Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ben zaten öyle manken gibi ortalığa çıkmayı pek sevmem. Bütün dikkatler sizin üzerinizde oluyor, insanlar baştan aşağı, dikkatle süzüyorlar gelinle damadı. Gerçi damattan çok geline bakıyorlar Allah’tan. Bilge bütün bunlardan hiç şikâyetçi olmadı. Kızlar gösteri yapmayı seviyorlar. Bir de gelinlik vardı ki üzerin­de, bütün gece o kadar ağır bir giysiyi üzerinde nasıl taşıdı anlaya­madım. Modelini kendi seçti zaten. Gelinliğin kuyruğu bile met- relerceydi. Her neyse, sonunda düğün bitti ve biz oteldeki oda­mıza çıktık. Zaten bütün gece yorgunluktan ve heyecandan peri­şan olmuşum... Üstelik de çok içmiştim, rahadamak istiyordum. Odamıza şampanya göndermişlerdi. Hemen açtım. Bir-iki kadeh de şampanya içtim. Artık ayakta duracak halim kalmamıştı.“Bilge soyunmaya başlamıştı ona yardım etmemi istiyor­du. Gelinliği kendi başına üzerinden çıkarması mümkün değil­di. Düğmeler, pırıltılı taşlar filan... Çıkarana kadar epey uğraş­tık. Bilge rahat rahat soyunuyordu karşımda ama o da tedirgin­di. Onun tedirginliğini, o halime rağmen görüyordum. Üzerine ince bir gecelik giydi ve birlikte otelin balkonunda oturmak üze­re dışarı çıktık. Ben sadece ceketimi çıkarmış, soyunamamıştım. Onun yanında çıplak kalmaktan bile utanıyordum.Bir süre balkonda oturduk. O da yorgundu, konuşmuyor­duk. Bir süre sonra Bilge düğünde ona takılan takıların bulun­duğu torbayı sordu. Annem, takıların başına bir şey gelmesin di­ye onları almış ve emin bir yere götürmüştü. Bilge buna çok kız­dı. Takılar kız tarafında dururmuş, annem ne yapmaya çalışıyor­muş, her şeye burnunu sokmasa olmaz mıymış... işte bunun gib 126GÜNAHIN ÜÇ RENGİbir sürü şey söyledi. Bana sarılmadı, sokulmadı, öylece oturdu ve bu saçma sapan şeylerle uğraştı. Ben hiç konuşmadan ve son de­rece gergin bir şekilde dinliyordum onu. Ardından başka bir ko­nuya geçti.“Ben ona, benden önceki hayatıyla ilgili hiç soru sormamış­tım. Ama onun bakire olduğunu sanıyordum. Bu durum beni hem memnun ediyor, hem de cinsel anlamda daha da korkutu­yordu. Sen hiç sormadın ama artık söylesem iyi olacak; ben baki­re değilim dedi. Ne hissedeceğimi bilemedim. Üzülmeli mi yoksa sevinmeli miydim? Kafam iyice karıştı. Yüzüm allak bullak olun­ca, Bilge bunu bir tepki olarak algıladı. Çağımızda bunun ne ka­dar normal bir şey olduğuyla ilgili uzun bir nutuk attı. Sonra bal­konda bana sarılmaya başladı. Ama o kadar samimiyetten uzak, yapmacık sarılmalardı ki, bu hali benim huzursuzluğumu daha da artırdı."içeri girdik. Bu gece sadece dinlenelim dedim. Bu sözüme Bilge çok kızdı, ilk gece dinlenmek de ne demek oluyormuş. Ben ne biçim bir erkekmişim gibi laflar etmeye başladı. Bir yandan bana hakaret ediyor, bir yandan ona sarılmamı, onu sevmemi is­tiyordu. Çok gergindim. Onun bekâretinin olup olmaması de­ğil, bunu bana şimdi söylemesi ve hemen ardından bana sarılma­ya kalkışması, yapmacık hareketleri, çok içime dokunmuştu. Beni kandırmasına gerek yoktu. Açık olması yeterdi.“Aslında ben de onun karşısında aynı durumdaydım. Erkek olarak kendime güvenemiyordum. Bunu daha önce kimseyle de­nememiş ve bütün bunlardan ona hiç bahsetmemiştim. Demek ben de onu kandırmaya çalışıyordum. Bu düşünce, içimdeki sı­kıntıyı iyice artırmıştı. Aslında Bilge'yle bunları konuşabilseydik, belki de ikimiz de rahatlayacaktık.”