Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

312 syf.
·
Puan vermedi
Roman içeriği ile ilgili bilgiler olabilir. Kaptan Singleton, Daniel Defoe’nin meşhur Robinson Crouse’dan bir yıl sonra yazdığı bir roman. Tarihler 1720’yi gösteriyor. Konusuna değinecek olursam, kaçırıldığı için ailesini hiç tanımamış, görmemiş olan Bob Singleton adındaki çocuğun denizlerde korsanlık sürecine katılımını, yaşadığı olayları ve korsanlık yoluyla zenginleşmesini, hırsızlıklarını, servet avcılıklarını anlatır. Bu çocuk ileride romana da adını verecek olan Kaptan Singleton’dur. Dönemin İngiltere’sinde çok popülermiş çocuk kaçırmaları. Eli yüzü düzgün, iyi giyimli çocuklar kaçırılır, köle pazarlarına satılırmış. İş o raddeye gelmiş ki artık bu bir ticaret olmuş. Ben de Defoe’nun yalancısıyım, öyle diyor. Kaptan Bussleton, Küçük Bob’u 13 yaşındayken yanına alıyor ve Küçük Bob’un başarıları ile oluyor Kaptan Bob. Ve bu dönüm noktası ile Bob karakterinin Kaptan Singleton olma sürecinin de başlangıcı oluyor. Daniel Defoe’nin yaşanmış bazı gerçek olaylardan etkilenerek yazdığı bu roman, ailesinden kaçırılan bir çocuğun korsanlık faaliyetlerini anlatmıyor sadece. Biraz gezi kitabı. Dünyanın çoğu denizleri aşılıyor, karaları görülüyor. Nuh’un oğullarının yeryüzüne yayıldığı andan beri tek bir insanın adım atmadığı bir yer olarak yer olarak tarif ettiği Afrika’nın susuz, kurak çölleri geçiliyor. Büyücülükle tuzlu sudan tatlı suya dönüştürme gibi absürtlükler okuyoruz. Sürekli bir macera, bir mücadele, denizde gemi adamlarının isyanı. Biraz açgözlülüğün, doyumsuzluğun, talan ile sebepsiz zenginleşmenin romanı. Sahipli yük gemilerine çullanma, altın avcılığı, para diye bir şey bilmeyen yerlileri demir ve gümüşten yaptıkları biblolar ile söğüşleme romanı. Biraz safari romanı. Şu an haklı olarak acımasızca eleştireceğimiz hayvanlara işkenceyi Defoe çok olağan anlatıyor. Aslanların, kaplanların, fil sürülerinin baskınları. Benekli kedi denilen leoparın vurulup derisinin soyulması. (Bülent Ersoy bunu beğendi!) Timsaha kurşun işleyemediği için silah namlusunu ağzına sokarak öldürmeleri gibi vahşi dedikleri yerlilerin aklına gelmeyecek kadar vahşilik yapan deniz çapulcularının romanı. Tamam kitabı yazıldığı dönemi göre değerlendirmek lazım o konu da amenna. Lakin kitabın birçok yerinde yerliler bildiğimiz aşağılanıyor. Ne doğuştan barbarlıkları kalıyor, ne kötü ruhlu oldukları, ne insan demeye bin şahit gereklilikleri, ne ahmaklıkları, ne kahpelikleri, ne utanmazlıkları, ne ne ne... Bitmiyor ithamları. Defoe’de bir dönem ticaret ile ilgilenmiş, daha sonra batmış. Batıran sanırım yerlilerdi. Başka açıklaması yok. Ne bu şiddet, ne bu celal Defoe Beyefendi! Tabii bu ithamlardan Türkler ve Müslümanlar da nasibini alıyor. Türk düşmanlığını birçok satırda görüyoruz. Ha bir de bunlar eve dönüş yolunda Venediklilere ait Mora’ya uğrayalım diyor. Kitap 1720’de yayımlanıyor. O yılda Mora Osmanlı’ya ait değil mi babagül? Yerlileri pek çok yerde aşağılıyorlar dedik, lakin kendileri o vahşi diye niteledikleri insanlara neler neler yapıyorlar. Ağaçta saklanan yerlileri ağaç ile birlikte yakıyor bu denizci tayfası. Kadınlarını, erkeklerini birçok kez öldürüyorlar. Mağarada yerlilere toplu ölümler, sözde vahşi olanların kadınlarına tecavüz eden medeni beyaz adam! Yerliler ile ilgili birkaç ritüel ilgimi çekti. Güneşe alkış tutma ritüeli bir tür yemin etme göstergesiymiş. Yere barış çubuğu olarak on iki adet kazık saplama da boyun eğme göstergesi. Okdan, yaydan başka silah bilmeyen yerliler, denizcilerin ateş ettiklerini, ateş sırasında duman çıkmasını, tanrısal güç olarak algılıyor, onların gözünde beyaz adam oluyor hopp Tanrı ya da şeytan. Bana göre şeytanın kendisi. Şeytan diye bir şey varsa tabii. Kitabın sonuna doğru haksız servet ile zenginleşen Kaptan Singleton’un pişmanlık ve sorgulama aklına geliyor ne hikmetse. O kadar kötülükten sonra bir nevi günah çıkarma. Bir de eve (İngiltere) özlem. Gemideki Doktor Quaker William’ın akıl hocalığı ile huzura kavuşuyor. Namık Kemal, Büyük Britanya sahilinde iken İngiltere'yi şöyle tarif ediyor: "Denilebilir ki deniz her yükseldiğinde dünyanın ihtiyaçları İngiltere'den gidiyor, çekildiğindeyse dünyanın servet hazineleri adaya dökülüyor." Kaptan Singleton da o hesap. Ne güzel özetlemiş Namık Kemal güneş batmayan imparatorluğu. Normalde günlük 50-70 sayfa arasında kitap okuma planım var. Her akşam okumaya çalışırım. Bu kitap 5-6 günde biterdi. Ne kadar atraksiyonu bol olan bir roman olsa da okurken beni bir hayli sıktı. O yüzden süresi uzadı. Zaten iş, güçten okumaya zaman bulamıyorum. Diğer okuyacağım kitaplarının da süresini uzattı. Alacağın olsun Defoe. Neyse anlattığım şeylerden ne kadar keyif alırsınız bilemem de yine de okuyacak olanlara keyifli okumalar dilerim.
Kaptan Singleton
Kaptan SingletonDaniel Defoe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202189 okunma
··
631 görüntüleme
fazi okurunun profil resmi
Az evvel okumaya karar verdim. İncelemeni okumadan seçtim, okuyunca da şimdi ne olacak acaba diyorum. Kitap bitince yorumu da güncelleyeceğim sevgili arkadaşım. Emeğine sağlık... 🙏🏼🌸
GBB okurunun profil resmi
Merhaba Fazilet. Ben pek sevemedim, biraz sıkıcı geldi bana. Bir de araştırmam üzerine anlatılanlar ile uyuşmayan noktalar gördüm. Zaten ondan da bahsetmiştim. Keyifli okumalar arkadaşım 🙏
2 sonraki yanıtı göster
merih okurunun profil resmi
Eline sağlık hocam 🙏👍
GBB okurunun profil resmi
Teşekkür ederim ustam 😊🙏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.