Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yarı Sömürge ne demektir?
Bu sorunun açık cevabını bulmak için herhangi bir Türkiye insanının bir günlük yaşantısını izlemeliyiz: İnsanımız, sabah işine gitmek üzere kalktı yatağından. Traş olmak üzere, Traş sabunu, Gibbs veya Arkodur. Traş bıçağıysa Perma-Sharp veya Derbydir. (Nacet yahut Jiletle de olabilir, farketmez.) İnsanımız bunlardan hangisini kullanırsa kullansın aynıdır: Bir Uluslararası şirketin ürettiği malı tüketmiş olacaktır sonuç olarak. Traştan sonra yüzüne sürdüğü traş krem veya losyonu için de durum aynıdır. Kahvaltı yapacak insanımız. Bulabilirse, Sana ya da Vita gibi margarine ihtiyacı var. Hele bir de "Hür" (!) TRT'mizin "Milli" (!) reklamlarından etkilenmiş ise Şokella, Nescafe gibi uluslararası gıda tekellerinin ürünlerini de tüketecektir. Çay kaynatması gerek yine kahvaltı için. Yine bulabilirse tüpgaz kullanacak ve uluslararası tekellere haracını ödeyecektir. Ya da tüpgaz ocağı: O da "Auer" olmalıdır. Yine yabancı tekelin ürününü kullanmak zorundadır insanımız. İşe vaktinde yetişmesi gerek. Bunun için saatine bakmalı. Saati: Nacar mı, Omax mı, Hislon mu, Omega mı, yoksa Seiko ya da Citizen mi? Yoksa elektronik mi? Hangisi olursa olsun yine yabancı emperyalistlere haraç ödenmiştir. İşe bir taşıt aracıyla gidilir genellikle. Binilecek aracın cinsi ve markası ne olursa olsun bir uluslararası şirketin malıdır o. İşimizin başındayız şimdi. Askersek kullandığımız savaş araç ve gereçlerinin büyük çoğunluğu yine yabancı emperyalistlerin ürettiği maldır. Sivil memursak kullandığımız daktilo, kalem, hesap makinası gibi şeyler, gözlerimiz bozuksa, gözlüğümüzün camları, tiryakiysek sigaramızı ateşleyen çakmak yine hep dış emperyalistlerin ürünüdür. İşçi ise insanımız, fabrika veya atelyede kullandığı üretim araçları da yine yabancı şirketlerin malıdır. Köylü ise insanımız, tarlasını sürdüğü traktör, kullandığı gübre ve tarım ilacı, ekinini biçtirdiği biçerdöver yine emperyalistlerin ürünüdür. İnsanımız akşam eve dönüyor. Dönerken eve meyve, sebze gibi şeyler almalı, yahutta süt yumurta gibi şeyler veya başka gıda maddeleri: Bunların bozulmaması için soğukta korunması, yani buzdolabına konması gerek. Buzdolabı Arçelik mi? AEG mi? Yoksa başka bir marka mı? Farketmez. Hepsi uluslararası tekellerin ürünüdür. Nihayet insanımız elini yüzünü, ayağını yıkayıp dinlenecek. Kullandığı sabun Puro, Adora, Lüx, Reksona vs. dir. Bunlar da emperyalist tekellerindir. Akşam oldu. Işığın yakılması gerek. Kullanılan ampul General Elektrik, Tekfen vb. dir. Televizyon veya radyoda bakalım ne gibi programlar var? Aşağı yukarı hepsi Amerikan olan acaba hangi dizi (daha doğrusu diziler) var? Dallas mı, İki Tanık mı, Aşk Gemisi mi, Kaptan Onedin ya da Küçük Ev mi? Kısacası yine emperyalist beyin tröstlerinin afyonunu yutacağız, emperyalist kültürle yıkanacak beynimiz. Ama hele biz önce haberleri dinleyelim. Bakalım bugün nelere zam yapılmış? Nerede kaç kişi öldürülmüş? İster televizyon izleyin, ister radyo dinleyin. Sonuç yine aynı. Bir yabancı emperyalist şirketin ürününü kullanıyorsunuz demektir. Diyelim biraz üşütmüşsünüz, bir kırıklık hissediyorsunuz. Başınız ağrıyor. Aspirin iyi gelir. Aspirin.. Evet o da bir uluslararası ilaç tekelinin ürünüdür. Sakın daha ağır hasta olmayın. Çünkü doktor bulsanız bile ilaç bulamazsınız. Eğer şansınız yaver gider veya tanıdık bir eczacı varsa belki ilaç bulabilirsiniz, o zaman da aylık gelirinizin üç ya da dörtte birini ilaç tekellerine ödemeniz gerekecek. Evet bu yaptığımız bir Türkiye insanının bir gününün kabaca izlenmesi veya eksik, tamamlanmamış bir tablosuydu. Gördüğümüz gibi insanımızın tüketmek ya da kullanmak zorunda olduğu ihtiyaç maddelerinin (malların) gıda ve giyim dışında kalanlarının hemen tümü yabancı şirketlerin ürünüdür. Bu malların bir kısmı dışarıda tüketime hazır olarak ithal edilir. Bir kısmı ise yabancı şirketlerle etle tırnak gibi kaynaşmış bizim montaj sanayimizce güya üretilir. Daha doğrusu ambalajlanır. Hem dışardan hazır mal ithali yapılabilmesi, hem de montaj sanayimizin işleyebilmesi için döviz gereklidir. Döviz ise yabancı emperyalistlerdedir. Onların devlet veya İMF gibi örgütlerindedir. O zaman yine bu emperyalistlere el açılacaktır. Onlar ise İMF'nin yolunu gösterirler ilkin adama. "Önce İMF ile anlaşın" derler. İMF'nin ise birinci emri: "paranızı düşürün (devalüasyon yapın); ikinci emri ise: "Kemerleri sıkın (yani ücretleri ve maaşları dondurun)" der. Bu emirlere tanrı buyruğuymuş gibi uyulur. Yoksa emperyalistler değirmenin suyunu keserler. Yani döviz vermezler. O zaman montaj sanayi, zembereği boşalmış bir saat gibi duruverir. Ve dışardan bir çöp bile ithal edilemez olur. İşte o zaman emperyalizme bağımlı geri ülkenin ekonomisi "felç" olur. Ya da "enkaz" durumuna düşer.
··
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.