kıymet-bilir nezaket ehli Hüsnü Hamuş Hocamdan..
Aylardan temmuz
Bedbahta ma'ruz
Nesi varmış acaba?
Koymuş kapıya devlet baba
Bilemeyiz oğul haber verildi bu sabah
Kime esef edeyim hem-hali vah vah!
Bir derman yokmu verin...Nerede Hak?Hüda tiz ol!
Geçikirse her dem zalâm hakkaniyet beklemeyin zira yol
Hem uzun hemde meşakkat...
Ey Hüda cevr-ü cefa vechine fer
Ya Muktedir garib-ül gurabaya zafer
Sağımda evlad-ü-iyal solumda terk-i diyar-ı şecere
Gam keder iliklerde Eyyûb'a tenvir bi-çare
Hani çoktan gömülen yazgının hortlayarak
El-aman desem kimse semte uğramaz batacak
Ab-ı çeşmim kar-ı cânımda
Boğuluyordum müteveffayı bütün figanımda
Sormayın derdimi bitmez tükenmez ana râci
Düştü artık bize"La ilahe illa ente sübhaneke..."faci
İhtiyar etti zulmete seferi
Uçtu mânend-i kevkeb-i defteri
Çok mu idrak edemem dehşetli hâl-i mazlemde
Fakir Yusuf-veş verâ-yı âlemde
Vâkıa bendemi hüzün bilakis levh-i mahfuzdaki kalem
Mahmurluğum üzerimde lakin kalû-belâdaki malem
Kah olur kör kuyulara çarpar resmim
Kah olur ölü ışıklarında düşer mezara cismim
Kah olur gezinirim her yanım tek-ü tenha
Kah olur eski mabetten tulu eder vaha
Vakt olur berf-u puş gibi eşcarda dolaşır
Peşin sıra kalb-i zârımda esrarda boşalır
Gecenin sath-ı semasında garib uryan
Bir parkta bankta güya uyuyan
Ehl-i iyâl bais'i binlerce taisi
Nezdime cânân dayanmaz ilâhi sensin hâris'i
Ağlamaktan sesi kesilmiş yavrular
Elem-i hasreti gama dûçar
Hâk ile yeksan olmuş evler akla ziyan
Kocasından ayrılmış bîçare kadın figan
Çil yavrusu gibi o körpeceklerin hali
Hane zâlam-ı zulmden örene dönmüş belli
Varı yoğu bir bohçada sokaklara aşina aileler
Gözler kör olmuş bilmezlermi gece şaki gündüz gailedeler
Yokladım cümle yâr-u ağyârı
Herkes üç maymunu oynar gerçi derd-i düşvârı
Bana nigah eser-i mihnet
Ya Rabb hani nerede bî-çareye rahmet suhulet
Ya Rabb yürekler "Cız"etmez mi bunlar mazlum?
İnmezmisin semavat-ı arzdan hâk-ı hasrete mahrum?
Dumura uğradım fenadayım vaveyl
Ne bad-ı saba ne sohbet-i canana meyl
Ahval içler acısı Eman!
Gel gör ki hem ahkam-ı bed hem baht-ı yaman
Bu nasıl yazgı veleh-resan-ukul
Ferman-ran kûn feyekûn neylesin sefil kul
Ya Habib ancak sana himmet
Ya Mücib meş'um'u def et bizahmet
Yeter omuzlarda hun-feşan kısmet
Semere-i ömrüm nihaline ver artık selâmet
Sırr-ı ehadiyetine boynumuz kıldan ince Ya Rabb
Lâkin katle mahkum edersen ahval-i şeriat harab
Bu mücrimin vazifesini kıl ilham
Cüz-i irademle kendime idam
Hani birgün gufranınla çıkar gelirsen intizarımda
Dururum kemerbeste-i ubudiyetle ihtizarımda
Sen âdem'i halk eyledin olur mu sana muhal
Bıcak kemiğe dayandı beşirini gözler derhal
Ben diyeyim yıllar
Sende aylar
Kimse uğramadı ne semtimize ne hanemize
İzoleye icbar eyledi kendimize
Rezzak bilir ki buğün kemter kuluna
Ömrü bahşeder rızka esbab buluna
Ne çoğaltır buğünķünden
Ne mahrum eder dünkünden
Ey benim tâlî'i yaman Hamuş'um
Gel gör ki bi-rahm imiş rical-i zaman
Asuman olmuş gark-ı zalâm
Rahmandan dilerim istirham
Meramım,gayem kimsesizi ihya
Ey Habib vardım eşiğine hamd-ü senâya
Sebebler lâl olmuş aklım ziyan
Akibet çatırdayarak vahamet ile beyan
Düşmem yeise ümid hep galib
Senden niyaz eylemek vacib
Na-çarım ilham eyle Allah'ım!
