Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

8 Mart için (Uzun ama okumaya değer.)
“BEN ANA-YIM ANA….! ! ! ” ” SADECE KADINLAR(IMIZ) A...! “ Ben anneniz, kızınız, bacınız, sevgiliniz, halanız, teyzeniz, kör olası uzatmalı aşkınız… Ben, Ağaların, beglerin, feodallerin, törelerin, sistemlerin, aşiretçiliğin, kapitalizmin, emperyalizmin, taş kalplerin, vicdansız yüreklerin, hurefa dinlerin, mezheplerin, ideolojilerin, baronların, patronların, Piskopatların (kahpe) egolarına kurban edilen bir (KADIN) mağduru, recm edilen bir mezalimi, namus(suzluğunuz) adına bir bir öldürülen, ezdirilen, ırzına geçilen, aldatılan, şiddetinize maruz kalan, Satılan Mazlum Bir KIZ ÇOCUĞUYUM…! Ben, Kobane’de işid canilerine karşı, insanlığın özgürlüğü için can veren Kürt Kızı Arin Mirxan, Ben, Filipin'de Bacakları zincirlenmiş bir köle sex işçisi kadın, Ben Şehri Cizirede Bordum katlarında Bedeni "vaşice"yakılan Çiğdem Tankan'ım, ben, Filistin’de Gazze’de mülteci kampında saçları acı yıldız bir anne, Ben kutsal mekanım Şengal da, caniler tarafından esir edilip köle pazarlarında satılan 16 yaşında Ezidi bir kız çocuğu Edule’yim, Ben Şehri Silopi'de cenazesi günlerce sokaklardan alınamayan TEYBET anayım, Ben, hasret kaldığım anneme giderken, bir münüpüste kahpe-milliyetçi bir erkeğin egosuna beni yaktığı-paramparca-öldürdüğü Annesinin kuzusu Özgecan, Ben Kobane’de Tibet’e, Ukyarna’da, Kürdistan’da, Libya’da, Suriye’de, emperyalizmin mağduru, çocuklarını kaybeden ırkı, dili, dini, rengi olmayan bir anneyim… Ben Kahire’de Rabia’da 4 oğlunu zulmün kalbe 4 kurşun ile canlarını veren Sevgili-yim, ben Hindistan'da her 4 dakikada bir tecavüze uğrayan bir kast mağduru kız çocuğu, Ben, Somali’de sünnet edilirken ölen 4 yaşında bir Mariya, Ben, Mahmur kampında kendi öz yurdunda parya öz yurdunda bir garip Zin'im, Ben, Nijer'de doğamadan AİDS hastalığına yakalanan küçük bir bebek, Ben, Mahabbat’ta Çarçıra’da, Amed’te, Dersimde, hala idamı süren, zulme inadına gülümseyen bir Kürt Delilası, Kadı Muhameddin, Şeyh Seidi’in Seyyit Rıza’nın bitmeyen soluğuyum,, Sudan’da vahşi bir kabile sürgünü, aç sefil çırılçıplak lanetlenen bir tanrıcayım,Tibet’ te yakılan bir kız çocuğu, Ben, Şam, Rakka, Kobane’de, Bağdat, Kiev’de, Cizre'de, Kerkük,te Şengal sokaklarında, parça tesirli kahpe bir bombaya bacaklarını veren bir ölü sevgil-niz…! Ben, Takrir-i sukün, İstiklal mahkemelerinin mağduru, Kürt olduğu için idam sehpalarına gönderilen on binlerin yüzbinlerin hala yaşayan başı dik bacısıyım…! Ben Mele Mustafa Barzaniyi, Abraham Lincoln,u, Selahaddini Kürt Eyubbi’i, Spartaküs'ü, İskoç dağlarında zalimin güneşini batıran (cesur yürek) Wiliam Wallace’i, Şeyh Seid’i, Martin Luter King’i, Sokrat’ı, Seyyit