Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

400 syf.
10/10 puan verdi
·
17 günde okudu
Önünüze bir kutu getirip koydular ve asla açmamanızı söylediler. Kutuyla başbaşa kaldığınız daha ilk anda açma planları yapıp yaklaşırsınız kutuya. Açarsınız dev heyecanla. O da ne! Bir kutu daha. İlginç bir merak bürüdü tabi artık. Onu da açtınız. Aman Tanrı’m! Bir kutu daha... Merakınızı hiç yitirmeden ama biraz da sabırsızlanarak onu da açtınız. Yok artık... Bir kutu daha. Derken, son kutuya ulaşana kadar açtınız. Sabırla. Sonuncuyu açıp içindekini görebilmeniz için bu sinir bozucu merakınıza yenik düşüp bunu yapmanız gerekiyordu ama değil mi? Mihmandar’da İskender Pala, her bölümde bana bu hissi yaşattı. Birbirini etkileyen, birbirine düğümlenmiş hayatlar... 1000 parçalı bir puzzle var elinizde ve her okuduğunuz bölümle birkaç parçayı birden yerine oturtabiliyorsunuz. Her zaman cuk oturmuyor tabi, şaşırıp da yanlış parçayı koyduğunuz da oluyor. Ama bir sonraki bölümde doğru yeri buluyorsunuz. Puzzle bitince ortaya çıkan bütün ise tek kelimeyle efsane... Peygamberimiz Medine’ye hicret ettiğinde evinde kaldığı rivayet edilen Ebu Eyyub El Ensarî’nin hikayesi bu. Kendisinin etkilendiği ve kendisinden etkilenen kişilerin, hikayeleştirilerek, kurgusal karakterler aracılığıyla anlatılması ve birçok hatıranın tek ve en önemli noktada birleşmesi: İstanbul’un Fethi... Hikayeleri okurken ciddi anlamda kaliteli flashback yapmak zorundasınız. Küçük bir anlık dikkat dağınıklığıyla bile okursanız birkaç bölüm sonra ‘bu nerde geçti ya?, ‘böyle bir olay olmuş muydu ya?’ gibi triplere girip geri dönmek zorunda kalırsınız. Ama buna çok da ihtiyacınız kalmayacak çünkü sürükleyici bir anlatımı var. Anlık dalgınlık yaşanacağını sanmıyorum. İç içe geçmiş hayatların hikayesini okumak, Kutlu Elçi tarafından müjdelendiği rivayet edilen fethin manevi yönünü anlamamıza, gerçekte öyle olmadıysa bile en azından bu şekilde içselleştirip bu alanda kuvvetli bir maneviyata sahip olmamıza yardımcı oluyor. Bu zamana kadar fethin askeri ve stratejik yönü anlatıldı bizlere. Aylarca fethedilememesi, Fatih’in zekası ama aynı zamanda kuşatma başarısızlıkları, gemileri karadan yürütme vs. Bunları ezberledik artık. Böyle manevi yönünün de bir nebze olsun gösterilmesi iyi geldi. Belki de bunların hiçbiri olmadı. Hatta Ulubatlı Hasan bile belki hiç olmadı. Sembolleştirilmesi gereken işler olduğu için kurgusal karakterlerle fethin değeri artırılmak istendi belki de. E tabi, yüzyıllar sonraki nesillere anlatırken bunu daha ilgi çekici hale getirmeliydik değil mi? Dümdüz İstanbul’u Fatih aldı demekle olmazdı. İstanbul artık bizim, nasıl alındığını neden merak etsin ki sonraki nesiller... Ellerinde sonuçta artık. Buna rağmen, manevi yönü sade anlatılmış, ekleme çıkarma yapmaya gerek duyulmamış. İnsan okurken farklı hissediyor... Çeşitli hadisler de var kitapta. Hadislerin bu zamana kadarki gelişine pek güvenip inanmadığım için o konuya değinmiyorum. Kitabı özümseyebilmek için sağlam bir background da olmalı yalnız. Özellikle İslam Tarihi’nde savaşların olduğu kısımlar mutlaka bilinmeli. Çeşitli bağlantılar kurup kitabı daha iyi değerlendirebilme adına naçizane bir öneri. Keyifli okumalar dilerim.
Mihmandar
Mihmandarİskender Pala · Kapı Yayınları · 202011,7bin okunma
··
270 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.