Öğretimini avrupa başkentlerinde ya da Türkiye'deki avrupa misyoner okullarında yapan bu nesil, aldıkları kültür ve eğitimin gereği dini değerleri küçümseyerek kendi din adamlarından nefret edip onları hakir görerek ve batı medeniyetini kutsayarak büyüdü.Bunlarda batılı hayat felsefesini kritik ederek oradaki zayıf noktaları, ifrat ve tefritleri tespit edecek ve buralarda elde ettiği kazanımların İslâm aleminin lideri olan Türkiye'ye sağlayacağı yararları bilecek, Türkiye'nin yapısına, tarihine, İslâm toplumundaki merkezi durumuna, dünyadaki yerine uygun düşüp düşmeyeceğini anlayacak derin ve büyük akıl yoktu.Bunların çoğu asker ve öğretmendiler ve kültür seviyeleri geniş, derin ve müstakil değildi.