Rıza’yı, Filistinli Leyla Halıd’ı, özleyen yetiştiren, sizlere veren Doğuran ANAYIM ANA…! Ben özgürlüğünü çığlık çığlık Arayan bir direnişçi Hewal, Ben, Cudi dağında yaşamını yitiren bir askerin gözü yaşlı orta Anadolu kadınıyım, kokusuna doymadan yitirdiğim acısı yürek dağlayan bir subay annesiyim. Ben onuru ile özgürlüğe 16’sında bedenini veren ve işkencede küllerinden ruhu yeniden dirilen Bişeng’im, Ben, hala Lice dağlarında yüreğimin parçalarını toplayamadığım CEYLAN...! Ben Roboski’de Ankara emirli bir bombanın narin kurban olduğum narin bedenini paramparca eden Şiwan’ın gözü yaşlı annesiyim…. Ben, dokununca eline abdesti bozulan bir mezhep mağduruyum, Ben cinsiyet ayrımının recm edilen insanlık utancıyım, ben sizi doğuran ama ne tezat miraslarınıza caiz olmayan harami, ben yatağınızdaki bilmem kaçıncı metresiniz, telefonlarınızda kriptolu (şifreli) sevgili-li-li-li-li leriniz,, Çocuklarınızın zevkle aldatılan Güya annesi,(!) sokakta 1 metre akanızdan yürüyeniniz, egonuzun şiddeti, törenizin namus(suz) cinayeti… Ben, yüreği dört parça, dört bin yürek, dörde ayrılan ve zindana mahkum"taziyesine bile gelemeyen" ölen ablasıyım. Ben, Roboski’de Şıwan Encü'nün olmayacak sevgilisi, Şırnak’ta Diren Basan’ın Ninesi, ansızın bir gece yarısı askerlerce sonsuzluklara götürülen Kerewan İrmezin eşi, Ebubekir Deniz'in kız kardeşi, paletin arkasına Bedeni "vahşice" Şırnak sokaklarında sürüklenen Hacı'nın aşı dik anasıyım, Serdar Tanış'ın halası, Gaffar Okan’ın kızı, Musa Anter’in Torunu, Vedat Aydının yeşil gözlü kuzeniyim… Ben Çhe-guvareyi, Ahmet Kayayı, Yılmaz Güney’i Sokrates’i, Leyla Kasım’ı, Nazım’ı Ahmet Arif’i, Kısakürek’i, Nesimi’yi, Martin Luther King’i, Musa Anter’i, Can Yüceli, Pablo Neruda’yı, Ehmedi Xane-yi, Aragon’u, William Shakespeare,i Mevlana’yı, Yunus’u, Dört Duvar zindan, dört bin acı paramparca İmralı’yi, siyah ırkının eşitliğine can veren Rosa Parks’ı, Mazlum’u, Agidi, Mahmut Berzanciyi, Musa Anter’i, Mele Mustafa Barzani’yi, Sabahattin Ali’yi,, Spartacüs’ü, Meley’i Cezer-i-yi, Tahrir meydanında zalime dik duran Halid Said’i, ümmetin yetimleri Kürtler diyen Ali Şeriati’yi, Seyyip Kutubu, Mir Celadet Bedirxan’ı, Özgürlüğe can veren Agit ve Delila ve Ozan Serhad’ı, Aristo’yu, Rusteme Zalı, Köroğulu’nu, Tolstoy’u, Kobane 'de, devrimin sembolleri, Arin Mirxan, Şerwan Tayşun, Şıwan Bayar’ı, “DURUŞUM” Hüseyin Mansur’u, Descartes’i, Diojen’i, Selahaddin’i Kürt Eyyubi’yi, Eflatunu, Nurs-lu Üstad Kürt Saidi, İskilipli atıfı, Epiktetus’u, Thomas Sankara’yı, Şeyh Seid’i,Filistinli Leyla Halıd’ı, Seyyit Rıza’yı, Deniz Gezmiş’i, Amed Zındanlarında özgürlüğe ateş çalan Mazlum'u kara coğrafyanın kahramanı Nelson Mandella’yı, Malcolm x’i, Mahatma