anlayışını reddetmektedir. zirâ, insânların tanrı yararına bir şey veremeyeceğini ve onu daha iyi bir konuma getiremeyeceğini dile getirir. semavî dinlerdeki tanrı anlayışını benimser gibi görünür böylece. dipnotlar: *: kronos, zeus’un babası. ‘zamân’ ile özdeşleştirilmiştir. zeus’un kardeşlerini yuttuğu için, zeus onları kurtarmak adına annesi rhea ve anneannesi gaia’nın kışkırtmasıyla, kronos’la savaşmış ve kardeşlerini kurtarmıştır. **: uranos, kronos’un babasıdır. kronos’un kardeşlerini gaia’nın karnına bastırmıştır. gaia’nın kışkırtması ile kronos, uranos’a karşı savaşmış ve onu alt etmiştir.
Euthyphron
EuthyphronPlaton (Eflatun) · Kabalcı Yayınevi · 2011822 okunma
··
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.