"Yaşamın kaynağı sevgidir, kin değil."
Kitabı okusanız da, okumayı düşünsenizde, hiç okumayacak olsanız da bu incelemeyi okumanızı tavsiye ederim çünkü kitabı okumak isteyenler için çok güzel bir ön hazırlık olacaktır. Sonrada paylaşıp daha fazla okura ulaşmasını sağlayabilirsiniz. Herkese keyifli okumalar.
Bizler kapitalist bir dünyada çırpınmaya çalışan sıradan insanlarız. Bu dünyada kapitalist adı altında bir sınıf çatışması var. Bu sınıfta; bir yanda asgari ücretle geçinmeye çalışan proletaryalar, diğer yanda proletaryaların kafasına vura vura parayla dans eden burjuvalar var. Bilmeyenler için açıklayayım: "Protelarya" işçi sınıfını temsil eden bir terimdir. "Burjuva" ise zengin işverenler grubunu temsil eder. Bu terimler ünlü filozof Karl Marx'dan çıkmıştır. Karl Marx, sanayi devriminde işverenler altında ezilen işçiler için "sosyalizm" adında bir akım meydana getirir. Yani, sosyalizm kapitalist sisteme karşı açılan bir savaştır.
Buraya ayrı bir virgül açalım. Sosyalizm'in yanında bir de Komünizm var. İkisininde birbirinden farkı çok azdır ve ikiside sanayi devriminde işçilerin isyanı olarak ortaya çıkmıştır. Bunların detaylarına girmeye gerek duymuyorum, isteyen internetten araştırabilir. Sonuç olarak, Karl Marx aynı zamanda Komünist'tir de. Dolayısıyla 1848 senesinde arkadaşı Engels’le birlikte bir "Komünist Beyannamesi" yayınlar. Bu beyannamede bütün dünya işçileri birleşmeye çağırır ve birleşen işçilerden, kapitalist ekonomik düzene devrim yoluyla son verilmesi istenir. Kaçak yollarla yayınladığı bu beyanname, daha sonları "Komünist Manifesto" adıyla kitap haline gelir ve yıllandıkça önemli kitaplar arasında yerini alır. Yanisi dostlar, Karl Marx'ın Komünist Manifesto'sunu bu kitaptan önce veya sonra okursanız mevzuyu çok güzel pekiştirmiş olursunuz. Şimdi, dahada derine girip kafanızı karıştırmak istemiyorum çünkü kolay hazmedilebilecek bir konu içerisinde değiliz. Fakat bu anlattıklarımın karışıklığı sizi korkutmasın çünkü kitapta bu terimler kesinlikle yok.
Bunları neden anlattım? Tüm bu anlattıklarımı cebinize koyup bu kitaba dönerseniz, romanı farkı bir bakış açısıyla okumuş olursunuz. Çünkü Maksim Gorki hemen hemen bütün kitaplarında Burjuvazi'yi eleştirmiş.(kitap isimlerinden anlayabilirsiniz) Yani, Maksim Gorki Sovyetlerin aşırı Sosyalist bir yazarıydı. Yazarın sadece bu kitabını değil bütün kitaplarını okurken buna göre değerlendirip yorumlayabilirsiniz.
Peki, biz bu olayın neresindeyiz? Kapitalist sistem dışında hiçbir yerinde değiliz. Sanayi ülkemizin ekonomisinin 4'te 1'ini karşılıyor. Ülkemizde bilmem kaç tane fabrika ve sanayi sitesi var. Özellikle sanayi kentlerinde insanların yarısı geçimini buralardan sağlıyor. Çoğu da asgari ücretle çalışıp, kirada kalıp ailesine bakmaya çalışıyor. Onların yapacak başka şeyi yok. Bundan kime ne? Patronlara göre, asgari ücretle çalışacak adamdan bol ne var?
Bütün ülkeleri araştırın, ülkenin en zenginlerinin serveti ülkenin bütün ekonomisinin hatrı sayılır kısmını kaplıyor. 3-5 zengin insanın bazı devletlerden bile daha çok parası olduğu gerçek. Sıradan insanlarsa faiz ödemeden üstüne kıyafet alamıyor. Paranın insanlar arasındaki farkının böylesine derin olmasının cevabı net: KAPİTALİZM.
Anlatacaklarım bu kadardı. Ben size (bilmeyenlere) kapıyı araladım. Merak eden Google amcayı dürtsün, kapıyı açsın. Kitabın ne anlattığını zaten çok güzel anladınız. Rusyada bir kaç işçi sınıfının isyanıyla başlayan hikaye, çeşitli yollardan geçiyor. Kitap, benim incelemenin tam tersine çok akıcı ve okuyucuyu yormuyor. Benim incelemem akıcı olmasada, size bir kelime bile öğrettiyse, ne mutlu Türküm diyene!
Not: Komünist yada Sosyalist değilim. Sadece, bende işçiyim...