Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Bir medeniyet de doğar, gelişir, başlangıçta bir tek problemi vardır: Varolmak problemi. Fakat sonradan buna sürebilme, devam edebilme problemi eklenir. Zaman unsurunun, tarih faktörünün çıkageldiği görülür. Bu bir kriz gibi gösterir kendini. İnsanoğlu nasıl ki başlangıçta zamanın çıkageldiğini hissedince öleyazdığını sandı. Aslında insan için dünya o kadar yabancı değildi. Çünkü insan, cennetteyken, enfüsî özde de olsa, eşya ve çevre kavramına yabancı değildi. Ama dünyada asıl karşılaştığı yabancı unsur, zamandı. İşte ilk defaydı ki insan dünyada olduğunu anlıyordu. Zaman, dünya hayatının öteki dünya hayatına karşıtlığını en keskin renklerle ortaya çıkaran yeni bir ayraçtı. Medeniyetler de kurucularının kafa ve ruhlarından eşyaya ve topluma işlenmeye başladığı ilk sıralar bir cennet mutluluğu içindedirler. İlk varoluş basamağı atlandı mı, bir süre, bu mutluluk düşüne dalarlar. Yeter bir süre geçince, ilk büyük kriz başgösterir. Devam edip etmeme tereddüdü. Ya da zamana dayanabilmenin ilk ıstırap ve azapları. Zamanla savaş ve zamana karşı zafer. Veya en azından zamanla anlaşma. Sulh. Böyle bir zorunluluk karşısında kalma demek, tekdüze olan gidişin kıvrımlanması demektir. Dümdüz bir caddede son derece hızlı gidilirken birdenbire karşınıza hiç haberiniz olmadan korkunç bir viraj çıkıyor. Uçuruma yuvarlanmadan bu dönemeci ustaca kıvrılacaksınız. Bir anda içine düştüğünüz duyguyu düşünebiliyor musunuz? Bir boğulma gibi bir histir ilk duyduğunuz. Sanki her yönden eşya üstünüze sel gibi boşanmaktadır. İşte bir insan psikolojisinde olan iniş çıkışlar aynen uygarlık psikolojisinde de rastlanan iniş çıkışlardır. Ferdî med ve cezir, içtimaî med ve cezir, tarihî med ve cezir. Bütün bunlar birbiriyle ilgili. En azından birbirinin benzeri. Birbiriyle yorumlanmaya, birbirini açıklamaya elverişli.
Sayfa 42 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.