Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

208 syf.
7/10 puan verdi
Ne aradığını bilmeyen bulduğunu anlayamaz!
“Gerçeklerle baş etmenin en iyi yolu, hayal kurmaktır.” -Hani- <<Bir kitap yazmak için gerekli olan malzemeler yazarımız tarafından verilecektir, kağıdımız kalemimiz hazırsa başlayalım.. >> “Şimdi ne yapacağımı bilmiyorum, ne de olsa sayfayı doldurmam gerekiyor. Anlamsız şeyler yazmaya hakkım da yok. Eskiden bunu çok rahat yapıyordum ama bu fırsatı sonuna kadar kullandım ve şimdi anlamlı düşüncelerin gelmesini bekliyorum ama düşünceler… Bu sayfayı neyle doldurayım, bilmiyorum. Kafamda sayısız duygu, mevzu, fikir, tema oluşuyor ama hiçbirinde kelimeler, noktalama işaretleri, tireler, paragraflar ve benzeri bir şey yok. Ne de cümleler var. Pazara gitmeye karar verdim. Erzak almaya pazara gittim. Kelimeler, noktalama işaretleri, cümleler ve paragraflar satın aldım. Aşk, umursamazlık, tiksinme, hoşluk, acı satın aldım. Onlarca kapan satın aldım. Bulut gibi beyaz bir at aldım, bir de doru at (yağız at satılmıştı), çok sayıda böcek… Bütün bunlar, bu beyaz sayfayı doldurmak içindi.” Tebrikler artık bir yazarsınız! Espiritüel bir giriş yapayım dedim olmadı neyse konudan sapmayalım. Çünkü yazar konulardan sapıyor sıklıkla bunu tekrar, tekrar ve yine tekrar yapıyor. "Ah, yazdıklarımı okuması için ateşe armağan ettiğim zamanlar, ne iyi zamanlarmış! Ateş çok iyi bir okurdur, çok dikkatli bir musahhihtir aynı zamanda ve her türlü hatayı düzeltir." (s. 19) Yazdıklarını ateşe atanları anlıyorum, daha iyisi için ateşin yorumu gerekebilir. Sayfaları neyle dolduracağını bilmeyen, masasının başında kendisini bir başkası gibi hayal eden, hayal etmekle kalmayıp karakter haline getiren yazar/anlatıcı metaforlardan medet umar, bir şeyi başka bir şeyi benzetme, başka bir şeyle açma çabası bir akışsa kendisi de kapılacaktır buna. Hem bir masa başında insan en fazla nereye gidebilir? Uzağa, evrenin ötesine. Gider gibi yapar. Gidecektir o halde. Gitmiştir içtenlikle hülasa. “Beş dakikalık kum saatini ters çevirdim ve mavi gözlü sivrisineğin, kayıp Cimşer’in, dokuzuncu sınıf öğrencisi Lia’nın, grafamon yazarın, Lia’nın erkek kardeşi Gia’nın, Manana’nın, esintinin, sıtmanın, yer ile göğün, çıkmaz sokağın, parmaklıklı pencerenin, bu hikâye de yer alan ve almayan herkesin hikâyesi başladı… “ (sy 21) Sivrisinek katilini arıyor, bunu herkes bilir, bilmeyenler de kısa sürede öğrenir, roman yazarını arıyor, okur yazarı arıyor, gökyüzü mavisini, yol amacını, hastalık sağlığını, peki şehir kimi arıyor? Mavi gözlü böcek ( yani sivrisinek) konuşan bir sivrisinek olduğuna göre mavi gözlüsü de oluyormuş demek ki, “Kuşkusuz ben buna inanmıyorum, sanırım siz de inanmayacaksınız. İnanan inansın, ben engel olmam.” Şehrin ortasında, insanların rüzgârında adamı arıyor. Yani katilini. Eğer onu bulursa ve onun elinden ölürse inanıyor ki asıl yaşamına o zaman kavuşacak sivrisinek. Peki bulabiliyor mu? Bulduğu adam katili olmayı kabul edecek ve acımasız olmayı öğrenebilecek mi? Gökyüzü neden açık mavi? Bu dağınıklık nasıl toparlanır, toparlanmaz. Bölümler bir araya geldiğinde bütünden fazlasıdır. En olmaz yerlerden en olmaz şeyler bağlanır, çözülür de az biraz. Ya da çözülemez bir kaosa dönüşür. Yeterli midir peki? Ya yetemezse? O zaman da yetersizliğin gölgesi belirir, yazar o gölgeyi alıp masasının bir köşesine koyar. Onca şey, evrenin her bir zerresi biraz mürekkebe, biraz kağıda nasıl sığsın? “Bir yol içinde iki yol var! Bu ne anlama geliyor olabilir? Hiçbir yolun olmadığı mı?” (“Yol” deyince aklıma geldi: Problem: YOL’u arayan kişi, ne olduğunu bilmiyor.. Neyse yola çıkan kişi, yerle bir olmazsa, bir yere varır sonunda.)
Sivrisinek Şehirde
Sivrisinek ŞehirdeErlom Ahvlediani · Dedalus Yayıncılık · 2020922 okunma
··
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.