Gandhi’yi, Haci Birliği, İskoç dağlarında zalimin güneşini batıran (cesur yürek) Wiliam Wallace’i, pir Sultan Abdal’ı, Nesimi'yi, Hallacı Mansuru, Bektaşiyi, Tahir Elçiyi, Feke Teyranı, İbn-i Sinayı, Makedonyalı İskender’i, dost abidesi,Ebubekiri, yiğit bilge Ali’yi, mazlumiyetin yüreği Hüseyin’i, Aslanların aslanı Hamza’yı, sevgililerin sevgilisi Hz..Muhammed’i, Firavunları denize boğan Musa’yı, Nasıralı İsa’yı, Putları deviren İbrahimleri ve şairi doğuran ANAYIM ANA…! Ben haykıra haykıra oğlum deyipte son nefesine kadar bir umut diyen Berfu ana.. Ben, 3 oğul hapis, 1 kız bir oğul gerilla, bir oğul Kürt dağlarında ölen yüreği Zagros, sabrı Yunus, Silopi’li unutulan Dayg-a NAİDE’yim, Ben sizin sokak ortasında öldürüp günlerce öylece Bıraktığınız TeyBet anayım… Ben İsa yerine yüreği çarmıha gerilen Meryem'im, Ben Hazal’ı, doğuran Cıwan’ın anasıyım… Ben vatanından sürülen ve daha 5'inde mülteci Bir BeBek, ve denizi ilk defa gördüğüm akdeniz sahillerine narin Bedeni cansız kıyıya vuran ALAN KURDİ'nin gözü kan akan anası Reyhan'ım, Ben Fatima’yım, Ayşe’yim, Zeyneb’im, Beriwan’ım, Margarita’yım, Delila’yım, Bişeng’m, Arin Mirxan’ım, Özgecan’Im, Oksanayım, Katya’ım Nataşa’yım Ben Kürdistan’da Monaliza, Floransa da Edule-yim, Paris’te Şirin, Amed’te Elenayım, Arabistan’da Joulyet, Londra’da Leyla’yım, Kabil’de ateş, Peştu töresinde azap, Moskova da Femenim..Nijer’de sünnet, Tibet’te din, Ortadoğuda Mezhep, New york’ta ırk, tüm dünyada cinsiyet mağduruyum… İstanbul’da Rahibe Teresa, Sanpetersburgta Kiev’de Nene Hatun’um. Şengal’de Mari’ya, Roma’da Meleki tausum, Amed’te kolej, Berlin’de Sokak çocuğuyum, Viyana’da Canlı bomba, Musul’da bir intihar cığlığıyım, Tahran’da bir anka kuşu, Monaco’da sex işçisiyim…! Ben, ortaçağ da yakılan bir cadı, hala Mezopotamya da bir berdelim, bir beşik kertesiyim, ben 30 yıldır eşinin olmayan kemiklerinin özlemi ile bin öldüğüm bir cumartesi annesi, ben bir Ukrayna, ben bir Rus, ben bir Ezidi, Süryani, ben bir Süriyeli, Türkmen, ben bir Kürt, ben bir Özbek, Tatar, Kazak kız çocuğuyum, Annemi özlüyorum sokaklarında Ankara'nın, İstanbul’un, Lefkoşa’nın, Rakka’nın, Şam’ın, Bağdad’ın, Bangkok’un, Dubai’nin...! Meze olur, Satılır tenim, Tecavüze uğrar yırtılır bakireliği insanlığın, kirlenir yüzü kahpe tarihin...! Ve sen, annem, kız kardeşim, sevgili-lim, Nine’m, yol-daşım, sırdaşım, can arkadaşım, teyze, hala, ablam, Aşkım, yüreğim, dostum aşk-ınlığım, öte yüzüm, mazlumiyetim, mahsumiyetim, öte düşüm, her parçam, en parçam, kıymetlim, Cenneti ayaklarına alan ruhu bakire Kibelem, İştar'ım, İnanna’m, Margom, , Edulem,Zin’İm, Leylam, Elif’im, Xezalım, içimde büyüttüğüm en sevgili-m… BEN, BEN BEN, Önce insan sonra KADIN...! YANİ ANA-YIM ANA….
