“Frozen!” Levi kafasını içeri uzattı, yüzünde Aiden’ın içten davrandığındaki -yani nadiren- gülümsemesine benzer bir sırıtış vardı.
“Onun adı Elsa,” diye azarladı Astrid.
“Frozen bir sevgi sözcüğü, prenses.” “Sadece sana göre.”
“Günaydın, Levi.” Ona el salladım.
“O şerefsize kahvaltı hazırlatmak için numaran ne?”
“Kendisi olmak.” Astrid göz kırptı, gülümsememe engel olamadım. Daha sık görüşmeliydik. Tanıştığım en gerçek kızlardan biriydi.
"Canavarlar öyle doğarlar.” Alt dudağımı ısırmak için eğildi, sonra karanlık sözlerle fısıldadı. “Büyüdükçe, bunu ya reddederler ya da tamamen benimserler. Fakat bu kim olduklarını değiştirmez.”
“Sana nasıl kendini açıp gerçek benliğini gösterdi?” Kafamı eğdim. “Ne yaparsam yapayım, Aiden’ın yüzeyini bile kazıyamıyorum.”
Bir süre düşünceli göründü. “Özel bir şey yapmadım.”
“H-hiçbir şey mi?”
“Sadece ona kendi gerçek benliğimi gösterdim, karşılığında o da bana kendininkini gösterdi. Az önce bahsettiğim yin ve yang’ı hatırladın mı? Aynen öyle. Verdiğin kadar alırsın. Kendini kapatarak onun ruhunu gözler önüne sermesini bekleyemezsin.”
“Ben kendimi kapatmıyorum.”
“Belki bilinçli olarak yapmıyorsun, bilinçsizce peki?” Ellerini havaya kaldırdı. “Psikoloji saçmalığında o kadar da iyi değilim ama söylediğim şu ki, sen gerçek benliğini gösterirsen Aiden da kendisininkini göstermek zorunda kalacaktır.”
“Ya göstermezse?”
“O zaman, pislik herif seni hak etmiyordur.”