Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Çocukluğumda bir hayal kurduğum zaman hemen etrafımdaki insanlar o hayalin ne olduğunu önemsemeden, ona hiçbir zaman ulaşamayacağımı söylerlerdi.(Belki kendilerince umut etmemem için bana iyilik yaptığını düşünüyorlardı. Çünkü onlarada hayallerin gerçekleşmeyeceği öğretilmişti.)Bir zaman sonra hayallerimi kimseye söylememeye başladım, kendime bile... Gençken Portekiz öğretmenliğini yapan, Paulo Freire bir gün öğretmek ve öğrenmenin kendisini büyülediğini farketti. Karısı Erza ile tanıştıktan sonra pedagojiye yöneldi. Pedagojik fikirlerini geliştirmeye çalışırken, Kuzeydoğu Brezilya'nın dramatik sosyal gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kaldı. İnsanların okuyup yazamamasını, haksızlık olarak görüyor, kendileri için karar vermekten, oy kullanmaktan ve birçok yönden kısıtlamaları onu çok rahatsız ettiği için, hayatını ezilen olarak tanımladığı kişilere adayan eğitimci bir yazar. Okuma yazma bilmeyenlere, bir öğretim yöntemi geliştirerek onları özgür insanlar haline getirip katkıda bulunuyor. Özgürlüğün insanın yetkinleşme arayışında, olmazsa olmaz bir koşul olduğu, özgürlüğün birileri tarafından armağan gibi sunulmasına şiddetle karşı çıkmıştır. Özgürlük adı altında oluşturulan her kural belirleyiş, bir insanın başka bir insana başka bir şey olmadığını ileri sürer. Gerçek ezilmenin üstüne kurulan 'ezilme bilinci' insana hayat boyu rahatsızlık verdiğini, hatta etrafındaki insanlara hastalık gibi bulaştırdığını söyler. Düşünmenin eylemin temeli olduğunu, bu yüzden düşünmenin ezenler adı verdiği toplumcu grubun hoşuna gitmeyeceğini dile getirir. Ezenler için insani varlığın sadece kendileri olduğunu, öteki insanları 'şeyler' diye tanımlatır. Ezilen kısmın insanlaşması yıkıcılık anlamına gelir, bu nedenle sürekli denetlenmeleri gerektiği ve denetimlerin derecesi arttıkça ezilenlerin ruhsuz şeylere dönüştüklerini belirtir. İnsanların kendi bağımlılığını aşma cesareti gösteremedikleri için, kaderciliklerine sığınmalalarını kabul edemez. Sömürgeleştirilmiş zihniyetlerin nedenini Tanrı'ya yüklerler. Durumlarının farkına varmadıkça, sömürülmelerini kaderci bir şekilde kabul ederler. Kitabın ikinci bölümünde, birinci bölümde anlattıklarını öğretmen-öğrenci üzerinden eğitim yönüyle anlatır. Öğretmenlerin öğrencilerin cehaletini mutlak sayarak, kendi varlığını öğrenciler üstünde kanıtlamayı eleştirir. " Bankacı Eğitim Modeli" adı verdiği eğitim yöntemini, öğrencileri edilgen duruma düşürüp eleştirel güçlerini yok ettiği için reddeder. Öğrencileri " yatırım nesnesi" görüp insandışılaştırmanın diyaloğu yok ettiğini söyler. Bu eğitim anlayışının bilinci evcilleştirdiğine, bunun yerine "Problem Tanımlayıcı Eğitim" modelini önerir. Bu eğitimde diyalog, bilinç ve sevgi ön plandadır. Bankacı yöntem insanların içinde bulundukları konumu, kaderci olarak olarak algılamalarını, doğrudan veya dolaylı olarak pekiştirirken; problem tanımlayıcı yöntem diyaloğu önerir. Çünkü hiçbir ezme-ezilme düzeni, ezilenlerin neden sorusu sormalarına izin vermez. Diyalog insanın eleştiri seviyesini artırır. Bir eğitimci olarak; Paulo Freire'nin görüşlerine katılıyorum. Çünkü çocuklar, sevgiden yoksun baskın bir ortamda büyüdüklerinde kaderci olma ihtimalleri artar. Bu da onları daha korkak bir birey yapar. Hayatları boyunca kendilerini kabullendirmeye çalışırlar, ve bundan yorulduklarında, kendini gerçekleştiren ihanet gibi gelir bulur onları. Onları konuşturup sevginin gücünü her zaman göstermeliyiz. Özgürlüğün tanımını değil, zihinde özgürleşmelerini sağlayalım. Bu kitap üzerine daha fazla konuşmak isterdim. Bunlar kitapta geçenlerin sadece yarısı. Hayatım boyunca dönüp dönüp okuyacağım bir kitap olacak. İyi okumalar...
Ezilenlerin Pedagojisi
Ezilenlerin PedagojisiPaulo Freire · Ayrıntı Yayınları · 20181,191 okunma
·
97 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.