*Kadın tekrar şişesini eline götürdü, tozu çekti ve içinde boyalı bir İstanbul filmi çevrilen başını usulcacık erkeğin dizine bıraktı. Böcek kabuğu morluğundaki gözlerinin bebeklerinde Noel çamlarına asılmış çok ışıltılı oyuncaklar gibi titreşen, dönüp dönüp pırıldaşan bir sürü hoş şekilli, çocukça şeyler oynaşıyordu; orada bir şenlik vardı.
.....''İşte,'' dedi, ''onu bunun için kullanıyorum, gidemediğim İstanbul'a kavuşmak için...Bu benim pasaportumdur.''
......Erkek şişeyi kaptı, dedi ki:
.......''Öyleyse bana da ver...Zira ben de gidemiyorum!''
*İstanbul öyküsünden bir buse
...............................................................................................................Halep, 1936