Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Hep kendimi suçluyordum ... Bütün bunların benim yü­zümden olduğunu düşünüyor, kapı aralığından korkuyla onları seyrederken hep ağlıyordum ... Ben doğduğum gün annem beni öldürüverseymiş, bunlar olmazdı diyordum içimden ... Dünyaya gelmekle herkesi mutsuz ve perişan etmişim diyordum ... O kavgalarda her an biri ölebilirdi ... Bundan da korkuyordum ... Arada bir polis gelirdi eve ... Yoldan geçerken gürültüyü duyan­lar şikayet ederlermiş ... Babam polislere bir şeyler söyler, savuş-tururdu onları ... İkisi de birbirinden şikayetçi olmazdı zaten ... Yine polisler ... İşin ilginç yanı, avukatlık mesleğinde de polis-lerle dirsek teması devam edecek. Polis gördüğü zaman ne hisse­diyor acaba? Benim ona anlattığım hikayelerden çok daha heye­canlı, hüzünlü, kavgalı dövüşlü, vurdulu kırdılı, içinde sık sık po­lislerin de yer aldığı kendi hikayesini anlatıyor bana. Sol yanına eğdiği başına eliyle destek yapıyor. Arada bir uzaklara, bazen de önüne bakıyor, ince, titrek, kırılgan bir çocuk sesi çıkıyor ondan. -Babam bir an bile evden çıksa, annemle yalnız kalsak, pis pis gülerdi bana ... Sonra da saçımdan tuttuğu gibi savurur, ba­caklarımı tekmelerdi. Babam, bacaklarımdaki morlukları görün­ce, bu sefer annemi daha çok döverdi. Bir keresinde kolu kırıldı annemin ... Hastanede alçıya aldılar ... O ara birkaç ay bizim evde büyük bir sessizlik hüküm sürdü. Annem ne kadar uğraşsa da ba­bamın onu dövmesini sağlayamadı. Ben de oh demiş, biraz olsun rahatlamıştım ... Kırık koluyla beni de dövemiyordu ... Arada bir tekmelemeye, tek koluyla beni tutmaya çalışsa da, beceremezdi çünkü ben kaçardım ... Bu alçı hiç çıkmasa keşke derdim. Babam da rahattı o zaman ... Ama o kavgasız günler iyi gelmedi anne-me ... Kendi kendine konuşmaya, sabaha kadar evde dolaşmaya başladı. Ye mek de yemiyor, sanki karşısında birileri varmış gibi boşluğa bakarak konuşup duruyordu. Karşısındaki kişi çok saygı­değer biriymiş gibi yerlere kadar eğilerek onu selamlıyor, sonra da namaz kılar gibi ellerini göğsünün üzerinde birleştirerek onu din­liyor, mırıl mırıl kendi de ona bir şeyler söylüyordu. Ben onu öyle gördükçe dehşete kapılıyor, evde hayaletlerin dolaştığını düşünü 340 GÜLSEREN BUDAYICIOCLU yor, geceleri karanlıkta o hayaletlerin benim yanıma da gelecekle­ri fikrini bir türlü kafamdan atamıyordum. Her gece odamın ka­pısını dikkatle kilitliyor, en küçük bir tıkırtı duysam dehşet için­de yataktan fı rlıyordum. Annemin sağlığının giderek bozulduğu­nu görünce, babam da endişelenmeye başladı. Artık onu dövmü­yor, o sataşsa bile yavaşça kolundan tutup onu bir yere oturtuyor, o yatmadıkça kendisi de yatmıyor, içkili bile olsa gözlerini bir an bile ondan ayırmıyordu ... -Onu doktora götürmek babanın aklına gelmedi mi hiç? -Geldi... Zaten yıllardır hep bunu yapmaya çalıştı. .. Doktordan kaç kere randevu aldı ama annemi götürmeyi bir tür­lü başaramadı. Hatta bir keresinde onu götüremeyince randevu­ya kendisi gitti. Doktor ilaç vermiş, bunları içirin demiş ama an­nem hiçbirini