Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

256 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
İdeal bir toplum düzeni insanoğlu için hep vazgeçilmez olmuştur. Ütopyalar, bu tür var olmayan, ama gerçekleşebilirse insanlara nihai dünyevi mutluluk ve huzur sağlayabilecek devlet, ekonomi ve toplum düzenleri sunmuşlardır. Bu türün ilk örneği Platon’un “Devlet” isimli eseridir. Bu türe ütopya ismini veren kişi ise Thomas More’dur. Ütopyalarda aile, mülkiyet, yönetim, eğitim, teknoloji, din gibi farklı konular işlenebilir. Ancak kurgulanan ideal, yazarın idealidir. Bir kişinin ideali, başkası için ideal olmayabilir, hatta o kişinin idealiyle tamamen ters düşebilir. Ayrıca ütopyalarda mutluluk adına özgürlükten vazgeçilmesi, insan iradesinin ortadan kaldırılması ütopyayı totaliter bir tasarıya dönüştürmüştür ve bu sebeple ütopyaları eleştiren karşı-ütopya türü doğmuştur. Karşı-ütopyalarda eleştiri iki katmanlıdır: yazar tasarlanan ideal devlet düzenini eleştirirken dolaylı olarak mevcut olan toplum düzenini de eleştirmiş olur. İşte bu sebeple 1920’de yazılan Biz romanı, 1988 yılına kadar Zamyatin’in ülkesinde yasaklı kalmıştır. “Cennetteki iki kişiden bir seçim yapmaları istenir: ya özgür olmadan mutlu olmaları ya da mutlu olmadan özgür olmaları; üçüncü bir seçenek sunulmaz. Budalalar özgürlüğü seçerler, sonra ne oldu, yüzyıllar boyunca zincirlerini özlediler.” 1884 yılında doğan Yevgeni İvanoviç Zamyatin, bir Bolşevik’ti. Lisede matematik derslerinde başarısız olmasına rağmen mühendis olmaya karar verir, gemi mühendisi olur. Ekim Devrimi öncesinde ve sonrasında otoriteyi hicveden yazıları sebebiyle başı beladan bir türlü kurtulmaz. Devrim sonrasında devlet baskısının artmasını protesto ederek en bilinen eseri ve tek romanı olan Biz’i yazmaya başlar. Sosyalist rejime kara çalmak olarak nitelendirilen kitap yayımlanmaz, yurt dışına kaçırılarak İngilizce olarak ilk defa 1924’te basılır. Eser distopya türünün öncüsüdür ve 1984, Cesur Yeni Dünya gibi eserler için ilham kaynağı olur. Sovyetler Birliği’nde yaşam dayanılmaz hale gelince Stalin’e yazdığı mektupla yurt dışına çıkmak için izin ister: Ülkemizde küçük insanların önünde eğilmeden büyük edebi fikirlere hizmet etme imkânı doğar doğmaz geri dönme hakkım saklı kalmak kaydıyla, yurt dışına çıkmak için izin istiyorum. Maksim Gorki’nin araya girmesiyle 1931’de Paris’e gitme imkânı bulur. Ülkesinin düzeleceği umuduyla Sovyet vatandaşlığından ayrılmaz, bir göçmen olarak yaşar. 1937’de Paris’te ölür. İkiyüzyıl Savaşı sona ermiş, insanlığın %0,2’si hayatta kalmış, geriye kalanlar camdan binalarda şeffaf bir hayat yaşamaktadırlar. Etraflarını saran duvarın ardında ne olduğunu merak etmezler bile. Çünkü dışarısı tehlikelidir, henüz ehlileştirilmemiştir. Bilim ve medeniyetin ilerlemiş olduğu bu toplumda her şey matematik ile düzenlenir. İnsanların ismi yoktur, numaraları vardır. Erkeklerin numarası sessiz harfle, kadınların numarası sesli harfle başlar. Bireysellik yoktur, her bir numara denklemin bir ögesidir. İrade ve özgürlük denklemden çıkarılmıştır. Günlük hayat, Tek Devlet’in önceden belirlediği şekilde yaşanır, her şey Tek Devlet'in mutlak kontrolü altındadır. Çalışma saatleri, kişisel zamanlar, yemek saatleri, uyku saatleri önceden belirlenmiştir. Hatta belirlenen saatlerde uyumamak ceza gerektiren bir suçtur. İnsanların sağlığı zorla güvence altına alınmıştır: “kendini nikotinle özellikle de alkolle zehirleyen herkes Tek Devlet tarafından acımasızca cezalandırılır”. Cinsel birliktelik önceden ayarlanmış partnerinizle belli saatlerde gerçekleşir: “Seks bürosu sizi laboratuvarlarda dikkatlice inceler, kandaki cinsel hormonlarınızın içeriğini tam olarak belirler ve size en uygun seks günleri tablosunu hazırlar.” Sadece bu zaman diliminde evlerin perdelerini indirmek serbesttir. Koruyucular