“Keşke öyle yapabilseydiniz.”“Bilge buna izin vermedi ki... Bu gece sadece konuşalım, din­lenelim, birbirimizi anlamaya çalışalım dedim yeniden. Benim bu sözlerim onun gerginliğini daha da artırdı. Ben zaten günler­dir bu geceyi düşünmüş ve korkmuşum, o ise ısrarla benimle se­vişmek istiyor, bu konuda bana açıkça baskı yapıyordu. Norm MAZOŞİZMİN RENGİ SİYAH 1127bir erkeğin belki de hoşuna giderdi karısının böyle istekli oluşu ama bu beni iyice korkutmuştu. Hani sizin o sıfırcı hocanız var ya, işte öyle bir hoca tarafından zorla sözlüye kaldırılan ve ders­lerine çalışmamış, tembel bir çocuk gibi hissediyordum kendimi. Elimden tutup zorla yatağa çekti beni. Yatakta kör dövüşü ya­pıyorduk sanki. O üzerime geldikçe, ben kaçıyordum. Sonunda Bilge avaz avaz ağlamaya başladı. Etraftan duyacaklar diye kork­tum. Ona sarıldım, ben de başladım ağlamaya. Bir süre birlik­te ağladık. Sonra, sen beni sevmiyor musun yoksa demeye başla­dı. Son olarak bedenimin değişik yerlerine dokununca, ben ken­dimi attım yataktan.”“Birisi sana zorla tecavüz etmeye çalışıyor gibi mi hissettin?”Başmı sallıyor. Bir süre önüne baktıktan sonra nemli gözleri­ni bana doğru çeviriyor.“Sonunda işin asimi anladı Bilge. Bana öyle bir bakışı vardı ki... ömrüm boyunca o bakışı hiç unutamayacağım.”Masada duran kutudan bir kâğıt mendil alıp önce alnında bi­riken teri, sonra da gözlerini siliyor. Biraz zaman kazanmaya çalı­şıyor. Ben onu yine sessizce dinliyorum.“Böylece zaten küçücük olan ümitlerim, o gece bir daha geri dönmemek üzere terk etti beni. Sabah olduğunda, ben bir dakika bile uyumamış ve bütün gece için için ağlamıştım. Bilge ise arka­sını döndü, rahat rahat uyudu. Benim o halime hiç aldırmadı bi­le. Uykusunda arada bir sağma soluna dönerken uyanıp gözleri­ni aralayarak, bana sanki bir yılana, bir mikroba ya da iğrenç bir varlığa bakar gibi bakıyor ve tekrar uyumaya devam ediyordu. O gün balayım geçirmek üzere yurtdışma çıkacaktık. Uçak biletleri­miz alınmış, otel rezervasyonlarımız yapılmıştı.“Sabah saat on bire doğru Bilge uyandı. Bana hiç bakmadan bir-iki kere gerindikten sonra, sanki o günün diğer günlerden hiçbir farkı yokmuş gibi kalktı yataktan. Tuvalete gitti, sonra bir sigara yaktı, balkona çıkıp oturdu. Ben, yatağın tam karşısındaki koltukta öylece oturuyordum. Sigarası bitince odaya geri döndü ve yüzüme hiç bakmadan bir yandan giyinirken, bir yandan da bana tuhaf bir ses tonuyla, çok acıtıcı sorular sormaya başladı. 128GÜNAHIN ÜÇ RENGİ“Ne tür somlar?”“Namuslu erkek numaralarının sebebi buydu demek dedi. Sonra, doktora gidip gitmediğimi, iktidarsız bir erkek olduğu­mu bilip bilmediğimi, ailemin bunlardan haberi olup olmadığı­nı sordu. Ne cevap vereceğimi bilemedim. O anda tek istediğim şey ölmek, yok olmak ve bu eziyetten kurtulmaktı. Ama artık ağ­lamıyordum. Kaskatı kesilmiş, bir an önce bu eziyetin bitmesini bekliyordum. Bilge ise sigara üzerine sigara yakıyor, bazen güle­rek bazen de aşağılayarak konuşmaya devam ediyordu. Bir anda kendimi kaybettim. Konuştuklarını duymuyordum artık. Freni boşalıvermiş bir araba gibiydim sanki. Daha önce hiç böyle ol­mamıştım. Her yanım titriyor, gözümden ateşler çıkıyordu. Ben koltuğumdan yavaşça doğrulurken, Bilge bağırarak tuvalete kaç­tı ve kapıyı içeriden kilitledi. Arkasından gittim. Eğer içeri gire- bilseydim, sonradan çok pişman olacağım şeyler yapacaktım bel­ki de. Gerçekten ona zarar verir miydim, bilmiyorum. Başka bi­ri olmuştum sanki. Ben öyle saldırgan, insanları döven, söven bi­ri hiç olmadım. Kendim de şaşırmıştım bu duruma.