Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

724 syf.
·
Puan vermedi
OLRİC'Lİ AFORİZMALARIN ÇOK ÖTESİNDE BİR ESER!
✍DİPÇE : Tutunamayanlar, Türk romanında kendinden önceki eserlerden biçim ve algı düzeyi bakımından büyük bir ayrışma gösterir. Postmodernizmin iki büyük ismi Joyce ve Nabokov'dan açıkça esinlendiği bilinse de bu akımın tüm verilerini edebiyatımıza uyarlaması ve yerli iki tip yaratması, konusunun önüne geçen bir başarı olarak görülmelidir.Herkesin ortak söylemi olan Selim'in ışığında Turgut'un özbenliğini arayışı evet bu minvalde toplumla bilinci arasında sıkışan ve devasa bir boşluğa akan kişilerin hikayesini kağıda tutturması elbette konu olarak da ilgi çekicidir, ama bundan öte olan bu tutturmanın nasıl resmedildiğidir. Okur olarak beni büyüleyen ilk şeyin biçem olması, incelememi bu akışa sürüklemektedir.Çünkü birçok okuru yarı yolda bırakan ya da yine birçok okura tanımsız bir zevk veren bu metotların edebiyatımızda boy göstermesiyle alışkanlığımız yerle bir olmuştur. Öncelikle Tutunamayanların zemini bir oyun sahnesidir.Selim'in ve Turgut'un sahnesi.Romanın en başında Selim'in sahnedeki rolünü biliriz: İntihar eden bir karakter.Turgut ise ölüm olgusu ile ayılma, kaybolma ve farkındalığının tesiriyle girdiği rollerde bocalayan diğer oyuncudur. "Benim bütün işim oyundu, bunu biliyorsun Turgut. Hayatım, ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu. Sen evlendin ve oyunu bozdun " suflesiyle perdenin hep açık olduğu hissettirilir . Oyun kavramının içini dolduran en önemli unsuru ve bu eserin de okunma biçimi olan ironiye baktığımızda yolu yarılamış oluruz . Çünkü ironize ; konu ve tekniğin bu eserde pekiştirecidir. Okurun bunu fark etmesiyle okuma kolay ve zevkli hale dönüşür. "Kendimle biraz olsun alay etmeden, kendi kendime yarattığım boşluğa dayanamıyorum." cümleleri alaysılamanın eserde hem içe hem dışa dokunduğunu gösterir.Eser boyunca hakim olan bu durum özellikle ilk bölümlerde yazarın enfes kurgularında temeli bir tarihi/mitik kişi ya da olaya dayandığı halde okurda gerçek mi kurgu mu düzleminde sorgulanır çok geçmeden okur kurguyu fark eder elbette esere yakışan nefis bir tekniktir bu( Corridos Adasında ülkenin bütün kadınlarının matematik yarışmasına katılması gibi:)) Dolayısıyla eserin magmasının ironi olduğunu söylemek abartı değildir. Diğer bir husus da eserin otobiyografik unsurlarla bezeli olmasıdır bu motifler hem yazarın hem de içinde bulunduğu toplumun çelişenleridir. Otobiyografik unsurların başında baba figürü gelir.Bildiğimiz gibi Atay'ın babası taşralı bir hakimdir ve bir dönem Halk Partiden milletvekilidir.Edebiyatta baba iktidarı/otoriteyi temsil eder buradan yürüyen yazar, babasına karşı saygıdan bağımsızlaştıramadığı muhalefeti özelinde kendi çelişkisi; Selim de infial; totalde ise toplumsal sorun olarak ele alır. Postmodern birey, otoriteye söylemleriyle direnecek güçte olmadığı için bunu oyun sahnesinde ironize ederek işlemek zorundadır. Yazarın diğer çelişeninin, yaşadığı gerçek zaman dilimini göz önünde bulundurarak dil sorunu olduğunu görürüz.Cumhuriyetin silmeye çalıştığı fakat tüm erklerde ifade biçimi Osmanlı Türkçesi ile Öztürkçe arasındaki çatışma; yine ironize edilmiştir ki yazarın Osmanlıcaya hakimiyeti de aşikardır. "Tarih bir tahriften ibarettir. Tarih geçmişten geleceğe uzanan ve bugün gördüğümüz bir rüyadır. Bütün rüyalar gibi tarih de yorumlanabilir; ama görülürken değil" diyerek dönem insanın tarihe tutunarak insanları ayrıştırması ve bu hareketteki yapaylığı eleştirir. Bunun yanı sıra dönemin eğitim sistemi, bürokrasisi, modern yaşam biçimi, burjuvazi duruşu da ironiden payını alır. Bu değerler hem tutunan hem tutunmaya direnenler cephesinden işlenir ve tutunmaktan utanır hale getirilir okur. Bu arada metinler arasılıktan mutlaka bahsetmek gerekir. Turgut Özben ve iç sesi Olric ile bütünleştirdiği Donkişot/Sancho Panza ile Selim'in öykündüğü ve kendini bütünleştirdiğini gördüğümüz, Hz.