Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

984 syf.
10/10 puan verdi
·
20 günde okudu
THE FOUNTAINHEAD
AYN RAND THE FOUNTAINHEAD Objektivizm felsefesinin kurucusu olan Ayn Rand (1905-1982) yazdığı, Yaşamak İstiyorum (We the Living), Ben (Anthem), Hayatın Kaynağı (The Fountainhead) ve Atlas Silkindi (Atlas Shrugged) kitapları ile rasyonel bir egoizmi savunur. Onun savunduğu egoizmin günümüz yozlaşmış egoizm ile alakası yoktur. O bireyin bağımsız ve tek olmasını savunur. Romanlarında karşımıza çıkan karakterlerin ortak özellikleri kendi özgünlükleri ve yetenekleri sonucu toplumdan dışlanmalarını ve çatışmalarıdır. Ama bu çatışmalar karakterlerin yüzünden değil rasyonel davranıp içinden geldiği, inandığı gibi çalışmasından kaynaklanır. Zaten Rand’a göre rasyonel akıllar için çatışma olanaksızdır. Kahraman yaşadığı bu dışlanma ve tepkiye rağmen bildiği, inandığı yoldan vazgeçmez. Rand’a göre bu insanlar onun tasavvurundaki ideal insanlardır. Bir nevi Rand’ın “Ubermensch”leridir. Rand’a göre toplum bu insanlar sayesinde gelişir. Ona göre gruplar icat çıkaramaz kişiler çıkarır. Ayn Rand’ın savunduğu değerleri anlamanız için anlattıklarım doğrultusunda birkaç alıntı ekliyorum. "Binlerce yıl önce, birisi ateş yakmasını keşfetti. Herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye, o ateşte yakmışlardır onu. İnsanların korktuğu bir şeytanla işbirliği yapan kötü biri olarak görülmüştür. Ama ondan sonra, insanların ısınmak için, yemeklerini pişirmek için, mağaralarını aydınlatmak için bir ateşi olmuştur. O adam onlara, akıllarına gelmeyen bir hediye bırakmış, karanlığı yeryüzünden kaldırmıştır. Yüzyıllar geçmiş, derken biri tekerleği icat etmiştir. Herhalde o da insan kardeşlerine öğrettiği tekerleğin çarkında parça parça edilmiştir. Yasak şeylerle uğraşan bir küstah olarak görülmüştür. Ama ondan sonra, insanlar artık ufukları aşarak yolculuk edebilmeye başlamışlardır. Bu adam onlara akıllarına gelmeyen bir hediye bırakmış, dünyanın yollarını açmıştır.” (The Fountaınhead, s. 1232) "O adam, o boyun eğmeyen ilk adam, insanoğlunun başlangıçtan bugüne kadar yarattığı her büyük efsanenin ilk bölümünde, karşımızdadır. Promete zincirlerle bağlanmış, yırtıcı kuşlara peşkeş çekilmiştir, çünkü tanrıların ateşini çalmıştır. Adem acı çekmeye mahkûm edilmiştir, çünkü bilgi ağacının meyvesini yemiştir. Efsane ne olursa olsun, insanlığın belleğinin gölgeleri içinde, bu güzelliğin bir tek kişiyle başladığı, o kişinin de cesaretinin bedelim ödediği bilinir.” (The Fountaınhead, s. 1232) "Hiçbir yaratıcı, kardeşlerine hizmet etmek düşüncesiyle harekete geçmiş değildir, çünkü kardeşleri, onun sunduğu hediyeyi reddetmişlerdir ve o hediye, bu kişinin güçlükle sürdürdüğü mücadele dolu hayatı mahvetmiştir. Bu kişinin tek gerçeği, kendi amacı olmuştur. Kendi gerçeği, onu kendi usulünde yapabilmesi, başarabilmesi. Bir senfoni, bir kitap, bir motor, bir felsefe, bir uçak ya da bir bina ... Odur onun hayattaki amacı. Hayatı da odur. Yarattığı şeyi duyanlar, okuyanlar, işleyenler, inananlar, ona binip uçanlar ya da içinde yaşayanlar değildir onun için önemli olan. Mesele yaratılar şeydedir, onu kullananlarda değil. Yaratılan şeydir önemli olan; ondan yarar sağlayanlar değil. Yaratılan şey, o kişinin gerçeğine biçim vermiştir. O da kendi gerçeğini her şeyden ve herkesten üstün tutmuştur. (The Fountaınhead, s. 1233) The fountaınhead kitabının son bölümlerinden gelen bu alıntılar tıpkı Sokrates’in savunmasında olduğu gibi bir mahkemede gerçekleşir ve Howard Roark adlı mimar kendi olduğu için yargılanır. Ayn Rand yaşadığı dönemde kolektivizmi