“Beni şaşırtan başka bir şey daha vardı. Sinirden, öfkeden elim ayağım titrerken, hiç olmadığı kadar erekte olmuştu cinsel orga­nım. Bilge ise içeriden bana hakareder yağdırıyor, odadan çıkıp gitmezsem otel görevlilerini arayacağını söylüyordu. Aklımda ka­lan son cümlesi şu oldu. ‘Seni sürüm sürüm süründüreceğim, iktidarsız herif.’ O anda boşaldığımı hissettim. Sonra üzerim­den ağır bir yük kalktı. Rahadadım biraz. Hızla giyindim ve ote­li terk ettim. Oradan, doğru havaalanına gittim. Bulduğum ilk uçakla İstanbul, sonra da Kıbrıs’a uçtum. Cep telefonumu kapat­tım. Beni kimsenin bulmasını istemiyordum. Bir hafta bulama­dılar zaten.”Biraz nefeslenmek için duruyor. Bilge cahilliğinden mi böy­le yaptı, yoksa onun da böyle davranması için başka sebepleri mi var, bilmiyorum...Telefonun tuşuna basıp Tuna’dan iki bardak su istiyorum. Tuna hemen getiriyor buz gibi suları. Birini ona veriyorum, bi­rini ben alıyorum. İkimiz de bir dikişte bitiriyoruz sularımızı MAZOŞİZMİN RENGİ SİYAH 1129Şim di birbirim izi çok uzun süredir tanıyorm uş gibi hissediyoruz. Teşekkür ettikten sonra yine başlıyor anlatm aya.“Kıbrıs’a giderken, uçakta bütün duygularım donm uştu san­ki. H içbir şey hissetm iyordum . Bilem ediğim bir düşm andan k a­çıyor gibiydim . Lim iti oldukça yüksek birkaç kredi kartı vardı ce­bim de. A rada bir çıkarıp onlara bakıyordum . Sanki birer kurta­rıcı gibi görüyordum onları. Bir ara uçak koyu bir bulutun içi­ne girdi ve bir süre havada sallandık. Bütün yolcular korkm uş­tu. Ben de şöyle bir yokladım kendim i. İçim de herhangi bir kor­ku hissetm iyordum . H atta hoşum a gitm işti bu durum . U çak d ü ş­se sanki bütün sorunlarım dan kurtulacaktım . A m a dü şm edi... H avaalanına iner inm ez herkes koşarak uçağı terk ediyordu. En son ben çıktım . H em en bir taksiye binip adını duyduğum am a daha önce hiç gitm ediğim , kum arhaneleriyle ünlü bir otele git­tim . Geniş bir oda verdiler bana.“H em en kum arhaneye indim . İçerisi çok kalabalıktı. Kim se bana bakm ıyor, benim le ilgilenm iyordu. Bu durum iyi geldi ba­na. D aha önce hiç kum ar oynam am ıştım . Ö nce ürkek ürkek d o ­laştım etrafı. Sonra garsonlardan içki isteyip rengerenk m aki­nelerden birinin önüne oturdum . Kredi kartım ı verince, görev­li m akineyi açtı. Sanki herkes gibi ben de kum ar oynam aya gel­m iştim . Kadehim boşaldıkça garsonlar hemen yeniliyor ve ben de m akinenin tuşlarına daha hızlı basıyordum . Eski M ısır fira­vunlarına benzer resim ler vardı kum ar m akinesinde. O nlar yan yana dizildikçe puanlar artıyordu. Sağdan soldan insanlar bakı­yor, arada bir ‘bol şanslar’ diyorlardı bana. Kazanıyordum am a ne kazandığım ı bilm iyordum . Görevlilerden birini yanım a çağı­rıp puan lan nakde çevirm esini istedim . Biraz