İlk defa Norveç edebiyatından bir kitap okudum ve kitap kendimi gerçekten de kış günü Norveç'in dağlarında, ormanlarında hissettirdi. Bu çok hoş bir duyguydu. Kitabın kapağında muhteşem bir geyik resmi var, benim ilgimi çeken bu olduğu için kitabı okumak istedim. Tabii konusuna baktıktan sonra. Doppler ile birlikte bende çadırda kaldım, avlandım, yiyecek topladım, totem direği yaptım, hırsızlık yaptım.
Doppler ilginç bir kişilikti. Evine giren hırsıza kim kahve ikram edip onunla sohbet eder ya da başkasının evine hırsızlığa girdiğinde ev sahibiyle dost olur. Kim bir yavru geyikle arkadaş olur. Bunları ancak Doppler yapar işte.
Bir gün ormanda düşmesinden sonra hayatın karmaşasını, işini, ailesini, arkadaşlarını arkasında bırakıp ormanda tek başına yaşama kararı alır. Bundan mutludur da. Hiçbir şeyi, hiç kimseyi özlemez. Ormanda avladığı geyik etlerini, kendi ihtiyaçlarına karşılık takas etmek ister. Hayatın modern düzenine rest çekmiştir. Takas yönteminin geri gelmesini savunur. Bir alıntı paylaşmıştım: "Medeniyete geri dönmeyeceğim lan!" der. Aslında her şey güzel fakat karısını yeni doğmuş bebeğiyle bırakıp gitmesini asla affedemem. Biraz spoilerlı bir içerik oldu fakat bunları bilseniz de rahatlıkla okursunuz kitabı.
Kitabın yazım dili, anlatımı çok hoş. Doppler'ın ağzından okuyoruz ama oldukça samimi. Kitabın en sevdiğim yanı da bu oldu. Captain Fantastic filmini andırıyor birazcık. Onda da ormanda yaşayan bir aile var onların hikayesini izliyoruz. Bu filmi ve bu kitabı oldukça beğendim. İkisini de öneririm.
Keyifli izlemeler, keyifli okumalar. :)