do
··
573 görüntüleme
Furkan okurunun profil resmi
Burjuva ideolojisinin en iyi yaptığı şey, sömürmek istediği bir şeyi yüceleştirmesidir. Tıpkı bu alıntıda olduğu gibi, tıpkı kadın konusunda olduğu gibi... Alıntıda da görüldüğü gibi, upuzun bir yazı ancak "ne yapmalı, nasıl yapmalı?" ya dair tek kelime yok. Hatta sadece bu alıntıda değil, herkesin yazıp söylediği şeylerde, kendilerinin bile ne kafayla paylaştıklarını bilmeden, taktiğe ve eyleme dayalı hiçbir bilgileri olmadan, içi boşaltılmış "yüzeleştirme ve övgülerden" öte hiçbir şey yok. İnanın bu kadar övgü yazıları ve pasif, soyut düşüncelere önem vermek yerine, kadının tarihsel rolü ve onun ne bağlamda özgürleşebileceği üzerine okumalar yapıp, somut, devingen düşünceler üzerine dursaydınız, durum şimdi çok daha farklı olurdu ya da farklı olması için çok daha büyük umut mevcut olurdu... 8 Mart'ta kadınları övgülere, süslemelere, yüceltmelere boğan hiçbir insanın, kadının nasıl özgürleşeceği, bağımsız bir varoluş olarak kendini nasıl ortaya koyabileceğine dair hiçbir fikri yoktur ve dar düşüncelerde sıkışmış olan kafası burjuva popilizmine uymaktan başka hiçbir gerçekçi düşünceyi ele alamayacak kadar hayalci düşlerdedir. Gerçek, gerçek... Gerçekten bahsetmek gerekir. Nasıl değişir? Sorusuna cevap aranması gerekir. Düşüncelerimizi, içi boşaltılmış, kadına hiçbir şey katmayan övgülerden, yüceltmelerden kurtarıp, onun ve onunla beraber toplumun tamamının nasıl özgürlüğe ulaşacağı konusunda teorik-pratik donanımla doldurmak gerekir. Kadın zaten yüzyıllardan beridir övülüyor, yüceleştiriliyor. İnan ki hiçbir şey, yüceleştirilen bir şey kadar sömürülüp, kemikleştirilemez. Onun artık yüceleştirmeye, özel durumu yoksa öncelikli olmaya, naif, kırılgan bir varlık olarak düşünülmesine ihtiyaçı yoktur. Hele hele sürekli yaptığınız gibi, şiirlerle, yazılarla, duygusal söylemlerle övgülere boğulmasına, hiç hiç gerek yoktur. Kadının özgürlüğünün sınıfsal, ideolojik bir çizgiden geçtiğini artık anlamak gerek. Onun özgürlüğünün sosyalizmden, emeğin sömürülmediği ve sınıfların olmadığı bir düzenden geçtiğini artık anlamak gerek. Binyıllardır dinsel düşüncelerino, övgülerin, duygusallığın, soyut düşüncelerin kadına zarardan başka bir şey vermediğini görüyoruz; bunu açık açık görmemize, açık açık ortada olmasına rağmen, halen bin yıl daha onu, dinsel düşüncelere, övgülere, duygusal ve kırılgan kalıplara, soyut düşüncelere sıkıştırmakta inat etmeyelim. Kadın, bir eylem kuramı, bir kurtuluş planı olmadan, övgülerle ve yüzeleştirmelerle bu durumundan kurtarılamaz, terine, bu övgü ve yüzeleştirmeler, onun kısıtlı özgürlüğünü daha çok kısıtlamaktan başka bir işe yaramaz. Onun nasıl nasıl kurtulamayacağını, nasıl özgürleştiremeyeceğini geçen bin yıllar bize gayet açık gösterdi; şimdi düşünmemiz ve bu düşünce uğruna mücadele etmemiz gereken şey, geçmişten ders çıkarıp, gelecek olan bin yıllarda onun nasıl özgürleşebileceğini soyut, idealist düşüncelere kapılmadan, materyalist, gerçekçi, somut kaynaklardan araştırıp, öğrenerek bunun gerçekleşmesi için mücadele etmektir. Emin olun bu uğurda okuyacağınız bir sayfa, düşüneceğiniz bir ayrıntı ve yazacağınız bir cümle, kadın için yazılan onlarca sayfa övgü ve yüzeleştirme safsatasından çok çok daha değerli olacaktır.
Hemze Botanî okurunun profil resmi
Güzel bilgiler ama ifade tarzınız çok yanlış. Olayın gerçekçi tarihsel boyutta arka plana atılmasına olan kızgınlığınızı anlıyorum. Anlaşılması ve gerçekliğinin bilinmesi ve harekete geçilmesi ihmal edilmiş bir boyuttur ve her geçen 8 martta ayrı bir övgü ve süs var ama bunun olması sizii bu kadar sinirlendiriyorsa bile tabirlebinize dikkat etmenz gerek. (Ne kadar haklı da olsanız içi boş bilgisiz falan demenizi gerektirmiyor..!)
3 sonraki yanıtı göster
Sema okurunun profil resmi
Okuduğum en iyi alıntılardan Paylaşıp okumamıza neden olduğunuz için teşekkür ederim Jin jiyane ✌🏻💐
Hemze Botanî okurunun profil resmi
Rica ederim. Yaranın anlaşılmasına bir katkı olmuşsa ne âlâ...
3 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.