Duygusal sayılabilecek biriyim ve bu kitap benim için tamamen farklı bir bakış açısı oldu. Karakterimiz Meursault tabiri caizse "düz" bir insan. Kendini toplumdan soyutlamış, hayallerden ve duygulardan yoksunlaştırılmış biri. Okurken düşünmeden edemedim. Zweig'in satranç kitabındaki gibi bir hapishane hayatı olsaydı. Karakterimiz nasıl bir değişim sürecinden geçerdi? Sanırım, bu sorunun cevabı kalemi sağlam genç psikoloji yazarlarımızın zihninde saklı.