Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İslam Seyyahlarının Farklı Yönleri ve Hadis Rıhleleri
Ayrıca Batı'da örnek seyyah kendi kültürel sınırını aşıp, kendisiyle karşı karşıya gelmek ve “Öteki” deneyimini kendi kültürünün metnine aktarmak üzere “öteki yer”e giden insan iken; İslamda büyük seyyah —bu isim turistin tam karşılığıdır- kabul edilenler kendi inanç coğrafyalarından ya hiç çıkmamış ya da çok az çıkmıştır. Ve anlatı biçimine başvurmak yerine, başka seyahat yazım ifadeleri geliştirmişlerdir. Onların yer değiştirme deneyimlerinin olağanüstü zenginliğiyle, bu deneyimi aktaracak anlatılar yazma konusunda hiç acele etmemeleri arasındaki zıtlık da çarpıcıdır. Tür olarak batılı tarzda Öteki'nin aynasında kendi kimliğini keşfetmek için yola çıkan seyyahlarla değil, kendini olması gerekenle karşılaştırıp düzeltmeye çalışan seyyahlarla karşı karşıyayız. Bu nedenle İslamın gezginleri (en azından bu kitapta karşılaştıklarımız) “öteki yer”e gitmek yerine, Aynılık mekânında dolaşmışlar ve ana uğraşları aynılığı üretmek olmuştur. Onların kaygısı psikolojik, estetik veya felsefi olmaktan çok, öncelikle dogmatik nitelikteydi. Bir homo islamicus nasıl olunur? Bu kişilik dârü'l-İslam'ın her yerinde nasıl hep aynı dili konuşmalıdır? Onun ev içi mekânı, her yerde birlikçi ve merkezkaç bir mekân olarak kabul edilebilmesi için nasıl yapılandırılmalıdır? Dârü'l-İslam'ın bazı yerleri bütün ümmet üyeleri tarafından, bütünün birliğini de gözden kaçırmadan, nasıl Kutsal Merkezler olarak kabul edilmelidir? Çok sayıda Müslüman âlimi, jeopolitik mekânlarını dogmatik bir mekâna dönüştürme gibi çok büyük bir girişim adına topluca uğraşmak amacıyla seyahate çıkaran bu türden sorulardır. Daha 9. yüzyıl sona ermeden hadis-i nebevi'yi kuralcı karşılaştırmalı eserler içinde derleyen muhaddisler bu girişimde en ön planda rol oynadılar. Bu derlemelerin en meşhuru, bugün bile dünyanın bütün Sünni Müslümanları tarafından kabul ve saygı gören bir hadisle başlar. İfade ettiği şey basittir, “aslında eylemler niyetlere göre [yargılanır] ve herkesin niyeti neyse, hissesine de o düşer” der. Dün olduğu gibi bugün de Peygamber'in bu sözüne en önemli İslami ilkelerden biri olarak bakılır. Bu görüş, İslamın dayanaklarını oluşturan dört temel öğretiden biri olarak kabul edilir. İlk çıkışında etik bir anlam taşıyan ve her türlü dini davranışın ahlakını, davranışı yönlendiren niyete göre ölçen bu söz, kelam âlimleri ve fakihler tarafından dini ve hukuki sorunlar hakkında hüküm vermede kullanılmıştır. ... Bu yayıncıların çabaları söz konusu hadisi ve diğerlerini bölgesel niteliklerinden kurtarıp, açık bir tektipleştirme isteğinin yönlendirdiği genel derlemeler içine katmıştır. Bu derleme eserlerine verilen resmi ad olan “Câmi” de söz konusu isteği duyurmaktadır. Câmi kurucuları, bu işi pahalı ve tehlikeli seyahatlere çıkma fedakârlığını göze alarak başarabilmiştir. Bu seyahatler onların İslam topraklarını bir uçtan diğerine dolaşmasını sağlamıştır. Derlenen, sonra toplandıkları yerden bağımsızca tasnif edilen malzemeler, arındırılmış halleriyle her zaman ve her yerde geçerli davranış kuralları olarak kullanılacaktı. Seyahatler olmasa, İslamın bütün eyaletlerinden gelen bu yerel malzeme belki de derlenemeyecek ve ilk baştaki bölgeciliğinden arındırılamayacaktı.
Sayfa 226-227
·
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.