Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ah Endülüs..
Gırnata’da Siyera Nevada Dağları eteğinde, mütevazi ve sade bir cephe altında, İslâm medeniyetinin fevzini, gösterişini anlatan lacivertli, kırmızılı ve altın yaldızlı süslerinin, güneşin yansımasıyla, bir cennet güzelliği halinde parladığı Kal'atü'l-Hamra veya sadece Elhamra denilen saraya hayran oldu. Dört yüz sene evvel divanhanelerinde dünyanın en derin âlimlerinin, en yüksek şairlerinin, en büyük filozoflarının -ki hepsi Allah'ın birliğine inanmış birer Müslüman'dılar- İslâm hüküm- darları tarafından ne derece yüceltildiklerini bir daha hatırladı. Sarayın arslanlar, iki kız kardeş, İbn-i Saraç ve adalet dairelerini ziyaret etti. Arslanlar avlusunda Elbereke denilen havuz başında daldı. Bu havuzun etrafında Ibn-i Saraç ailesinden, Ispanyolların boğazladıkları otuz altı kişinin kanlı başlarının bu havuz içine atıldıklarını gözünün önüne getirdi. Islâm'ın merhameti doğrultusunda Hıristiyan yobazlığının ne cehennemvari bir çirkinliği olduğunu bir kere daha anladı. Sarayın ilk önce mermerden zannettiği kabartma süslerinin alçıdan imal edildiğini öğrenince bunların beş buçuk asır sağlam kalması için, inşaatı sırasında Islâm mimarlarınin ne gibi ustalıklara müracaat ettiklerini anlayamadı. Eski süslemelerin zarafeti, inceliğiyle, son zamanda Ispanyollar tarafından yapılan restorasyonun kabalığı dikkatini çekti. Dünyada güzellikte eşi bulunmayan bu zarafet mihrabının pirinçten kapısının okkayla satıldığını, İbn-i Saraç dairesinin oymalı kapılarının odun diye yakıldığını ve bu süslerin kireçle nasıl kıyılmadan badanalandığını, Katoliklerin kıymet bilmezliğini düşündü ve kan ağladı.
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.