Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

134 syf.
8/10 puan verdi
ÇÖZDÜM HER ŞEY ÇOK BASİT DENİZE DOĞRU ÜÇ BEŞ DAKİKA YETER..
Yalnızlığın yarattığı bir insan: Sait Faik ABASIYANIK Yani yalnızlığı bazen şöyle düşünürüz; -Yalnızlık kötü bir şey. Hayır aksine o kadar da kötü bir şey değildir, bazen yalnızlık iyi bir şeydir. Eğer Sait Faik bu yalnızlığı hissetmeseydi bu öyküleri de üretemezdi. Aslında hepimiz yalnızız ama sorun bu yalnızlığın biz de ne uyandırdığı. Sait Faik bu yalnızlık sonucu birbirinden güzel öyküler yazmıştır. İki roman yazmıştır. Şiirler yazmıştır.. Hani bazı insanlarda bu yalnızlık; o insanları zalimleştirir, bencilleştirir, hatta delirtir ya.. Sait Faik’i büyük bir yazar, daha doğrusu usta bir yazar yapmıştır kuşkusuz ve Türk Edebiyatı’nda öykücülük alanında yepyeni bir çığırın açmasına öncülük etmiştir. Abasıyanık, yazmayla arasındaki ilişkiyi Son Kuşlar adlı kitabında yer alan ‘Haritada Bir Nokta’ öyküsündeki şu sözlerle aktarır bizlere: “Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka neydi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.” Sizler bu yazıyı okurken arka planda dinleyebileceğiniz tatlı bir tesadüf oluşturduğunu düşündüğüm Sait Faik’i anımsatan, hoş bir dinleti linki de bırakmaktan mutluluk duyarım naçizane :) youtube.com/watch?v=WEt2Gam... “Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.” -Sait Faik Abasıyanık Hayatın zorlukları hoyratlığı karşısında insanca güzelliklere, sevgiye, küçük sevinç pırıltılarına tutunur Sait Faik. Görüp gözlediği birlikte vakit geçirdiği, doğanın uzaklarda kalmış, çocukluğun esinlendiği duygu ve öykülerinde hayat bütün güzelliği ve çirkinlikleriyle bir arada capcanlıdır. Tek tek kişileri konu ederken bile aslında topluca insanlık erdemini vurgu yapar. Emek ve dostlukla değerlenen hayatı yaşanılır kılan güzellikler gölgelenmesin, insanlar doğayla ve birbirleriyle ilişkileri, fırsat düşkünlükleriyle, vurdumduymazlık ve düşüncesizlikle kirlenmesin derdindedir. Sevgiyle gözlemlediği, arka çıktığı, sıradan küçük kahramanları adına vefa beklentisi adına özlemle andığı yazılarının başında gelmektedir. Toplumsal sorunları değil, kişinin toplum içerisindeki problemlerini işleyen yazılarını bir şair duyarlılığı ile aktarandır o. Böylelikle her yaştaki insanın kendinden, çevresinde yaşananlardan bir takım izler bulduğu eserler ortaya çıkarmıştır Sait Faik. Hayranlıkla okumuş olduğum üç kitabından deneyimlediğim kadarıyla söyleyebilirim ki bugünü, sokağı, içinde karıştığımız kalabalığı, sıradan insanların sıra dışı öykülerini anlatmakta hiç zorluk yaşamaz.. Sokakta her gün karşılaştığımız ama dikkat bile etmediğimiz insanları, görünenin ötesindeki yaşamlarını, savruluşlarını, yaşama tutunuş çabalarını aktarır. Kahramanlarını özenle seçip onların bazı özelliklerine öne çıkarmak ister. (Mercan Usta, Konstantin Efendi, Kalafat, Sotiri, Sinağrit Baba, Trifon ve daha niceleri.) Kaybeden, korkularda kurtulman için düşlere sığınan insanlara sevgiyle yaklaşarak her öyküde farklı bir kurgu kendine özgü farklı bir dil oluşturuyor. Anlatımında gözlem gücünden büyük ölçüde yararlanır; ancak seçtiği ayrıntıları da olduğu gibi değil, değiştirip yeniden kurgulayarak anlatmayı yeğler. Amacı, çevresine ayna tutmak değil, aynaya yansıyanları yeniden biçimlendirmektir. Gelgelelim şimdi bu konuda benim hariçten okuyacağım gazele: “Yapıtlarında anlattıkları okurlarında yaşanmışlık duygusu uyandırıyorsa benim için o yazar başarıya ulaşmış sayılır." Sait Faik kesinlikle başarılı, masmavi hisli, deniz kokulu, huzur dolu bir yazar. Yazın hayatı boyunca da farklı lakaplarla anılmış bir yazar. Bunlar: gözlemci balıkçı, küfürbaz şair, müflis tacir, sorumlu avare, züğürt yazar, hamdolsun diyemeyen rantiye, çakırkeyf sirozlu, anadan doğma çevreci gibi sıfatlardır. Bir de 1955 yılından itibaren her yıl yazar adına, Sait Faik’in annesi Makbule Abasıyanık tarafından düzenlenen “Sait Faik Abasıyanık Hikaye Armağanı” verilmeye başlanmış. Bu ödül Türk Edebiyat dünyasının en büyük ödüllerinden biri. Daha sonra 1964 yılından itibaren Darüşşafaka Cemiyeti bu görevi üstlendi ve ödüllerin devamlılığını sağladı. 