Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

272 syf.
9/10 puan verdi
Montaigne'den Les essais yani denemeler adıyla hayatımıza kazandırdığı kitabı. Tam adı Michael de Montaigne olan 16. yüzyıl Fransız deneme yazarıdır. Aynı zamanda deneme türünün isim babası, ilkidir. 28 şubat 1533'de Fransa'da doğmuştur. doğumuyla beraber babası onu köyde bir ailenin yanına vermiştir. Zira kendisi bununla ilgili babasına hep minnet duymuştur. Kendisi bu sayede hayata karşı zorlukları ve sorumluluk duygusunu, yoksulluğun ne demek olduğunu çok erken yaşlarda kavramıştır. İşin üzücü taraflarından birisi ise Montaigne'in doğan kız çocuklarının birer birer doğarken ya da doğduktan kısa süre ölmeleridir. Kendisi bu kötü olayları kitabında ve yaşantısında dile getirmekten her zaman kaçınmıştır. Bunun gibi biraz daha magazinsel detaylar da var. Bu tarz yazar biyografilerine ilgili olanlar Stefan Zweig'in Montaigne isimli biyografi kitabını okuyabilirler. Öğrenimini edebiyat üzerine yapan Montaigne'nin ilk ve tek kitabı bu denemeler isimli eseridir. 400 küsür yıl önce yazılmış bir kitap ile böylesine ün ve şöhret kolay başarılacak bir iş olmasa gerek. Kaldı ki yazdıkları da öyle kolay sindirilecek şeyler değil aksine suya sabuna dokunur nitelikte şeylerdi. Zira kendisinin seveni çok fakat sevmeyeni de nefrete biraz yakındır desek yanılmış sayılmayız. Kendisi 13 eylül 1592'de hayata gözlerini yumdu. Kitabı Sabahattin Eyüboğlu'nun çevirisini yaptığı Türkiye İş bankası kültür yayınları Hasan Ali Yücel klasikleri dizisinden temin ettim. Çevirmen tam dört adet önsöz ekleyerek metinlerin ne denli zor çeviriler olduğunu dikkat çekmiş. Ayrıca farklı yıllara ait olan bu önsözler zamanla düşüncelerinin değiştiğini dile getirmiş. Zira kendisi bir önsözünde Montaigne'in bahçesinden her geçişte insan çok değişik demetler yapabilir diyor. Bu da her dönemde okunabilecek bir eser olduğunu doğrular nitelikte. Belki de binlerce insanın başucu olan bu kitabı akıcı bir roman ya da felsefe/psikoloji kitabı gibi okumak hata olur. Altını çizdiğiniz her söz bir ders niteliğindedir. İhtiyaç halinde açıp açıp okumalıyız. Önemli bir detay vermek gerekirse; Montaigne bu kitabında ben size çok büyük şeyler, yoğun aydınlanmalar vaat etmiyorum diyor. Bu kitapta birebir kendimi yazıyorum. Hiçbir sorumluluğu almadan salt şekilde kendimden bahsediyorum diyor. Fakat Montaigne öyle şeyler yazmış ki okuyan herkes kendinden onlarca parça bulacağına yemin edebilirim ama ispatlayamam. Bir diğer önemli detay ise kitapta sık sık yer alan latince şiirler ve sözler. Özellikle antik yunan döneminden çok fazla alıntıya asılları ile kitapta yer vermiş Montaigne. İçerisinde Aristo'dan Sokrates'e, oradan persius, lucretius ve haratius'a kadar geniş bir yelpaze bulunuyor. Bu da kendisinin felsefeye ne kadar ilgili olduğunu da açıkça gösteriyor. Kaldı ki çoğu yerde felsefeyi bir öğretici ve yol gösterici olarak göstermektedir. Kitabın içerisinde hayata ve yaşama dair aklınıza gelebilecek