Serinin ilk 3 kitabı boyunca isimlerini sık sık duyduğumuz Colin ve Penelope'nin hikâyesinin bu kadar sıkıcı olacağı kimin aklına gelirdi? Benim gelmezdi şahsen ama kitap gerçekten inanılmaz sıkıcıydı. Bunun sebebi de kitapta elle tutulur hiçbir olayın yaşanmamasıydı. Arka kapakta büyük sırlardan falan bahsediliyordu ama Allah aşkına, Penelope'nin sırrının ne olduğunu 3. kitabın sonunda net olarak anlamamış mıydık zaten? Colin'in sırrı da sır değildi ki. Daha ziyade gizli bir yetenekti.
Karakterler de beni bir miktar hayal kırıklığına uğrattı. Colin ilk 3 kitapta göründüğü gibi eğlenceli biri değildi. Fındık kabuğunu doldurmayacak meseleleri dert edinen ve bunlardan yakınan depresif biriydi. Fazlaca da gelgitleri vardı. Hatta daha net olmak gerekirse Colin tüm kitap boyunca aşağı yukarı şöyleydi:
- Benden sadece yakışıklı diye bahsedilmesinden bıktım artık.
- Benden sadece yakışıklı diye bahsedilmesinden yakınmam şımarıklıktan başka bir şey değil.
- Bu dünyada bir iz bırakmak istiyorum.
- Bu dünyada bir iz bırakmaya hazır değilim.
- Abilerimi kıskanıyorum.
- Canım abilerim.
- Ailem beni çok boğuyor.
- Bu aileye sahip olduğum için çok mutluyum.
- Dünyayı gezmek istiyorum.
- Durmadan gezmek çok sıkıcı.
- Kimseye bağlanmak istemiyorum.
- Bağlanmaya hazırım.
- X kişisini yeteneğinden dolayı kıskanıyorum.
- Hayır, X kişisinin yeteneği ile gurur duyuyorum.
- Ben aşığım.
- Acaba aşık mıyım?
-Kimse beni anlamıyor.
Sen kendini anlıyor musun ki biz seni anlayalım Colin? Yani cidden, Colin'in söyledikleri ile yaptıkları çok çelişkiliydi. Hadi diyelim sıkıntıları vardı, o yüzden böyle davranıyordu. Colin'in de bazı sıkıntıları olması normaldi sonuçta. Ama Colin sıkıntılarını gidermek için hiçbir şey yapmadı. Penelope bile kendisine yol göstermeye çalıştı ama Colin ufacık meseleleri kafasında dallandırıp budaklandırmaya devam etti. Ayrıca bunun üstünde hiç durulmasa da Colin'in ciddi bir öfke problemi de vardı.
Penelope'ye gelecek olursak, kendisi en başından beri sevdiğim bir karakterdi. Bu kitapta da ona olan hislerim değişmedi. Zeki, başarılı ve sevimli biriydi. Sırrı ile gurur duyması ve yavaş yavaş da olsa öz güvenini kazanması hoşuma gitti. Sadece Anthony'den, kahramanım diye bahsettiği yerlerde biraz canım sıkıldı. Gerçi Penelope nereden bilsin Anthony'nin gerçek yüzünü, nereden bilsin kahramanım dediği adamın bir dağ ayısı olduğunu? (Evet, elime geçen her fırsatta sana laf sokacağım Anthony. Sen benim kara listemin başındasın, melek yüzlü şeytan seni!)
Colin'in Penelope ile ilgili verdiği radikal karar ise çok saçmaydı. Bir bölümde, Penelope benim kaç senelik arkadaşım ama onun gözünün rengini bile bilmiyorum diyen adamın ilerleyen bölümlerde o kararı alması hiç samimi değildi. Zaten Colin ve Penelope'nin ilişkisi komple samimi gelmedi bana. Arkadaş oldukları kısımlar keyifliydi ama devamında geldikleri noktada aynı keyfi alamadım. Nasıl bu hâle geldiler onu da hiç anlayamadım. Sanki bu ikilinin ilişkisi, giriş ve sonuç bölümünden oluşuyordu. Gelişme kısmı yoktu.
Bu kadar sıkılarak, bunalarak ve anlam veremeyerek okuduğum bu kitabı sevmem mümkün olmadı hâliyle. Bu ikiliden yana beklentim yüksekti ama umutlarım boşa çıktı.