Kitap klasik Ömer Seyfettin tarzında hikayelerden oluşuyor. Bu kitapta 6 hikayeye yer verilmiş ve benim en beğendiğim son hikaye olan "Primo Türk Çocuğu Nasıl Doğdu Ve Nasıl Öldü?" oldu. Öncelikle Ömer Seyfettin'in kaleminden bahsetmek istiyorum. Kendisi Milli Edebiyat akımının öncülerinden olduğu için dili oldukça sade ve akıcı. Bu zamanda bile okuyup anlayabiliyorsak kesinlikle bu akıma borçluyuz. Yaşadığı yıllar savaş dönemine geldiği için midir bilmem benim okuduğum tüm hikayeleri hep hüzünlüydü. Bu hikayeleri de şaşırtmadı :) Dönemin özelliklerini , yaşayışlarını, insan ilişkilerini bize yaşatırcasına yazdığı bu kitapta, en başta söylediğim gibi en beğendiğim "Primo" oldu. İçindeki Türklük aşkıyla küçücük bedeninin içinde verdiği mücadele beni duygulandırdı. Buradaki milliyetçilik mevzusu tartışılar fakat kendinizi Primo'nun daha doğrusu Oğuz'un yerine koymadan fikir beyan etmek doğru olmaz sanıyorum. Ben kendi adıma Oğuz'da kendimden bir parça gördüm. Umarım hikayenin sonunda Oğuz adını tarihe yazdırabilmiştir. Hoş bizim nice Oğuz kahramanlarımız var dillere destan olan...