Duaya icabet eylemek sana şandır Sübhanım!
Hele şükür Ya Rabbi
Ben âdemsem sende sahibi
Yusuf gibi matlab sensin gönlümün tabibi
Sıhhat eylersin bilirim Habibi
Bize her vecihle senden feza
Sen gafur-ur- rahimsin muktezi şanına seza
Mutlak acizim hem kadirsin keza
Ey cânân şan mültezem değil yolundan firak ceza
Geçiyor günler aylar neye yarar
Ya Mûcib şu güzer-gaha kıl nazar
Kalû belâ'ki anda muntazar
Gün doğmuş gün batmış hep garib garib
Ey Âdem aç gözünü şu mahlûk-i dil-firib
Nisyan mı bilakis her anıda her enhada sen karib
Bir haber geldi yâr-ı kadîmin yurdundan
Ağlarimiş hazin hazin
Ne temennası var aceb bu dünya zatından
İşte karşımda dil-hun olmuş bizim nazenin
El çektilmiş bekler kenâr-ı deryada
Aceb kime âşıktı kimden muğber
Vaziyeti pür-mana suret-i asliyesi sarihada Canhıraş-ber;
Dışardan bakınca ev mi ev demeye bin şahit
Dua ediyorum yıkılmasa bu garibanlara kim bakacak
Ev iki katlı
Birinci kat kârgir,ikinci kat kârgil
Bahçe duvarı kerpiç cümle kapısı ahşap sedef hatlı
Kim bilir kimler geldi kimler geçti ayakta durması müşkil
Beni görünce yüzünde tebessüm
Bir an durup düşündüm sebeb kimdir bu nikbete
Sarıldık gözlerde gonca-i ter ikimizde yutkunmaktan tecemcüm
Aceb kimler vesile oldu bu aşikâr musîbete
Buyur etti baktım evin kapısı zaten aralık
Bıraktım gamı kederi gerimizde artık
Kendimizi attık içeri
İleri dedi.Baş köşeyi ima etti durma geri
Bende mukadder kıyafet
Onda letafet
Sağıma soluma baktım üç-beş yaygı
Gözlerinden okunuyordu kaygı
Ne sebebden bilmem diğer odadan âh-u şivende
Duymamak mümkünmü bu sûz-u gündazı zahirde
Nerelerde kaldın dostum adeta terk-i hayata âmâde
Sende haklısın cemalin ben olunca sitem-gah -ı devr-i âlemde
Çarh-ı felek bilirim dünya müşkilatı pek çok
Hele sana soluk aldırmadım malumun keyfim yok
Nazlı duhterim hüsn-ü devletlim gelmiş nasıl kahve ister
Ey dil-rübâm nasıl rahatmısın olma hazer
Sende belânın ziyası var mahcubum Estağfirullah
Ya Gani misafirin duasına icabet Barekallah
Odaya göz gezdirdim intizamsız,loş ve kasvetli
Nem ve rutubet havaya sirayet etmiş ki kuvvetli
Baktım soba yanında yatak-döşek
Kalktım sobaya bir pırıltı vereyim diyerek
Kalmamış yakacak meğer
"Komşusu aç iken tok yatan"Lafzına nerede değer
Buldum buluşturdum verdim ateşi
Ahir zaman dedikleri boğazlar kardeş kardeşi
Hava kırıldı idrak etmek istedim biran
Bende ayrı bir hicran ondamı sahib-i hicran
Eşhasa baktıkça tul-u zulmet
Bakmaya ne hacet cuş-u huruş sahne-i uryan-ı sefâlet
Sahne o kadar dırahşan ki tahayyüle muhâl güya
Kimsesizlerin kimsesi asumanın yedi katında duya