tarafından onaylanmamış davranışlara karşı sürekli izlenen, İyilikçi’nin yönetimi altındaki bu insanlar yekvücut olarak ahenkle yaşayan büyük bir organizmayı meydana getirmiştir: “Tek bir bedene takılmış milyonlarca el ve milyonlarca kafa, Zaman Tablosunun düzenlediği biçimde, aynı anda kaşıklarını ağızlarına götürür. Aynı anda yürüyüşe çıkar, aynı anda Taylor Eksersizleri Salonu’na ya da uyumaya gider”. Ben’lik öldürülmüş, insanlara Biz’lik aşılanmıştır. “Orijinal olmak, diğerlerinin arasından sıyrılmak demektir. Buna göre orijinal olmak eşitliği ihlal etmektir.” “İnsanın özgürlüğü = 0 ise suç işlemez. Bu gayet açık. İnsanı suçtan arındırmanın tek yolu onu özgürlükten arındırmaktır.” Tuttuğu kayıtlarla bize eseri anlatan D-503, Tek Devlet tarafından diğer gezegenlerde yaşayan meçhul varlıkları egemenlik altına almak için inşa edilen İntegral isimli uzay gemisinin baş mühendisidir. “Diğer gezegenlerde yaşayan, belki de hala ilkel özgürlük ortamında bulunan meçhul varlıkları aklın iyilikçi boyunduruğu altına almanız gerekiyor. Eğer bizim kendilerine matematiksel, hatasız mutluluğu getireceğimizi anlamazlarsa, onları mutlu olmak zorunda bırakmak bizim borcumuzdur. Ama silahtan önce sözü deneyeceğiz. Tek Devlet'in tüm Numaralarına İyilikçi adına duyurulur: Yeteneği olan herkes Tek Devlet'in güzelliği ve büyüklüğü konusunda tezler, şiirler, manifestolar, methiyeler veya başka yazılar yazmakla yükümlüdür. İNTEGRAL'in taşıyacağı ilk yük bu olacak. Yaşasın Tek Devlet, yaşasın Numaralar, yaşasın İyilikçi!" Devletine ve yöneticisine sadıktır ancak son zamanlarda kendisini sarmalayan dürtüler sebebiyle rahatsızlık hissetmektedir. Düzenin değişmesini isteyip istemediğinden emin değildir. Eskilerin özgür zamanları hakkında anlatılanlar ona öylesine gerçek dışı gelir ki gülmeden edemez, gülmekle birlikte hiç görmediği o günlere özlem duyar. İçinde özgürlüğe dair kırıntılar vardır ancak bunları görmezden gelmeye çalışır çünkü özgürlüğü için harekete geçecek cesareti yoktur. Her şey bildiği, alıştığı gibi ilerlerken I-330’a duyacağı aşk ile hayatı değişecektir. I-330, sistem karşıtı ve İntegral’i kaçırmayı planlayan bir örgütün başındadır. Birliktelikleri sırasında kadının ektiği fikir tohumları meyvesini verir. D-503’ün devletine olan sadakati ve inancı sarsılmıştır, doğru bildiklerini sorgulamaya başlamıştır. Kuralları çiğnemiş bir suçludur artık. Biz’in bir parçası değildir, ben olmaya başlamıştır: “Sonum geldi. Tek Devlet’e karşı olan yükümlülüklerimi yerine getirecek durumda değilim… Ben…” “Aynanın karşısındayım. Hayatımda ilk kez, gerçekten de hayatımda ilk kez kendimi böylesine açık seçik, net, bilinçli olarak ve şaşırarak herhangi “biri” gibi dışardan görüyorum.” Böylece plana dahil olur. İntegral’i kaçırmak için onun baş mühendisi D-503’ten başka bu plana daha uygun biri olabilir mi zaten? Bir de madalyonun öteki yüzü var, Tek Devlet her şeyin farkındadır… Biz’in geçtiği dünyada en ileri bilim matematik olduğu için Zamyatin de matematiği kitabın dili olarak kullanmış, ana karakterini de bir matematikçi ve mühendis olarak kurgulamış. Tamamlanmayıp yarım bırakılmış cümlelerin çok olması bazen okunanı anlamayı zorlaştırıyor ve dikkat dağıtıyor. Ancak bu durum kitabın akıcılığını pek baltalamıyor. Dış güzellik mi iç güzellik mi önemlidir bilemem ama bu kitap için dış güzelliği bırakıp iç güzelliğine odaklanmak gerekiyor. Böylece eser, günümüze nasıl ayna tuttuğunu gösterecektir. İyi okumalar. Yazılmış en iyi bilim kurgu kitabı. İyi, zeki ve güçlü bir kitap; duygusal açıdan sarsıcı ve teknik açıdan, bilimkurgunun metafor menzilini kullanma tarzıyla, o zamandan bu yana yazılmış birçok kitaptan çok daha ileride. – Ursula K. Le Guin
Biz
BizYevgeni İvanoviç Zamyatin · İthaki Yayınları · 20209,2bin okunma
··
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.