sonra elinde bir to ­m ar parayla geldi görevli. O dam a gitm ek, kendim le baş başa kal­m ak istem iyordum . Elim de içki kadehiyle diğer m akineleri d o ­laşm aya başladım . H angisine dokunsam , içinden oluk gibi para akıyordu. Ben kazandıkça insanlar im renerek bakıyorlardı bana am a ben hiç h oşlan m am ışım bu kadar kazanm aktan. Bilirsiniz, aşkta kaybedenler kum arda kazanırm ış. V ay canına dedim içim ­den, dem ek bu söz doğruym uş. H atta bir ara kum arhane m üdü 130GÜNAHIN ÜÇ RENGİrü geldi yanıma. Güya benimle sohbet ediyordu. Ama bu kadar çok kazanmamdan belli ki rahatsız olmuşlardı. Beni bu konuda profesyonel biri sandılar. Halbuki hayatımda ilk kez kumar oy­nuyordum.“Sonunda koca bir tomar Amerikan Dolarıyla oradan ayrıl­dım. Neyapacağımı, nereye gideceğimi bilmiyordum. Duygularım gizlendikleri yerlerden yavaş yavaş çıkıyor ve sanki alay eder gibi uzaktan göz kırpıyorlardı bana.“Sokağa çıktım, önce yerde önüme çıkan taşları tekmeleme­ye başladım. Sonra elektrik direklerini, yolda park etmiş araba­ları tekmeledim. Bu arada önüme kızlı erkekli kalabalık bir grup çıktı. Onların üzerine doğru gittiğimi hatırlıyorum, isteseler beni evire çevire bir güzel dövebilirlerdi ama korktular benden. Belki de korkmakta haklıydılar. O andaki ben, şimdi, burada oturan benden çok farklıydı. Bağırarak kaçıştılar. Arkalarından koştu­ğumu hatırlıyorum. Allah’tan yakalayamadım hiçbirini. Çok iç­miştim, ayakta zor duruyordum. Sonra sendeleyerek otele dön­düm. Odamı zar zor bulup olduğum gibi yatağıma uzandım. Sızmışım.“Ertesi gün öğleye doğru uyandım. Otelin ikinci katmdaydı odam. Başım ağrıyor, hafifçe midem bulanıyordu. Ağzımda kö­tü bir tat vardı, yüreğimde ise bir taş oturuyordu sanki. Biraz ha­va almak için balkona çıktım. Bana inat hava pırıl pırıldı. Etrafta rengârenk çiçekler insanın gözünü alıyordu. Gördüğüm bu man­zara canımı daha çok sıktı. Çünkü bu güzelliklerden zevk alamı­yordum ben. Bu dünya bana göre değildi. Bunu zaten baştan beri biliyordum ama önceki gece sanki hayat bunu bir kere de yüzü­me karşı haykırmıştı. Yanlış olan dünya değildi, bendim. Bir ya­nım hep eksikti, zayıftı. O güne kadar kendimi aşağıladığım çok olmuştu ama intihar etmeyi, kendimi öldürmeyi, yok etmeyi hiç düşünmemiştim. Demek bunu düşünmek için bile biraz güç, ik­tidar gerekiyordu. Yani bende hiç olmayan o iktidar... ”Doğru söylüyor, diyorum içimden, intihar etmek bile bir güç, irade işidir. Çok ağır depresyonlardaki hastalar en çok iyileşmeye başladıkları, biraz güçlendikleri zaman intihar ederler. MAZOŞİZMİN RENGİ SİYAH 1131“Aşağı atlasam ölmezdim. Odam ikinci kattaydı. Ayrıca otel odaları birbirine bakıyordu. Başkalarının, ben böyle bir şey ya­parken bana bakmalarını, beni seyretmelerini istemiyordum. Tabancam yoktu. Belki bir bıçak bulabilirdim ama onunla ken­dimi öldürmek pek uygun gelmedi bana. Sonra içeri girip başka bir yol aramaya başladım. Kaim bir ip bulsam, tavanda bunu asa­cak yer yoktu. Banyoya girdim, orası da bu iş için uygun değildi, ilaçla ölmek en güzeliydi ama midemi yıkayıp beni kurtarmala­rından korkuyordum. Bunu da yüzüme gözüme bulaştırmak is­temiyordum.