Merhabalar Bu gün güzel doğa tasvirleriyle dolu, kısa Norveç maceramdan bahsetmeye çalışacağım. Kitabın ana karakteri Andreas Doppler, hayatında hep başarılı olmuş, iyi yerlere gelmiş, eşi ve çocukları ile mutlu birisi. Kahramanımız bir gün kafasını bir taşa vuruyor veee bum. Bir anda bir farkındalık geliyor. Aslında yaşamak istediği hayatın bu olmadığına karar veriyor. Günlük hayatı eşiyle banyo fayanslarının rengine karar vermek ya da salona ne çeşit bir müzik aleti almak gerektiğini düşünerek geçiyor. Bunların hepsi artık onun için anlamsız. İnsanoğlu kendi yarattığı dünyanın kölesi olmuş, tüm bunlar olmadan yapamaz hale gelmiş. Gerçekte o kadar ihtiyacımız olmayan pek çok şey için yani lüks için çabalamamızı eleştiriyor. Güldürürken düşündüren tarzda bir kitaptı. Genel olarak Doppler 'ın fikirlerine katıldım ; ancak katılmadığım noktalar da oldu tabi. Tüm her şeyi geride bırakıp ormana yerleşmek istiyor, insanlardan nefret ediyor ama bu o kadar da mümkün değil. İnsanoğlu sosyal bir varlık, belli bir etkileşime hepimizin ihtiyacı var. Sözün özü : Hepimizin silkelenip kendimize gelmemiz, ben ne yapıyorum diye bir sormamız lazım. Zira bu tüketim ve gösteriş çılgınlığı iyi bir şey değil

DopplerErlend Loe · Yapı Kredi Yayınları · 20199,4bin okunma

·

14 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Damla