İsa üzerinde düşünmemek olanaksızdır.Hz.İsa'nın yediği tokata öteki yanağını çevirmesi, içinde yaşadığı toplumla ayrışan, düzene bulaşmayan yönüyle açıklanabilirken sürekli ölümü, yitip gitmeyi düşünen Selim'in, İsa'nın ikinci kez dünyaya gelişine ve gelirse bu kez farklı bir Selim olabileceğine bir telmih bir dokundurma söz konusudur burada temelli bir yok oluşu içten içe istemediğini de düşünebiliriz ki yazarın da inanç algısına parantez açan belirsiz bir çelişkidir bu. Bir diğer metinler arasılıkta Kafka'ya dokunuş dikkat çeker. Dava'daki çözümsüzlük ,Dönüşüm'deki değişim ve elbette baba figürü açıkça işlenir. Esere biraz da psikolojik açıdan baktığımızda baba faktörünün dışında annenin tüm iyi niyetine rağmen Selim'de açtığı tahribata değinilir.Okul arkadaşları, öğretmenlerin basiretsizliği ve hayatına dokunan herkesin istemli istemsiz davranışlarının tesirinden bahsedilir.Bunların en çarpıcısı tunç devrini utanç devrine dönüştüren karakterlerin(Metin,Burhan...) Selim'i intihar yoluna sürükleyişindeki iç acıtan tablodur. Genelev sahnesinde düşkün vaziyette karşımıza çıksa da toplum içinde dik ! duran bir Metin vardır. Gerçek tutunamayanlar nazarında antikarakter olan Metin'e karşılık Süleyman Kargı'yı buluruz.Turgut adı geçen karakterlerde Selim'i arayıp dururken en detaylı bilgiyi ise Günseli'den alır.Günseli/m Selim'in sevgilisidir. Günseli'nin konuştuğu 76 sayfalık noktalama işaretlerinin kullanılmadığı bölüm (benim en sevdiğim ve bölümün tamamını yüksek sesle okuduğum okudukça yazının ritmine ve yazara hayran kaldığım kısım.) eserde mizah ve hicvin kullanılmadığı tek bölümdür buradaki lirik anlatım, konuya uyumu ile ölüme giden matemli yolu en başarılı şekilde ifade etmiştir. Günseli bu enfes bölümde Selim’le tanışmasından başlayarak, Selim'in toplum karşısındaki yabancılaşmasını, insanlardan kaçışını, insanların Selim’i nasıl incitip kullandığını, aşk karşısındaki acemiliğini anlatır. Ancak yazarın Günseli'yi okurdan kaçırırcasına az tanıtması ve acaba Günseli teyzesinin esaretinden sıyrılarak aşkın sağaltıcı özelliği ile Selim'i intihar düşüncesinden kurtarma çabasına girip girmediği ya da bunu başarabilir miydi muamması benim için karanlıkta kalmış bir husustur. Sonuç olarak; bir intiharın izini süren Turgut, araştırmaları sürecinde , Selim’den farklı olmadığını görür. İç muhasebesinde sürüklenerek her şeyini, evini, derinliksiz Nermin'i (bu sığ karakteri hiç merak etmedim ) geride bırakır, bir trene biner ve kaybolur. "Kelimeden önce de yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti Yalnızlık... Kelimenin bittiği yerde başladı; Kelime söylenemeden önce başladı. Kelimeler, yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık, kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe, yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu." ....Esen kalın.
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061,7bin okunma
·
97 görüntüleme
Elizabeth Harmon okurunun profil resmi
Yorumu soluksuz okudum ve 724 sayfa tekrar canlandı.Yıllar önce tutunamadığım bu esere tutunmamı sağladığın için teşekkürler🤗
Gncokuyor okurunun profil resmi
Asıl ben teşekkür ederim birlikte çok güzel bir okuma yaptık her karakteri konuşarak ve varlığın için ben teşekkür ederim
3 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.