“Yatağımın üzerine oturup uzun uzun düşündüm. Acı çek­mekten korkmuyordum. Hatta acı hoşuma bile gidebilirdi. Ken­dimi her türlü cezaya müstahak biri olarak görüyordum. Hatta birinin beni yavaş yavaş, acı çektirerek öldürmesini becerebilsem, mutlaka ilk tercihim bu olacaktı, öyle birini bulmanın hayalini kurdum bir süre. Acaba önce nasıl başlardı işe? önce bana haka­ret etmesini, beni yerlerde süründürmesini, vurmasını, hiç acı­madan her yanıma vurmasını, canımı çok acıtmasını istiyordum, ölüm ancak bundan sonra güzel olabilirdi.“Elimi yüzümü yıkayıp otelden çıktım. Şehre indim, önce uzun uzun dolaştım sokaklarda, insanların yüzüne bakmaya bile korkan ben, o gün herkesin gözünün içine bakıyordum. Biri be­ni fark etsin, bana kızsın istiyordum ama bana inat bütün insan­lar keyifle geziyorlardı sokaklarda. Yürümekten yorgun düşün­ce bir pastaneye oturdum. Bir şeyler içerken artık hayallerim bit­mişti Beni hayal ettiğim gibi öldürecek binlerini bulamayacak­tım. Gözlerim, oturduğum yerin tam karşısındaki eczaneye takıl­dı. Hesabı hızla ödeyip kalktım. Ne tür ilaçlar almalıydım Acaba? Ağn kesicilerin en doğru seçim olduğuna karar verdim. Eczacı hanım yüzüme bakıp duruyordu. Yüzüm zaten günlerdir içtiğim içkiden dolayı son derece kötü görünüyor olmalıydı. O zaman iki gündür hiç yemek yemediğimi hatırlayıp sevindim, ölüme bi­raz daha yalan hissediyordum kendimi. Çok ağrım var, ağrı kesi­ci ilaç istiyorum dedim. İki kutu ilaç alabildim. Bunlar yetmezdi. Yeniden dolaşmaya başladım. Artık başka eczaneler anyordum 132GÜNAHIN ÜÇ RF.NGİiki eczane daha buldum . O nlar da ikişer kutudan fazlasını ver­m ediler. Elim de altı kutu ağrı kesici vardı. Sonra süper m arketle­re girdim . O ralardan da böcek ilaçlan aldım ve koca bir torbayla oteldeki odam a döndüm .“Buzdolabında küçük şişelerde içkiler vardı, ö n ce sırayla onla­rı içtim. Sakinleşm iştim . Kendim i oldukça iyi hissediyordum . N e yaptığım ı biliyordum . Bugüne kadar hiç kimseye faydası olm am ış, hep asalak yaşam ış, ailesinin bütün çabalarına rağm en adam ola­m am ış, erkek olm ayı bile becerem em iş bir zavallıyı yok edecek­tim . O zaten yaşam ayı hiç hak etm em işti, ö fk e yine çakm ak çak­m ak gözlerim e yerleşm işti. Biten her şişeyi hızla odanın bir köşe­sine fırlatıyor, çıkan sesten büyük bir zevk alıyordum , içkiler bit­m iş, sıra ilaçlara gelm işti, ilaçları tek tek, büyük bir zevkle girdik­leri deliklerden çıkarıyor, leblebi gibi yiyordum . Acı, dilim e, hatta beynim e iyi geliyordu, ilaç şişelerini de duvarlara fırlatırken, kapı­ya “rahatsız etm eyiniz” tabelasm ı asm adığım ı hatırladım . Bir tesa­düfün kurbanı olm ak ve kurtarılm ak istem iyordum . Yalpalayarak gittim kapıya. Tabelayı astıktan sonra yatağım a uzandım .“A slında henüz hiçbir şey yaşayam adan ölüyordum . Bunun sorum lusu olarak Bilge’yi görm üyordum . Ben onun tüm söyle­diklerini hak etm iştim . Benim neyimeydi evlenm ek... A m a ev­lenmeyi de ben istem em iştim . Başka türlü ailem in elinden kur­tulam ayacağım ı biliyordum . Ah benim şu kör olası üm itlerim di­yordum içim den. H epsi onların yüzünden gelm işti başım a, işte şim di onları tam am en öldürüyordum . Ü m itlerim in de benim le birlikte öleceği fikri, beni rahatlatıyordu.