Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

128 syf.
9/10 puan verdi
Orkun Yazıtlarının Tefsiri
“Orhun Kitabeleri” ya da “Orkun Yazıtları” adıyla bilinen eserlerin Türk kültürü için paha biçilmez bir kıymeti olduğu kesindir. Türk tarihi kadar, hatta belki ondan da öte, Türk dili için çok kıymetli bir kaynak özelliği taşıyan yazıtlar, yerli ve yabancı bilim insanları tarafından çözüldü, okundu ve Türkiye Türkçesi de dahil pek çok dile çevrildi. Nitekim ülkemizde de yazıtlarla ilgili birbirinden farklı çalışmalar yapıldı ve bundan sonra da yapılacaktır. Türkiye’nin sayılı Moğolca uzmanlarından birisi olan ve bununla beraber Altay Dilleri konusunda da uzman durumunda bulunan Mehmet Levent Kaya, Moğolların Gizli Tarihçesi’nin tercümesinden sonra bu defa yine çok özel bir çalışmayla karşımıza çıktı. Levent Hoca, bir dil bilimci ve mütehassısı olduğu için, dil konusunu merkeze alan bir çalışma yaptı. Orkun Yazıtları’nın Talat Tekin Hoca tarafından yapılan tercümesine çok büyük ölçüde sadık kalan Kaya, orijinal metindeki kelimelerden yola çıkarak Asya bozkır kültürü ve hayat tarzına uygun yorumlar yaptı. Hatta bu yorumlara, “yörüğ” demeyi de tercih etti. Yani, zaten var olan ve tabiri caizse, Türkiye Türkçesinde meali yazılan yazıtların, adeta tefsirini yaptı. Eseri okuduğunuz zaman karşınıza birbirinden ilgi çekici değerlendirmelerin ve notların çıktığını göreceksiniz. Kaya’ya göre, çevirilerdeki temel sorun, yazıtların anlattığı şeylerin ve elbette Türk Kağanlığı idareci ve halklarının bozkırlı ve İç Asyalı olmalarına rağmen, çevirilerdeki bakış açısının Akdeniz kültürü ve hayat tarzı üzerine olduğu. Mesela orijinal metinde geçen “Ötüken yış” ifadesinin Ötüken Dağı ya da Ötüken Ormanı yerine, Ötüken Taygası olarak çevrilmesi gerektiğini ifade ediyor. Yine günümüzde soru eki olarak kullanılan “mu” ekinin Köktürkler döneminde zaman zaman “gu?” olarak da kullanıldığını görüyoruz. Yine mesela, Bumin olarak bildiğimiz ismin okunuşunun Bumın olduğunu belirttikten sonra, “Bumın, yüz bin demektir” diyerek açıklıyor. Çünkü Asyalı toplumlarda kişi unvanları, gücü gösteren büyüklük tanımlamalarıyla adlandırılıyor. Günümüzde dahi yaşayan böyle bir gelenek mevcut. Keza, İlteriş isminin de İl Derleyen, Ülke Derleyen ( Toparlayan ) manasına geldiğini görüyoruz. Kül Tigin yerine Köl Tiğin demeyi tercih eden hoca, Köl’ün Göl manasına geldiğini ifade ediyor ve Türkiye Türkçesinde kullanılan, sönmüş ateş anlamı taşıyan kül ile bir ilgisi olmadığını düşünüyor. Çalışmadan yine ilginç bir tespit daha; “yükün-” Köktürk dilinde secde etme eylemidir. Yazıtlardaki sözüyle Bilge Kağan atalarının toplumları itaat altına aldırdıklarını anlatıyor. Namaz bizim dilimize Farsçadan girmiş bir kelime iken, geçmişte namazın Türkçe karşılığı olarak “yükünç” kelimesi kullanılmış. Levent Hoca, uçmağ/uçmak tabirini de tartışmalı buluyor. Ona göre, yazıtlardaki “uça bar” eylemi çok önemli. Çünkü kam inancında ölüm, kişinin canının bedenden ayrılıp uçması biçiminde algılanıyordu. Ancak Hoca’ya göre sonradan Kaşgarlı Mahmud, Divan’da cenneti “uçmak yeri” olarak tanımlıyor. Hoca’ya göre, “bu sözün daha sonraları kısaltılıp yalnızca “uçmak” olarak söylenir olması Türk inancında adı uçmak olan bir yer olduğunun düşünülmesine neden olmuş.” Levent Hoca’nın yörüğünde ortaya koyduğu çok ilginç iki tezi de yazmadan geçemeyeceğim. İlkinde meşhur “Alp Er Tunga Sagusu” üzerinde duran Kaya, bu sagunun aslında İskit hükümdarı olduğu söylenen Alp Er Tunga’ya değil, Kapgan Kağan’ın genç yaşta ölen oğlu Tuŋa ( Tunga ) Tiğin’e yazıldığını düşünüyor. Hatta şu ifadeleri kullanıyor; “Yazıtlarda adı geçen Tuŋa Tiğin, Kapgan Kağan’ın kendinden sonra tahta geçmesi beklenen oğludur. Ama daha babası hayattayken bir savaşta öldürülünce sırası kendisi kadar yetenekli olmadığı anlaşılan kardeşi Inal’a kalır. Çok yaygın olarak bilinen “Alp Er Tunga” şiirinin aslında bu tiğin için söylenmiş bir ağıt olduğunu düşünüyorum, ama gördüğümüze göre sonradan bu kahramanlık şiiri Şehname’de Afrasiyab olarak anılan kahramanla karıştırılmış.” Son bir örnekle incelemenin bitimine yaklaşayım. Mehmet Levent Kaya, Bilge Tonyukuk’un devletin kurulması ve yaşatılmasında bir vezirden çok daha öte bir yeri olduğunu iddia ediyor. Bu iddiasını ise Tonyukuk’un sözlerine dayandırıyor. Öyle ki, yazıtlara göre aslında, “Tonyukuk, İlteriş’i bizzat kendisinin kağan yaptığını" söylüyor. Bu çok güçlü ve önemli bir iddiadır. Yazıtın geri kalanında da göreceğimiz gibi Tonyukuk devlete yaptığı hizmetleri anlatırken sözü aslında bir anlamda “Bu devleti ben kurdum, ben yücelttim.” demeye getirecek.” Hülasa, zaten birbirinden önemli ve başarılı çevirileri olan Orkun Yazıtları’nda anlatılanlara farklı bir bakış açısıya bakmak; kelimelerin kökenlerine inerken onların zuhur ettikleri kültür ve coğrafyadan ayrı kalmamak adına son derece farklı ve ilgi çekici bir çalışma var karşımızda. İç Asya’ya Akdeniz havzasından değil, bizatihi yerinden bakan bir çalışma…
Bilge Yazıtlar
Bilge YazıtlarMehmet Levent Kaya · Kitap Otağı Yayınevi · 20184 okunma
··
79 görüntüleme
Sema okurunun profil resmi
Güzel bir inceleme olmuş. İnceleme için teşekkürler
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.