Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

170 syf.
·
Puan vermedi
Bir gecede okunan kitaplar var. Hem dil, anlatım, hem akış önemli bunda. Frankl'inin toplama kamplarında yaşadıklarını anlatan ve oradan yola çıkarak elde ettiği deneyimler, gözlemler, analizler ışığında oluşturduğu Logoterapi'nin çıkış kitabı diyebiliriz. Insanın en kötü şartlarda bile hayata tutunmasını -yahut tam tersi hayattan vazgeçmesini - sağlayan şeyin hayatın taşıdığı anlam olduğunu aktarıyor Frankl bize. Neymiş bu hayatın anlamı peki? Hayatın kendi getirdiği bir ulvi anlam değil bu elbette, insanın kendi oluşturduğu anlamlar diyebiliriz daha ziyade. Hayatın anlamı kişiden kişiye değişebildiği gibi bireyin mutlaka sahip olması gereken bir etken olarak karşımızda duruyor. Varoluşsal sorunları ele alan ve insanın duygu ve yaşantılarının bütünü kapsayan yaklaşımları daha çok seviyorum. Bu yaşanılan sıkıntılar, zorluklar ve çileler dahil demek.. Insanın kendi bütünlüğünü kabullenemedigi, bağzı yönlerini yüceltmeye çalışırken bağzı yönlerini dışlayarak kendini düşürdüğü çatışmaların oluşturduğu ruhsal ve bedensel kaosların çözümü için önemli bir yaklaşım. (Nevrozların kaynağında yer edinen şeyin de bireyin varoluşuyla ilgili temel problemleri olduğunu söylemek mümkün mü? Benlik ve ideal benlik arasındaki uyuşmazlığın bir sonucu olan nevroz durumu logoterapi ve geştalt terapi gibi ekollerle sağaltımı daha mümkün görünüyor bana.) Acıyı ve çileyi yücelten biri olmamakla birlikte içerisinde taşıdığı potansiyeli gözardı edilemeyecek kadar değerli olduğunu benimsemiş biri olarak; buradan filizlenen, gerçekleşen dönüşüm ve değişimlerin ne demek olduğunu anlayabiliyorum. Nietzsche'nin en bilindik aforizmalarindan biri olan "öldürmeyen acı güçlendirir" cümlesi gün geçmesin ki taşıdığı anlam derinleşip büyümesin. Bu varolan, maruz kalınan acı ile ne yaptığımız ile ilgili. Son bir iki senedir cevremde de sorduğum bir soru vardı : aynı ailede, aynı şartlarda ve aynı muameleye maruz kalan çocuklar arasında oluşan ruhsal, tutumsal, davranışsal farklılıkların sebebi nedir ? Bircok ekol, insanı bir mekanizma gibi değerlendirdiği için; ve ogrendiklerim dahilinde buna cevap bulmam son zamanlara değin mümkün olmadı. Buna dair soruları yönetebileceğim "kardeşler"e denk geldiğim oldu. Kişilerarası iletişim sorunu yaşayan belki de daha basit bir ifade ile bir kardeş daha dışa dönük iken diğerin asosyal bir yasam sürmesi, bağımlı bir kişilik sergilemesi üzerine irdeleyebileceğim bir durumdu belki. Kendisi de psikolog olan bu kişi ile özgür iradenin varlığının kanıtı olabileceği üzerine konuşmuştuk. Davranışçiların savunmasının aksine insanin taşıdığı psişe, sezi, irade (ne derseniz deyin) orada duruyordu. Insan orada duruyordu ve tercih etme şansı vardı. Bir insanın yaralarından kaynaklı antisosyal olma olasılığı kadar hekim olma olasılığı eşit derecede duruyordu. Bunu psikoloji bilimine büyük katkıları olan insanların hayat hikayelerine bakıp görmekte mümkün, yazarların, ressamların, şairlerin hayatlarına bakıp görmekte mümkün ve nicelerinin... Frankl'de de görebiliriz. Acıdan kacinamadigi durumlar oluyor insanın evet, ama bu acı ile ne yapılacağına dair tek ve kesin bir yasa yok. Sevgili Søren kendi ifadesi ile bir melankolik olduğunu söyler ve hayatı boyunca dikenli bir tel ile yaşadığını ve bununla birlikte bütün bu izdirabinin bir anlamı olduğuna inanır. Sadece esitleri tarafindan degil sokakta çocuklar tarafından da taşlanmıştır - sokrates te öyle, cezanne de öyle- alaya alınmıştır lakin hayatında gördüğü bir anlam, bir amaç vardır. Ve bizler bu anlamın ne olduğuna şahit olanlardaniz . Rilke'ye yakın dostları tedavi olmasını tavsiye etmiş ve bir zaman sonra kendisi de bunu kabul etmesine rağmen son anda vazgeçmiştir. Yaşadığı ızdırabın bir anlamı olduğuna inanmış ve bu anlamı acıdan üstün tutmuştur. Yine acıyı, ızdırabı yüceltmiş gibi mi oldum? Bir insanın kendini acıya istekli olarak maruz bırakması mazosizmdir, bir insanın maruz kaldığı acıdan başka bir dünya yaratması ise tanrısal yönünün tezahürüdür. Görüldüğü üzere ben kitap incelemesi yazamiyorum :) daha çok okuduklarımın etkisiyle huşu içinde kelimelere döktüğüm şeyler oluyor yazdıklarım. Kafamda hep besmilyon sey oluyor ve yarışıyorlar öne geçmek için. Bir gün sıraya girerler belki, belki girmezler, önemli değil . Ben kendi dünyasında yaşayan biriyim. Demem o ki, yaşamın kendi özünde bir anlamı olmasa bile (nihilizm) insan yaşamının bir amacı, yüklendiği bir anlamı olmak zorunda. Anlam dediğimiz şey ise kaf dağının ötesi olmak zorunda değil. Anlam dediğimiz ızdırabın içinde bile can bulan bir şey. Yeşeren kuru bir çalıya da anlam yüklenir, hunharca gülünen bir an'a da. Insanın Tanrı ihtiyacı da bundan gelir, sevgi ile olan derin vazgeçilmez bağı da...Sabaha kadar kendime yazsamda tatmin olmayacağım için şimdilik yeter bu kadar. Gidip kendi anlamimda boğulayim biraz :)
İnsanın Anlam Arayışı
İnsanın Anlam ArayışıViktor E. Frankl · Okuyan Us Yayın · 202335,2bin okunma
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.