2012 yılından bu yana Türkiye İş Bankası bu ödülün verilmesine öncülük ediyor. Her yıl ölüm yıl dönümü olan 11 Mayıs tarihinden sonraki ilk pazar günü Burgazada'da Sait Faik’i anma töreni düzenleniyor ve hikâye armağanı da bu tören sırasında veriliyor. "Akşamüstleri Tünel'den Taksim'e doğru sol kaldırımdan yürürseniz, gözünüze dalgın, siyah gözlüklü, yüzü kederli ama müthiş kederli-yüzündeki keder besbellidir, elle tutulacak gibi, yüzde donup kalmıştır-, pantolonu ütüsüz, ağarmış saçları kabarmış bir adam çarpar. Bu adamın, bu Beyoğlu kalabalığı içinde bir hali vardır ki (daha doğrusu her hali) size bu koskocaman şehirde yalnız, yapayalnız olduğunu söyler. Bu neden böyledir? Orasını kimse de bilmez. Bazı adam vardır, insan yüzünde sırf hınç, kin okur. Bazısında gurur, bazısında neşe, bazısında bayağılık, aşağılık… Bu adamın üstünden başından da yalnızlık akar. Bir de bu adama, Kadıköy İskelesi'nin kanepelerinden birine oturmuş, Heybeli köylüleri, çıplak ayaklı serseri çocukları, hanımefendileri seyrederken rastlarsınız. Bu adam hikâyeci Sait Faik'tir." -Yaşar Kemal Sait'ten Hatıralar/Bedri Rahmi Eyuboğlu “Sait, hikâyesinin bütün cümlelerini, bir şiir yapısı gibi ezberliyordu. Hiç olmazsa sayılı bir zaman içinde hikâyesi son virgülüne kadar kafasında hazırdı. Böyle olmasa bile bendeki müsvedde bir, kitapta çıkan iki, ilk hazırlık müsveddeleri üç... Sait'in bir hikayeyi nasıl yavaş yavaş pişirdiğini açıklıyordu." (Gün Ola Harman Ola ‘Mercan Usta’ kitabının ithafı olan kişinin de aslında Bedri Rahmi olduğunu da Son Kuşlar kitabının sonunda yer alan kesitte kendi dilinden öğrenmiş oluyoruz.) Orhan Veli Kanık “Yaşı kırkı geçti. Geçti ya, on beş yıldan fazla bir zamandan beri adı genç hikâyeci diye anılır. Bizim de, hâlâ, genç şair diye anladığımız gibi. Geçelim... Bu yazımda neyi anlatmaya çalışacağım? Sait Faik mi? Buna pek lüzum yok sanıyorum. Öyle ya, adı sanı duyulmadık bir yazar değil ki. (..)Bir de onun avare, başıboş bir hayat sürüşüne, kahramanlarını da hep o hayatın içinden seçişine tutuluyorlar. İyi ama ya aradığı insanı o hayatın içinde buluyorsa? Üstelik en iyi tanıdığı, en iyi anladığı insan onlar arasında ise? Bence Sait Faik ne genç hikâyecidir, ne ihtiyar. Bence o, kırkını aşmış bir mahalle çocuğudur. Ama sakın bu hükmü onu kötülemek için söylenmiş bir söz sanmayın. Çocuk deyişim ona gençlikten daha genç bir yaş biçişimden, mahalle çocuğu deyişim de onu, ekseri mahalleden yetişenler gibi, halktan bir insan, halka bağlı bir insan sayışımdan ileri geliyor.” Yaprak, 1 Şubat 1950 Derleyen: Adil İzici Evet.. Kısaca nahif cümleleri, sade ama bir o kadar dokunaklı öyküleri ve şiirleri ile Türk Edebiyatı’nın önemli isimlerinden biri Sait Faik Abasıyanık. Tekrar ve tekrar, onlarca defa okusak bile, kitaplarından aynı tadı alabildiğimiz bir edebiyat adamı kendisi. Yazdığı her satırda kalbimize dokunmayı başarır, zihnimizde kalıcı bir yer edinir kendine. Sait Faik’in güzel hatırasına, cilt cilt birikmiş insanlık dersini birkaç yaprak sayfa ile yad etmeye çalıştık. Ancak yazarak ruh sağlığını koruyabilen, yalnızlığından birbirinden kıymetli öyküler çıkaran, sıra dışı bir edebiyatçı, hümanist bir insan. Evet, Sait Faik.. Okuyun bu deniz tutkunu, mavi aşığı adamı, büyük bir keyif ve yine içinde buruk bir hüzün de barındıran mutlulukla.. Her insanın ayrı bir öyküsü vardır ama ayrı bir şiiri yoktur. Sait Faik hem öyküsü hem şiiri olanları hikâye etti. Ve en güzel şiir olarak da kendi kısacık ömrünü, yapıtlarını, eşsiz duyarlığı ve hatıralarıyla geride bırakarak veda etti hayata. “Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya. İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya. Hırsızlıkların, başkalarının hakkına tecavüz etmelerin bol bol bulunmadığı. Pardon efendim! Bol bol bulunmadığı ne demek? Hiç bulunmadığı bir dünya.” Sait Faik ABASIYANIK
Son Kuşlar
Son KuşlarSait Faik Abasıyanık · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201913,5bin okunma
·
564 görüntüleme
İnsanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme, çok emek verilmiş, özenli, duygulu, daha bir çok güzel söz söylenebilir. Bu emeğe ve özene teşekkür ederim.
Demet okurunun profil resmi
Beğenmenize çok sevindim. Bu samimi ve içten yorumunuz için ben teşekkür ederim çok incesiniz.
Nur okurunun profil resmi
Bu kitaba dair şimdiye kadar okuduğum en iyi inceleme diyebilirim ,tebrikler.
Demet okurunun profil resmi
Zaman ayırıp okuduğunuz, düşüncelerinizi paylaştığınız için ben teşekkür ederim asıl. 🙂
Zişan okurunun profil resmi
👏👏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.