Zor zahmet çekinerek soktum yatağa
Erimiş gitmiş bizim Mehmet benziyordu yüce bir dağa
Beti benzi solmuş
Lâkin dilinde ikrar"Elhamdülillah"goca-i gül olmuş
Kahveler geldi
Nazarıyla yüreğimi deldi
Mûcib varmıydı kursağında bir kaç lokma
Kahvemi beni içti ben mi kahveyi hiç sorma
Yüzü gözü çökmüş elmacık kemikleri ortada
Saç baş pejmürde-i feryada
Seslendim evin hanımına istedim tarhana
Getirdi biraz sonra koymuş genişçe sahana
Doğrultum yataktan verdim kaşık kaşık
Gözlerine fer verdi.Ya Halık
Arkasına bir yastık yasladım duvara
Eli uzandı tüttürmek istedi bir ciğara
Doldurdum fokurdamakta olan ıhlamurdan bir ona bir bana
Anlat bakalım derdini.Ne oldu sana
Bir gecede ayş-u maişete müsadere
Astılar boyna bir yafta saldılar kedere
Nerede tahkikat
Ya Adl! Nerede hakikat
Kime dert anlatayım kimden medet
Gün yüzüne çıkamaz oldum nerde hidayet
Birâder günden güne artmakta taaccüb
Kim getirir iaşemi şartlar tagallüb
Na-merde el açmak emr-i müşkildir ecelden
Leyl-i nehar meram Hüdâya lem-yezelden
Olmak istemem dostun yüz karası
Hasmın maskarası
Çok şükür yaş otuzbeş Allah'a naz-ı niyaz
"Ve-en leyse lil-insânı illâ mâ se'a" Düsturu garaz
Bi-tab düştüm nafakamı getirecek eş-dost yok.Ahmet
Uyku nedir bilmez gündüz okul gece iş ahter-i siyâh-ı vahamet
Çalışması ancak kendi okul masrafı
Gerci ondan bu yaşta ekmek istenmez bu işin ayrı tarafı
Bu sebebden münkesirim,müdbirim
Aceb kimdir söyle pirim
Söylesem nolacak söylemesem nolacak kardaş
Biraz basiret her yan ataş
Körpe kuzucuklar aç sefil
Bundan bi-haber insanlık müslümanlık dilde kalmış gafil
Aha ortada geçiyor günler haftalar hatta seneler
Kimsesizlik tak etti canıma silinirmi ömürden bu çeteleler
Bu dem ki serd-i gamla nizarım
Bir yandan göz yaşı döker nigârım bir yanda ben fizarım
Mukadderat-ı hayatiyenin iktizası matemler ibtidası
Kal-û belâda Rahman ve Rahimin Âdeme olan sevdası
Ki gülün bülbüle işvesi emelden
Ya Hayy Mah'ın matemini sorar zerresinden
Baht-ı karama değil ah-u zarım
Baharı hazan oldu aile-i efradımın bundan inkisarım
Seni çok yordum iyi gelir istirahat
Affına sığınıyorum bende kabahat
Soktum döşeğe örttüm üstünü yok mecali
İnkisarım ara sıra gel yokla bizi recali
Uyuya dursun benim kadim-i dil-rüba
Kadimin dil-dadesi olmuşuz.Ya Gani kad eyleme tuba
Harladım sobayı
Bende üzerime aldım abayı
Dalmışım hab-ı gaflete
Uyandım bırakamam muhibbiyi bu sefalete
Cepte ne var ne yok koydum yastık altına
İçimden bir sahya koptu can-hiraş bahtına
Sen kimsesizlerin kimsesisin ey hüsn-ü ilâhi
Arz-ı niyazım gafur-u zünubsun makus eyle ahter-i siyahî
(Hüsn-ü Hamuş)