Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

140 syf.
·
Puan vermedi
Tüm hayatım boyunca hissettiğim ama ifade edemediğim içselliğim, olmayan huzurumu tümden kaybettiren,beni huzursuz eden... Evet Dostoyevski beni huzursuz ediyor, hem de çok huzursuz. Onun kitaplarını okurken yaşadığım rahatsızlığı tarif edemem fakat bundan zevk aldığımı da bir gerçek. Ve kimseye önermediğim hatta okuduğumu, bırakın kutsal kitabım olduğunu, beğendiğim bir klasik eser diye bile bahsetmediğim, yokmuş gibi davrandığım ama hayatımın büyük bir parçası olan lanet. Öyle erdem kastığımdan değil bu durum , sadece sebebini bilmediğim bir mahremiyet duygusu o kadar. Bu gün kitabı yeniden ziyaret edince bir şeyler söylemek , yazmak istedim ve burada buldum kendimi,gerçi Dostoyevski’nin bu kitabı üzerine öylesine bir şeyler söylemek oldukça zor çünkü kendisi derinlikleri olan bir kitap o yüzden kısa keseceğim. Modernleşme sancılarının en yoğun yaşandığı 19. yüzyıl Rusya'sından bir Dostoyevski geçmiştir. arkasından 'Dostoyevski Rusya'dır' denmiştir. Bu yalnızca Rus edebiyatının en büyük yazarı olduğu için denmiyor tabi, en az kendisi kadar devasa isimler var orada ama Rus kimliğini, Rus olmayı en iyi Dostoyevski'nin yansıttığı söylenir. kimlik çatışması yanında bir de ruhsal çatışmalar yaşar Dostoyevski , bunu da yazdığı karakterlerine oldukça yansıtır. Tanrı'ya inanır, ilkeleri vardır, hatta kimi zaman ahlakçıdır,ancak, beyninin içinde binlerce ahlaksızlık barındırdığını da itiraf eder sık sık okuyucularına. Yeraltından notlar'da, Dostoyevski külliyatının, yazarın kendini en afişe ettiği eserlerinden biridir. Bu romanda bir anti-kahraman görüyoruz; Her yanıyla kötü diyebileceğimiz biri. Öfkeli, ısrarcı, çekilmez ahlak karşıtı ve hırs dolu bir karakter Ne demişti Şebnem Ferah; "Ne ahlâk ne de sevgi gökten dünyaya indi, insanlık istedi, keşfetti hepsini, dün doğmuş bir bebeğe bile girebilen mikrop misali, içimizde hem kötü var hem iyi..." Benim de içimde hem kötü var hem iyi. Zaman zaman -hatta belki çoğunlukla- kötü tarafım ağır basar, ki itiraf etmeliyim; Kötü tarafımı hep daha samimi bulmuşumdur. Peki ya insanlar? 'iyi de, nereden çıktı şimdi insanlar?' diyebilirsiniz, öyle demeyin; İnsanlar, insanlarımız bu konuda en önemli belirleyicilerdendir. Kişinin hastalıklı, nevrotik, psikopat yanının olmasında da ; namuslu?, tertemiz, pür-i pak yanının olmasında da insanlar rol oynar. Herhalde salt iyi bir insanın var olduğunu düşünmüyorsunuz değil mi? Peki ya bu yanlarımızı yansıtmada ne kadar başarılıyız? neden kötü yanlarımızı ya da zihnimizin en diplerinde, kıyıda köşede kalmış, her yanından kötülük akan gizil düşüncelerimizi saklarız ki? Neden her zaman 'iyi' olmaya çabalarız? hatta arttırıyorum; Neden iyi olduğumuzu gösterirken ya da şöyle söyleyeyim; İyi olmak uğruna kötülüğümüzü, kötü yanımızı yalanlarla örteriz ki? Bu soruların salt doğru bir cevabı var mı bilemiyorum, sadece kendimce, yaşadıklarımca ve dürüstçe, herhangi bir çekincem olmadan, insanların sahtekârlıkları hakkında yeraltı notlarıma dayanarak yorum yapmam gerekirse; Karanlık tarafını yansıtan, kötülüğünü, kötü yanlarını göstermekten çekinmeyen, bununla barışık insanlara hep saygı duymuşumdur. Tabi bir de içi tamamiyle kibir dolu ve kapkaranlık olan, kalan ufak boşlukları ise yalanlarla dolduran, kendi kötülüğüyle yüzleşmeyip, kendini ‘iyi’ gösterenler var ki; üzgünüm ama zavallısınız. siz, ancak iki yüzlü, sorgusuz sualsiz kabul edici, düşünmekten yoksun, sürüye ayak uyduran insancıklara bu vicdan mastürbasyonunuzu yutturabilirsiniz. Sizler, evet evet siz, maskeli balonun baş müdavimleri; kendi zihninizin zindanında, o binbir çeşit maskelerinizle birlikte, gerçek benliğinizin varolmasına izin vermeden çürümeye mahkumsunuz! Çok ileri gittiğimin farkındayım ama yeraltında tuttuğum notlara ve karanlık yanıma saygısızlık edemem... Dostoyevski işte tam da bunu yapıyor bizlere itiraf edemediğimiz şeyleri; İtiraz edemeyeceğimiz şekilde sunuyor. “İnsan olmak, gerçek insan...” diyor, ve ben bu cümleyi her okuduğumda kendimizi kabullenemeyişimizden yakındığını düşünüyorum. “Ben hasta biriyim” diye başlayan kitap “ölü doğmuş insanlarız biz” cümlesini bir taş misali okurun kafasına fırlatarak bitiyor. Son olarak Edebiyat ille de incelikle ve kibarlıkla insan ruhuna dokunacak diye bir kural yok sevgili yayınevleri ve çevirmenler.Türkiye' nin berrak ve kibarlaştırılmamış, anadilindeki gibi bir Dostoyevski çevirisine ihtiyacı var. Teşekkürler...
Yeraltından Notlar
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020127,9bin okunma
··
2 artı 1'leme
·
837 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.