tüm olgular üzerine konuşmalar/fikirler yer alıyor. Kısa şekilde örneklersek; yaşlılık, dostluk, şöhret, dünya halleri, yaşama sanatı, aşk, cinsellik, felsefe, insanlık, kitaplar, evren ve niceleri. Çok geniş bir yelpazede adının da hakkını verir nitelikte her şeyden az az -bana kalırsa yeteri kadar bilgi vermiştir. Tabi bu durumu kaba tabirle herbokolog havası ile değil başında da dediği gibi ben size kendimi ve kendi düşüncelerimi aktarıyorum mottosu ile işliyor. Daha kitabın başlarında Montaigne felsefenin önemi ile ilgili düşünceler belirtiyor. Bunların içindeki en dikkat çekici olan felsefenin çocuklara öcü gibi gösterilme hatası yer alıyor. Montaigne felsefenin çocuk yaşta öğrenilmesi gerektiğini savunuyor. Bu şekilde çocukların felsefenin yol göstericiliğini çok daha yaşken kavramış olacağını düşünüyor. Montaigne bir Fransız olduğu için iç savaşlardan fazlasıyla yıpranmış ve bu konuda tecrübeli olduğu için devrimin iyi bir şey olmadığını da dile getiriyor. Çok detaya girmeden devrimin ulusları ve bireyleri geriye götüreceğini, bunun iki tarafında zararına olacağını savunuyor. Bazı dini kesimlerce sevilmeyen Montaigne ölümden sonra yaşam olduğuna inanmadığını kitabında dile getiriyor. Aynı şekilde Reenkarnasyon da ona göre yoktur. Kendisi aynı şekilde bir yaratıcı olduğuyla ilgili de konulara yer veriyor. Öyle ki kitabında birçok filozofun Tanrı tasvirini alıntılıyor. Şu ekstra bilgiyi de araya sıkıştıralım; Montaigne Katolik ve soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Kitapta Montaigne İspanyolların Amerika kıtasına çıkmalarına değiniyor. Burada keskin bir kalem ile İspanyolları eleştiriyor. Birçok Türk'ün de bildiği üzere Montaigne Türkleri özellikle Türk ordusunun merhametini, gücünü ve disiplinini sık sık övüyordu. Kitabında da bol bol Osmanlı hükümdarlarından örnekler veriyor. Onlardaki disiplinin Avrupa ve hatta dünyada eşi benzeri olmadığını dile getiriyor. Macarlara karşı gösterdiğimiz merhameti ve aynı şekilde hataya karşı disiplinli cezalarımızı uzun uzun anlatmış. Aslına bakarsanız Montaigne bu kitapta hümanist tavrını çok açık dile getirmiş. Güzel ahlak üzerine olması gerekenleri tarihten örnekler ile anlatmış ve tarihteki kötücül olayları üzüntü ile dile getirmiştir. Bu iyi niyetli söylemleri okuyup da bu büyük insana nefret besleyebilmek gerçekten inanılır gibi değil fakat maalesef insanın doğasında bu var. Kutuplaşma ve doğru olsun olmasın kendi kutsalını savunma dürtüsü böyle olayları doğuruyor. Her neyse olayı kişiselleştirmeden tahlile alıntılar ile devam edelim. Baştan uyaralım oldukça fazla alıntı bulunuyor. Bu yüzdendir ki başucu diyebildiğimiz bir eser. Her biri altın değerinde harika alıntılar; * Her insanda, insanlığın tüm halleri vardır. -Sayfa 4 * Plinus'un dediği gibi, herkes kendisi için bir derstir; elverir ki insan kendini yakından görmesini bilsin. -Sayfa 5 * İnsanın kendini anlatmasından daha zor ve daha yararlı hiçbir şey yoktur. -Sayfa 6 * Kendini olduğundan az