“Karnım ağrım aya başlam ıştı am a bilincim i hem en kaybet­m ek istem iyordum . Olabildiğince çok acı çektikten sonra ölm e­liydim. O nun için böcek ilaçlarını sona saklam ıştım . O nlar, ilaç­lardan daha hızlı öldürebilirlerdi beni. Sanki kutsal bir şeye d o ­kunuyorm uş gibi aldtm elim e böcek ilaçlarım . Biri tablet, diğeri sıvıydı, ö n ce tabletleri aldım . Sıvıyı içerken, kam ım daki ağrıdan artık yatakta yatam az olm uştum , iki büklüm , yerlerde kıvranı­yordum . M idem bulanıyor, kusm am ak için büyük bir çaba harcı­yordum am a durduram ıyordum k u sm ay ı. m azoşizm inrengisiyah 1133Son derece ciddi bir intihar girişimi bu. Biz psikiyatrlar, inti­har olaylarını her zaman çok ciddîye alırız. En basit girişim bile, ciddi bir haberci olabilir. Bu çocuğun anlattıkları ise, insanın tüy­lerini diken diken ediyor. Kendini ne kadar suçlu, ne kadar aşa­ğılık hissediyor! Sade bir ölüm bile onu kurtarmıyor. Acı çekerek yok etmek istiyor kendini.“Karnımdaki ağrı yüzünden bilincim bir türlü kapanmıyor­du. Kustukça nefes alamıyor, gözlerimden yaşlar geliyordu. Hayal ettiğimden daha fazla acı çekiyordum. O sırada her tarafta ziller çalmaya başladı. Kulaklarım çınlıyor ve ben nihayet ölüyordum galiba, ölüm, demek zil çalarak geliyordu insana. Çektiğim acı­nın dozu arttıkça ruhum hafifliyor, sanki yavaş yavaş ayaklarım yerden kesiliyordu. Sonra kapım gürültüyle açıldı, koşturmalar, gürültüler geldi kulağıma. Ve film burada koptu. Meğer ben öğü­rerek kusarken tesadüfen kapının önünde bulunan temizlik gö­revlileri sesimi duymuş ve otelin güvenlik bölümüne haber ver­mişler. Hemen ambulans gelmiş ve beni hastaneye kaldırmışlar. Midem yıkanmış, serumlar takılmış ama ben yine de üç gün ko­mada kalmışım. Üçüncü günün akşamı kendime gelebildim.”“Ne hissettin uyanınca?”“önce yaşadığımı anlayamadım. Derin derin nefes aldım. Tıpkı dünyadaki gibi dedim içimden. Sonra yanımda yatan di­ğer hastayı gördüm. Her tarafı sargılar içindeydi. Kolumda takı­lı serumu, vücudumun değişik yerlerine bağlanmış hortumları ve diğer tıbbi aletleri görünce, hastanede olduğumu anladım. Buna inanamadım. Sonra hemşireler ve doktorlar geldi yanıma. Neden intihar ettiğimi sordular. İnkâr ettim. Kamım çok ağnyordu. Bol miktarda ağrı kesici aldım. Üzerine de içki içtim. Zaten hep içe­rim dedim.”“İçer misin?”“Hayır. Pek sevmem içkiyi. Sadece arkadaşlarımla beraber­ken kendimi daha rahat hissedebilmek için bir-iki kadeh içerim. İntihar etmek gibi bir fikrimin olmadığına inandırmaya çalış­tım onları. Ama böcek ilaçlan işleri karıştırdı. Birkaç gün son­ra hortumları çıkardılar vücudumdan. Ve psikiyatri bölümün 134GÜNAHIN ÜÇ RENGİden konsültasyon istediler. Genç bir hanım geldi yanıma. Bana pek çok soru sordu. Yeni evlendiğimi, eşimle kavga ettiğimi­zi, ani bir öfkeyle intihara karar verdiğimi söyledim ona. O ka­dar ısrarcı oldu ki, sonunda, eşimin bakire olmayışına taktığı­ma inandırdım onu. Boşanmaya karar verdiğimizi, eşimin o ne­denle yanımda olmadığını söyledim. Bana bekâretin artık o ka­dar önemli olmadığıyla ilgili uzun bir nutuk çekti. Hiç konuş­madan dinledim. Çok pişman olduğumu, en kısa sürede eşimle barışacağımı, bir daha böyle saçma sapan işlere kalkışmayacağı­mı söyleyerek bitirdik seansı. Eve döner dönmez bir ruh dokto­runa gideceğime söz verdim ona. Ertesi gün hastaneden tabur­cu oldum. Çok şanslıymışsınız, kat görevlisi bu kadar dikkatli olmasa, şimdiye kadar çoktan terki diyar etmiştiniz dediler ba­na. Güldüm.”