kabul etmedi. Birkaç kere de babamı annemin su­yuna ilaç damlatırken gördüm ama annem bunu da çabuk anla­dı. "Sen beni öldüreceksin," diyerek saldırdı babama ... O da ça­resiz kaldı. .. Sonunda, baktı ki bu işe bir çözüm bulamazsa bi­zim evde faciaların en büyüğü yaşanacak, o zaman bir hastaney­le görüştü. Annemi yatırmaya karar verdiler ... Ben de bir an ön­ce yatsa da biraz nefes alsam diye buna için için seviniyordum ... Annem buna da karşı çıktı ama bu sefer babam kararlıydı. "Sen istesen de istemesen de hastaneye yatacaksın," dedi ... O ara çok sıkıntısı vardı annemin ... Sanki gözlerinden ateş çıkıyor, bir tür­lü oturamıyor, sık sık nefes alıyordu ... Okullar kapanmıştı ve ben hep evdeydim. Ona baktıkça korkuyor, ne yapacağımı şaşırıyor­dum ... O sabah eve ambulans gelecek ve annemi istemese de zor­la hastaneye götüreceklerdi. Sabah babam bazı evrakları alıp çıktı evden ... Giderken de anneme hazırlanmasını söyledi. Annem iş­te o zaman başka çare kalmadığını anladı. .. Babam ne yapıp ede­cek ve onu hastaneye yatıracaktı. .. -Sen annenle evde yalnız mı kaldın? -Yalnız kaldık. Kalbim yerinden fırlayacak gibi güm güm atı-yor, gözlerimi annemden ayıramıyordum. Korkuyordum. Önce banyoya girip aptes aldı. Sonra banyoya bir sandalye götürdü. HAYATA DÖN 341 Ardından da önceden hazırladığı kalın bir ip aldı eline ... Kendini asacak zannettim. Elim ayağım titremeye başladı. Sonra beni ça­ğırdı yanına. Sesi yıllardır hiç olmadığı kadar sakindi. .. Önce kısa bir tereddüt geçirdim, sonra sanki hipnotize olmuş gibi uslu us­lu gittim yanına ... Sandalyeyi kenara aldı ve oturmamı istedi. .. -Oturdun mu? -Oturdum ... Ne yapıyor bu kız? Neden onun yanına gidiyor? O sandalyeye neden oturuyor? Hiç mi korkmuyor? -Onu uzun süredir böyle sakin görmemiştim ... Sanki ay­lardır süren sıkıntı kaybolmuş ve rahatlamıştı. .. Sesi bile bir baş­ka çıkıyordu ... Hemen oturmak istemedim ama kolumdan çe­kip oturttu beni. -Hiç direnmedin mi? Neden oturdun o sandalyeye? -Bilmem ... Ona karşı gelmek hiç aklıma gelmedi. .. Beni döverken de öyle yapardım ... Sadece ellerimle başıma siper alır, beni istediği gibi dövmesi için önünde dururdum ... Hemen aklıma bu kliniğe ilk geldiği gün geliyor. Onu odama almaya çalışırken düşmüş, ben yanına yaklaştığımda da tıpkı şim­di söylediği gibi ellerini başına siper etmişti. O gün, bu kızın da­yak yemeye alışkın olduğunu düşünmüştüm. Demek yanılmamı­şım. Ancak yine de bir gariplik var. Dayaktan, hatta ölümden bile kaçmıyor. Annesinin çok ağır hasta olduğunu bildiği halde onun dediğini yapıyor ve hiç direnmeden gösterdiği sandalyeye oturu­yor. Her insanda doğuştan var olan korunma refleksi, sanki bu kızda hiç gelişmemiş! Bunu anlamak zor! -Annen seni belki de öldürecek ama hala o ne derse yapıyor-sun. Kaçsana oradan! -Ama öldürmedi. -Ama öldürmemiş! Ya öldürseydi? -Ben de kurtulurdum. -Bu kadar düşmanın varken, sen bari kendini korusana be kızım! Her neyse, seninle daha sonra bunları konuşacağız ... Sonra ne oldu?
·
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.