göstermek, tevazu değil, budalalıktır; kendine değerinden az paha biçmek korkaklıktır, pısırıklıktır. -Sayfa 7 * ''Kendine ne kadar dürüst olduğun üzerine'' İnsan kendindeki eksik ve cılız değerleri, üstelik insan hayatının hiçliğini hesaba katarak düşünecek olursa, hiçbir değeriyle övünmeye kalkışmaz. -Sayfa 8 * Felsefeyi çocuklar için ulaşılmaz, asık suratlı, çatış kaşlı ve belalı göstermek büyük bir hatadır. -Sayfa 11 * ''hayat ve felsefe'' Felsefenin amacı erdemdir; bu erdem de, medresenin söylediği gibi, sarp, yalçın ve çıkılmaz bir dağın başına dikilmiş değildir. Ona yaklaşanlar, tersine güzel, bereketli ve çiçekli bir ova içinde görürler onu. -Sayfa 12 * Eflatun der ki, çocuklara babalarının yeteneklerine göre değil, kendi yeteneklerine göre meslek bulmak gerekir. -Sayfa 13 * ''konunlar üstüne'' Kanunlar doğru oldukları için değil, kanun oldukları için yürürlükte kalırlar. -Sayfa 14 * ''Bilgi ve düşünce'' Şu muhakkak ki çocuğa kendiliğinden hiçbir şey yapmak özgürlüğünü vermemekle onu korkak bir köle haline sokuyoruz. -Sayfa 15 * Platon gerçek felsefenin sağlam irade, inanç ve dürüstlük, amaçları başka olan öteki bilimlerinse sadece süs olduğunu söyler. -Sayfa 15 * ''yaşamak ve çalışmak'' En büyük, en şerefli eserimiz doğru dürüst yaşamaktır. Geri kalan her şey, başa geçmek, para yapmak, binalar kurmak, nihayet ufak tefek eklentiler, yollardır. -Sayfa 17 * Biz insanlar öteki yaratıkların ne üstünde ne altındayız. Bilge der ki, gökleri altındaki her şeyi aynı kanunun ve aynı kaderin buyuruğundadır. -Sayfa 19 * İndupedita suis fatalibus omnia vinclis. Her şey, kırılmaz zincirleriyle bağlı kaderin. -Sayfa 19 - Lucretius * Korunmak, saldırana hem istek veriyor, hem de hak kazandırıyor: her korunma savaşçı bir kılığa girer ister istemez. -Sayfa 21 * ''dogmatik bilgiler ve ahlak üzerine'' İnsanın doğuşunu görmekten herkes kaçar, ama ölümünü görmeğe hep koşa koşa gideriz. İnsanı öldürmek için gün ışığında geniş meydanlar ararız, ama onu yaratmak için karanlık köşelere gizleniriz. -Sayfa 23 * ''dostun kaybı üzerine'' Onsuz yorgun ve bezgin sürüklenip gidiyorum: tattığım zevkler bile, beni avutacak yerde ölümünün acısını daha fazla arttırıyor. Biz her şeyde birbirimizin yarısı idik: şimdi ben onun payını çalar gibi oluyorum. -Sayfa 27 * Bir aileyi idare etmek bir devleti idare etmekten hiç de kolay değildir. -Sayfa 31 * ''insan tabiatı'' Kavuşabildiğimiz zevk ve nimetlerin hepsi mutlaka dertlerle, üzüntülerle karışıktır. -Sayfa 39 * Acaba bazı ruhlar için hüzün bir zevk, bir gıda değil midir? Est quaedam flere voluptas. Ağlamak da bir zevktir. - Ovidius * ''demokrasi?'' Akıllı bir insanın, hayatını düşüncesiz bir sürünün oyuna bırakması akıl karı mıdır? -Sayfa 47 * Kaderin insanlara bir lütfu da, namuslu işlerin aynı zamanda en faydalı işler olmasıdır. -Sayfa 47 - Quintilianus * ''tanrılar üstüne'' En az bildiğimiz şeyler tanrılaşmaya en elverişli olanlardır. Onun içindir ki Yunanlıların, biz insanları tanrılaştırmalarına bir türlü