eleştirdiğinden dolayı çoğu kişi sadece Komünizmi eleştirdiğini savunur fakat o tüm gruplaşmaları, birleşmeleri hedef almıştır. Onun savını sadece komünizme indirgemek yanlıştır: "Ama zihin, bireyin sahip olduğu bir şeydir. Kolektif beyin diye bir şey yoktur. Kolektif düşünce diye bir şey de yoktur. Bir grup insanın vardığı anlaşma, ya bir uzlaşma, ödün verme sürecidir, ya da birçok bireysel düşüncelerin bir ortalamasıdır. İkincil önem taşıyan bir şeydir. Birincil eylem ... yani mantık yürütme süreci... bir tek kişinin tek başına yapması gereken bir şeydir. Yemekleri bir sürü insana paylaştırabiliriz. Ama kolektif bir midede sindiremeyiz. Hiç kimse kendi ciğerlerim, başkasının yerine solumak için kullanamaz. Hiç kimse kendi beynini, başka birinin yerine düşünmek için de kullanamaz. Vücudun ve ruhun bütün işlevleri bireysel ve özeldir. Paylaşılamazlar ve devredilemezler.” (The Fountaınhead, s. 1235) Ona göre insanın tek silahı aklıdır yaşadığı zorlukları ve sınavları aklıyla verir. Doğada aklıyla hayatta kalır. Konu hakkında alıntı: "İnsan ancak kendi zihniyle var olabilir. Dünyaya silahsız gelir. Tek silahı, kendi beynidir. Hayvanlar yiyeceklerini fiziksel güçleriyle bulurlar. İnsanın pençeleri, sivri tırnakları, boynuzları, büyük kas gücü yoktur. Yiyeceğini ya toprağa ekmek, ya da avlamak zorundadır. Ekebilmek için bir düşünce sürecine ihtiyacı vardır. Avlamak için silahlara, dolayısıyla silah yapmaya ihtiyacı vardır ki o da bir düşünce sürecidir. Bu en basit gereklilikten en yüce dinsel soyutluğa kadar, tekerlekten gökdelene kadar, neysek ve neye sahipsek hepsi insanın bir tek niteliğinden doğmaktadır... o da mantıklı bir zihnin fonksiyonudur.” (The Fountaınhead, s. 1235) Rand’ın egoizminin temelinde de yine rasyonalizm vardır. Ona göre bir insan “sen” diyebilmek için önce “ben” demeği öğrenmesi gerekir. Günümüz siyasal ve sosyal dünyasında da ben kavramı silinmek istenmektedir. Çünkü devrimleri yapanlarda kişilerdir. Her yerde “biz” fikri aşılanmakta ve benliğin önemi unutulmaktadır. Rand eşitlikçilere de karşı çıkar her zaman. Çünkü eşitlik kollektivizmin en büyük silahıdır ve “ben”i öldürür. Öldürür çünkü Rand’a göre yaratan ve üreten insan diğerlerinden daha üstün olmalıdır. Nedeni ise daha önce bahsettiğimiz gibi toplumu ve medeniyeti ilerleten bu kişilerdir, nasıl yaratıcı tanrı insandan daha üstün kabul ediliyor ise yaratıcı (üreten) insanda tüketen insandan daha üstün olmalıdır. Bu örneği anlamak için günümüze bakalım, insanlar tarihte tek bir konuda eşitliği sağladılar oda demokrasi, demokraside herkesin oyu bir oy sayılıyor bildiğiniz gibi. İşte bu Amerika gibi ülkelerin başına Trump gibi safsata makinalarını getirebiliyor. Tarihe iz bırakan adamlara baktığımızda da hiçbiri demokrasi ile başa gelmemiştir. Atatürk, İskender, Atilla… Bu yazıda The Fountaınhead kitabı üzerinden Ayn Rand ve onu felsefesinden bahsetmeğe çalıştım. The fountaınhead kitabından bir alıntıyla veda edelim, keyifli okumalar. "İnsanlara en yüce sevabın, başarmak değil, vermek olduğu öğretilmiştir. Oysa insan yaratılmamış bir şeyi veremez. Yaratma, dağıtımdan önce gelmek zorundadır, yoksa dağıtılacak bir şey bulunamaz. Yaratıcının ihtiyaçları, ilerde yararlanacak herkesin ihtiyacından önce gelmek zorundadır. Oysa bize, kendi üretmediği hediyeleri dağıtan adamı, o hediyeleri mümkün kılandan daha çok takdir etmek öğretilmiştir. Bir yardım, bir hayır olayını överiz. Bir başarı karşısında, omuz silkip geçeriz.”
Hayatın Kaynağı
Hayatın KaynağıAyn Rand · Plato Film Yayınları · 20132,725 okunma
··
96 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.