Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

268 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Eylül kitabını neden okumalıyız? Türk edebiyatında ilk psikolojik roman olduğu için mi? Evet, neden olmasın. Yerli bir yazarın elinden çıktığı için mi? Pekala olabilir. Fakat başka seçenek yok mu? Var. Kitabın ön sözünde Eylül’ü neden yazdığını anlatan Mehmet Rauf, Halit Ziya’nın bir mimiği, bir tavrından yola çıkarak insan psikolojisine dair bir hikaye yazdığını söylüyor. (Bakın bir halden bir kitap çıkıyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Bir saniyemiz, bir mimiğimiz, bir tavrımız, bir kitap demek. Tabii iyi gözlemlenmiş ruh halinden ve usta ellerden çıkması şartıyla.) Tüm bu kurgu Halit Ziya’yı önceden tanıdığı için, o tavır başlangıç değil bardağı taşıran son damlaydı belki de. Kim bilir… Kitabın yazılmasına bu ruh hali vesile olsa da kağıt kalem ele alındıktan sonra artık bambaşka bir yere evriliyor. Mehmet Rauf, Dostoyevski’den alıştığımız ve özellikle Suç ve Ceza’da iliklerimize kadar hissettiğimiz Raskolnikov’un titremesinin tıpkısını bize Necip ve Suat üzerinden hissettiriyor. İşte bu yüzden bu kitabı okumalıyız. Bu kitapta neler yok ki. İç monologlar, bilinç akışıları, insan zihninin en mahremine inme, aşk, ihtiras, ihanet, ölüm. Farklı farklı insan tiplerini bir bağ evine toplayan yazar, diyaloglarla ve olay örgüsüyle biz okurlara teker teker kişileri tanıtıyor. Aksi beyefendi, sabır taşı hanımefendi, yaltakçı Fatin , arsız Hacer, çocuksu Süreyya, doğuştan asil Suat ve aylak adam Necip. Nasıl olur da böylesi birbirine zıt karakterler yan yana gelir, aynı evde yaşar diyorsunuz. Hakkınız var fakat zaten mesele de bu. Hepimiz bu sahteliğin içindeyiz. Ayrı ayrı hepimiz birer karakteriz fakat taktığımız maskelerin ardındaki yüzümüzü göstermiyoruz. İşte Mehmet Rauf burada bu sahtelikleri gün yüzüne çıkarıyor ve hakikati yüzümüze vuruyor. Necip ve Suat arasında dostlukla başlayan aşk hikayesi, hesaplaşmalarla ve iç çatışmalarla kitabın sonuna kadar kendini merakla okutuyor. Süreyya’nın her şeyden bihaber oluşu, Suat’ın içindeki dinmeyen fırtına, Necip‘in kendinden beklenmeyecek şekilde tutkulu ve sadık aşkını okurken, bir Suat’ın tarafına geçiyorsunuz, bir Necip’in. Süreyya‘ya acısak mı yoksa aradan çıkması için dua mı etsek bilemezken farklı sorunlar peydahlanıyor. İçinde bulunduğumuz toplumun bizi nasıl baskıladığı, nasıl bizi istemediğimiz hayatı yaşamaya mecbur kıldığını görüp içimizden bir “tüh” çekip sonra kendimizin de o hapsolmuşluğun içinde görünce Suat gibi kafesin ardından dışarı bakıyoruz uzun uzun. Lafı uzatmadan gözüme çarpan (fikrimce) birkaç detaydan bahsetmek istiyorum. Özellikle Necip’in, yer yer Suat’ın roman boyunca iç monologlarında evrilme, düşünceleriyle olgunlaşma halleri dikkatimi çekti. Her kritik anda düşünsel boyuta geçtikten sonra kendilerini yeniden yaratarak yeni bir kimliğe bürünmeleri, her işi akıl yoluyla çözmeye çalışmaları beni çok mest etti. Dikkatimi çeken ikinci detay ise Suat’ın Süreyya ile yaşadığı kavga sonrası yaşadığı kırılma anı. Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabından bildiğimiz o vahşi kadın arketipini uyandıran Suat romanın devamında onunla yol alır fakat Kurtlarla Koşan Kadınlar da yazdığı gibi kadının değişmeyen tarihinin yine tekerrür ettiğini görürüz. #EntelektüelAcademia okuma grubumuzun Mart ayı kitabı Eylül’dü. Kitap hakkında beni ve bizi aydınlatacak bilgileri, soru ya da görüşlerinizi yorum olarak paylaşırsanız sevinirim. Beraber okuyup yorumlamak istediğiniz kitap varsa DM’den yazarak ya da yorum yaparak iletişime geçebiliriz. Mart 2021 - Bursa
Eylül
EylülMehmet Rauf · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202339,6bin okunma
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.