akıl erdiremem. -Sayfa 49 * ''Cennet ve Cehennem üzerine'' Bir defa yok olan şey artık yoktur. -Sayfa 53 * Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır. Quisquis ubique habitat, maxime, nusquam habitat. Her yerde olan hiçbir yerde değildir. -Sayfa 55 - Martialis * Körler hiç olmazsa bir yol gösterici isterler, biz kendi kendimizi sokarız yanlış yollara. - Sayfa 75 * ''Vicdan üzerine'' Prima est haec ultio, quod se Judice nemo nocens absolvitur. İlk ceza odur ki, hiçbir suçlu Kendi yargıçlığından kurtulamaz. -Sayfa 78 - Juvenalis * İn me omnis spes est mihi. Bütün umudum kendimde. - Sayfa 82 - Terentius * Kendimi hem yürekçe, asıl iş yürekli olmakta çünkü, hem varlıkça öyle hazırlıyorum ki, başka her şeyimi yitirdiğim zaman kendimle yetinmesini bileyim. -Sayfa 82 * Vermede nasıl bir üstün olma niteliği varsa, almada da bir boyun eğme niteliği vardır. -Sayfa 83 * ''Savaşlar üzerine'' Kendi rahatımız için başkalarının rahatını kaçırmak da öyle büyük bir haksızlık ki bunu Tanrı'nın hoşgöreceğini sanmam. -Sayfa 85 * Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim. -Sayfa 90 * ''yaşlılık'' Gücümüz azalıp görgümüz arttıkça zevkimiz daha nazlı, daha titiz oluyor. -Sayfa 92 * Doğrusunu söyleyelim: biz erkeklerin hemen hepsi kendi günahlarından çok karısının günahlarından gelecek ayıptan korkar; kendi vicdanından çok karısının vicdanı üstüne titrer. (aman ne fedakarlık!) -Sayfa 100 * Cimrilik bütün insan deliliklerinin en gülüncüdür. -Sayfa 104 * Bir insanın özünde soyluluk olmadı mı, dünyanın tacını giyse yine çıplak kalır. -Sayfa 105 * Ruhu kaba ve duygusuz olan için, bütün bunlar neye yarar? insanın sağlığı ve düşüncesi yerinde değilse, hazdan, mutluluktan da bir şey anlamaz. -Sayfa 105 * Bizi mutlu eden bir şeye sahip olmak değil, tadına varmaktır. -Sayfa 106 * ''ahiret'' Bütün dertlerin biteceği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık! -Sayfa 109 * Nascentes morimur, finisque ab origine pendet. Doğumla ölüm başlar; son günümüz ilkinin sonucudur. -Sayfa 110 - Manilius * Hayatın değeri uzun yaşanmasında değil, iyi yaşanmasındadır: öyle uzun yaşamışlar var ki, pek az yaşamışlardır. -Sayfa 113 * Bütün günler ölüme gider; son gün varır. -Sayfa 115 * Paranın saklanılması kazanılmasından daha zahmetli bir iştir. -Sayfa 121 * Rahatsız, gözü doymaz, telaşlı bir zengin, düpedüz yoksul kişiden daha zavallı gelir bana. -Sayfa 125 * Cimriliği yaratan yoksulluk değil zenginliktir daha çok. -Sayfa 128 * Hapşıranlara sağlık dilemek adetinin nereden geldiğini mi sorarsınız bana? Biz insanlar üç türlü yel çıkarırız: altımızdan çıkan pek pistir; ağzımızdan çıkan da bir oburluk belirtisi sayılır; üçüncüsü hapşırmadır, baştan geldiği ve ayıp yanı olmadığı için hoş yüzle karşılarız onu böyle. Gülmeyin bu ince buluşa: Aristotatales'indir derler. -Sayfa 136 * Kol bacak sağlamlığı yiğitliğin değil hamallığın şanındandır; gürbüzlük cansız, bedensel bir değerdir. -Sayfa 149 * Qui sibi amicus est Scito hunc amicum omnibus