“Neden güldün Salih?”Ona ilk kez adıyla hitap ediyorum. Acıyla buruluyor yüzü. Hüzünlü gözleri ve gülüşündeki içe dokunan ulaşılmaz yalnızlık olduğundan daha derin gösteriyor onu.“Sanki kurtulmayı çok istemişim de şansım yaver gitti diye se­vineceğim. Kurtulmak isteyen insan neden öldürmek istesin ken­dini? O kararı alabilmek, ilaçlan eczanelerden tek tek toplayabil­mek için neler çektim ben. Bazen bu doktorlar çok acayip oluyor­lar. İntihar eden adama çok şanslıymışsın denir mi? Hadi yoğun bakımda çahşanlan bir tarafa bırakalım. Ama başıma gelen psi- kiyatrist hanım da öyle başladı lafa. Çok şanslıymışım. Evet çok şanslıydım. Kumarda çok para kazandım. Keşke gerçek yaşamda da bu kadar şanslı olabilseydim.”Dirseklerini dizlerinin üzerine koymuş, başı önünde, kambu­runu çıkarmış, çaresiz bir çocuk gibi oturuyor karşımda. İçimden merhametle karışık bir şefkat duygusu geçiyor. Kendi kendine konuşur gibi anlatmaya devam ediyor.“Ama neden ölmediğimi ben de düşünüp durdum. Yine zayıf davranmış ve ölmeyi bile becerememiştim. Ama sanki bir yanım memnundu. İlaçlan aldığım gün otel odasında çektiğim acı, has­tanede bir hafta boyunca her yanıma açılan delikler, sokulan hor MAZOŞİZMİN RENGİ SİYAH 1135tumlar, vücudumdan şişelere akan kan anlayamadığım bir şekil­de rahatlatmıştı beni. Hafiflemiştim...”Suçlu her zaman cezanın peşindedir diyorum içimden. Çek­tiği onca acı ilaç gibi gelmiş ruhuna. Ama gerçekten suçlu mu bu çocuk? Ortada bir suç yok ki suçlu olsun. Bakalım bunu ona anlatabilecek, daha da önemlisi buna onu inandırabilecek mi­yim? Kendi gözünden düşmüş Salih, içimdeki ince sızı devam ediyor.“Otele döner dönmez annemi aradım. Ağlayarak açtı telefo­nu. ‘Neredesin oğlum,’ diyordu. Geliyorum dedim ve ertesi gün eve döndüm. Yüzüme bakar bakmaz anladı çok kötü olduğu­mu. Sanki bir hafta içinde bambaşka biri olmuş, zayıflamış, çök­müştüm. Bu iş bitti, hemen boşanma işlemlerine başlayalım de­dim. Korktu halimden. Bir şey sormaya cesaret edemedi. Bu ara­da Bilge ve ailesi ile ben yokken, çok şiddetli kavgalar yaşanmış.” “Onlar seni merak etmemişler mi?”“Etmişler etmesine de, bunun öfkesini herkes birbirinden çı­karmış.”“Ailene hiçbir şey anlatmadın mı?”“Halimi, perişanlığımı da görünce, fazla soru soramadılar ba­na. Herkes kafasında bir yorum yaptı. Ve sonunda ayrıldık.” “Bilge ayrılmayı hemen kabul etti mi?”“Bilge sadece para istedi. O evi, yani içinde hiç yaşamadığım evi tapusuyla eşyasıyla Bilge’ye bıraktım. Şimdi yeni eşiyle birlik­te o evde oturuyor.”“Evlendi mi?”“Evet, benden boşandıktan kısa bir zaman sonra evlendi.” “Ne zaman boşandınız?”“Dört-beş yıl oldu.”“Ben yeni zannettim. Demek boşanalı çok oldu.”“Bige’yle düzgün, mutlu bir evlilik yapsaydık belki ben de bu hallere düşmezdim... Her neyse, geride kaldı o günler.”Bu hallere düşmezdim derken ne demek istiyor acaba? O hiç kafasını kaldırmadan anlatmaya devam ediyor ama asıl konuya H enüz gelmedi anlaşılan.
·
1.427 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.