Kitap bir zamanlar Fransa'da iktidarı elinde bulunduran entrikalar ve yalanlarla kendisini bile kandıracak kadar zayıf bir kadının ruhsal dünyasını ele alıyor. En sonunda kendi hazin sonunu hazırlayan bu kadının ölümünün dönemin yüksek kesim insanları arasında hiçbir anlam ifade etmediğini trajedik bir şekilde bize yansıtıyor. Bu hikayeden anlamamız gerekenin şu olduğunu düşünüyorum: Hayatta bazen iktidarı ve gücü elimizde bulundurduğumuzda zaferleri ve çevremizdeki insanları görmeye alışık olduğumuz nesneler silsilesi olarak algılarız.Ancak bu sahip olduğumuz ve önemsiz gördüğümüz değerleri kaybettiğimizde bu değerlere ne derecede bağlı olduğumuzu,hayatımızı buna göre şekillendirdiğimizi fark ederiz.Sevildiğini hissettikçe güzelleşen ve aşık olan bir kadın ya da akıllı insanlarla bir arada bulundukça kıvrak zekasını ortaya çıkarıp fark yaratan insanlar gibi... Kendi kaygılarını müsrifçe yaşayan ve gurur meselesi haline getiren insanlar,rekabetten çekildiklerinde,çalışıp çabalamayı bırakıp kendi hazin sonlarını hazırladıklarında kitaptaki madam gibi kendi ölümünü planladıklarında; bunun büyük yankı getireceğini insanlar arasında hala saygın kalıp,konuşulacağını umarlar.Hafızalarda yer edineceklerini sanırlar.Ama bu hikayedeki kişinin bana göre unuttuğu bir nokta var: Her insanın kendi hayatını ve değer yargılarını yaşamın merkezi haline getirdiği gerçeği...Yaşadığımız zorlukları yaşayan pek çok insan var.Sonunun intiharla bitmesini istemediğim bir öykü oldu. Oysaki bizim yaşadığımız zorlukları yaşayan ve bu yollardan geçen nice insanların var olduğu gerçeğini unutmamanız dileğiyle...Keyifli okumalar dilerim.

Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İndigo Kitap · 201976,9bin okunma

·

10 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.