esse. Kendine dost olan Bilin ki herkese dosttur. -Sayfa 159 - Seneca * Derler ki bilge yaşayabildiği kadar değil, yaşaması gerektiği kadar yaşar. -Sayfa 170 * Çünkü nefret ettiğimiz şey yüreğimizde yeri olan şeydir. -Sayfa 173 * Felsefe bizi başkası için değil kendimiz için, güçlü görünmek için değil güçlü olmak için yetiştirir. -Sayfa 177 * Hasta iken beni üzen şey canımın istediğini yapmamak değil, canımın bir şey istemez oluşudur. -Sayfa 180 * Sağken bütün kaygım da umutlu, istekli olmaktır. Uyuşuk, isteksiz olmak ne acıklı bir şeydir. - 180 * ''büyük iskender'' Kralların ondan söz ettikleri kadar tarihler krallardan söz etmemiştir. -Sayfa 185 * ''Yaşlılık üzerine'' İnsan da var ki, ebedi olarak susmayı öğreneceği bir zamanda konuşmayı öğrenmeye kalkar. -Sayfa 190 * Aklı başında insanların bizi bir kalıba dökmeye çalışmalarına şaşarım; insanda en çok ve en açık görülen kusur zaten bir dalda duramamaktır. -Sayfa 192 * Öfke ve kin doğruluğun sınırları dışındadır; bu tutkular yalnız işlerine akıllarıyla bağlanamayan insanların işine yarar. Doğru ve temiz işler hep ölçülü ve ağırbaşlıdır. ölçü olmayan yerde kavga, gürültü ve haksızlık vardır. - Sayfa 198 * ''ironi'' -Bir yerde duydum derseniz olmaz. -Bir yerde okudum diyeceksiniz. -Sayfa 209 * Kimi kitaplar vardır, salt konularıyla yararlı olurlar; değerlerinde yazarın payı yoktur. -Sayfa 211 * Memnun edemeyeceğini sanan, kimsenin dostu olmaz, diyor. -Sayfa 211 * Tabiatın kanunları bizim yaptıklarımızdan her zaman daha akıllıcadır. -Sayfa 215 * Ben derim ki erkekler ve dişiler aynı kalıptan çıkmadır; eğitim gelenek dışında, büyük bir ayrılık yoktur aralarında. -Sayfa 222 * İnsan hayatı denen bu yolculukta benim bulduğum en iyi nevale kitaplardır ve ondan yoksun anlayışta insanlara çok acırım. -Sayfa 224 * Bir düzeni sarsanlar, onun yıkılmasıyla ilk ezilenler olur çok kez. Karagaşalığı çıkaran, yararını kendi görmez pek: başka balıkçılar için suları bulandırmış olur. -Sayfa 224 * ''dünya yurttaşlığı'' Tabiat bizi özgür ve bağımsız yaratmış, bizse tutup kendimizi birtakım çemberler içine hapsediyoruz. -Sayfa 225 * Ağırbaşlı ve ölçülü cezaları suçlu hem daha kolay kabul eder, hem de onların faydasını görür. Öfkesine kapılmış bir adamın verdiği cezayı kimse hak ettiğine inanmaz. -Sayfa 236 * Öfke saklanmaya da gelmez, büsbütün içimize işler. Demosthenes bir meyhaneye girmiş, kimse görmesin diye arkalarda bir yer arıyormuş. diogenes görmüş ve demiş ki: ne kadar arkalara gidersen meyhaneye o kadar girmiş olursun. -Sayfa 237 * ''aramızdaki eşitsizlik'' Kimi insanla kimi insan arasındaki uzaklık, kimi insanla kimi hayvan arasındaki uzaklıktan çok daha büyüktür. -Sayfa 242 * Ne hazineler, ne rütbeler, cübbeler atabilir yüreklerden yaldızlı direkler altında uçuşan Acı dertleri, kaygıları. -Sayfa 246 - Horatius * İster kağıt üstüne olsun, ister ağızdan, benim sevdiğim konuşma, düpedüz, içten gelen, lezzetli, şiirli, sıkı ve kısa kesen bir konuşmadır. -Sayfa 252 * Dostlar arasındaki bağlar sert, yırtıcı olmalı: nasıl ki aşk da ısırmalar, kanatmalar ister! - Sayfa 255 * Zararıma da olsa eleştirmeciye uysal davranmalıyım ki beni her zaman serbestçe uyarsın, kendimi düzeltmeme yardım etsin. Doğrusu çağdaşlarımı böyle bir işten yana çekmek kolay değil. Düzeltilmek herkesin ağrına gittiği için kimse kimseyi düzeltmeyi göze alamıyor. Düşüncesini saklayarak konuşuyor çokları. -Sayfa 256 * Dünyada insanlığın bilmekten, insanca yaşamaktan daha güzeli daha doğru bir işi yoktur. -Sayfa 257 * ''yaşamak sanatı'' Dünyanın en yüksek tahtına da çıksak, yine kendi kıçımızla oturacağız. -Sayfa 258 * Her şerefli insan, vicdanını yitirmektense, şerefini yitirmeyi yeğ görür -Sayfa 263 * En zor yapılan şeyi en çok severiz. Vermekse almaktan daha zordur. -Sayfa 272 * Biz güzellikleri yalnız sivri, şişkin, süslü püslü olarak seviyoruz. Saf ve sade olanlar kolayca kaçıyor bizim kaba gözlerimizden, öylelerinin ince ve saklı bir yanları var: insanın pussuz, yıkanmış, arınmış bir bakışı olmalı ki o gizli ışıltıyı görebilsin. -sayfa 282 * Ruhun büyüklüğü büyük yerlerde değil, gösterişsiz yerlerde çıkar ortaya. -Sayfa 290 * Biz sandığımızdan daha zenginizdir, ama bizi her şeyi başkalarından almaya, dilenmeye alıştırıyorlar. Kendimizden çok başkalarından yararlanacak biçimde yetiştiriyorlar bizi, insan hiçbir şeyde gerek duyduğu kadarıyla yetinmiyor. Ne şehvette, ne devlette kollarını kucaklayamayacağı kadar açmaktan alabiliyor kendini; açgözlülüğü ılımlı olamıyor bir türlü. -Sayfa 291 * Bana sorarsanız, ölüm yaşamın ucudur, ama amacı değil; sonu, bitimidir, ama konusu değil. -Sayfa 295 * Gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgardan hayır gelmez. -Sayfa 296 * Kitaplar için de öyle olmuyor mu? ne kadar yasaklanırsa o kadar daha çok satılıyor, o kadar daha çok okunuyorlar. -Sayfa 299 * ''yaşlanma üstüne'' Zamanlarını iyi kullananların bilgileri görgüleri yaşadıkça artabilir, ama canlılık, çeviklik, sağlamlık gibi kendi içimizde daha önemli, daha özgün yetenekler yaşla soluyor, gevşiyorlar. -Sayfa 306 * Zenginlik bize ne iyilik eder, ne de kötülük; her ikisi için de malzeme verir bize. Ondan daha güçlü olan ruhumuz malzemeyi dilediği gibi evirir, çevirir ve kullanır, mutlu ya da mutsuz oluşunun tek nedeni ve sorumlusu kendisidir. -Sayfa 311 Uzunca bir alıntı okyanusunun sonuna gelmiş bulunuyoruz. Göründüğü gibi her biri çok değerli, her bir cümlesi için saatlerce düşünülecek altyapıyı barındıran zekice ve kaliteli çıkarımlar mevcut. Çevirmenimizin de desteği ile özetlemek gerekirse Montaigne yalnız denemeler'ini yazmak için yaşamış gibidir. Bundan başka kitabı olmadığı gibi hayatının da bu kitaptan başka serüveni yoktur. ''Ben kitabımı yaptığım kadar kitabım da beni yaptı'' der. Olur ya belki görüşemeyiz, iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler.
Denemeler
DenemelerMontaigne · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202154,5bin okunma
·
1.296 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.