Binlerce yıl önce, birisi ateş yakmasını keşfetti. Herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye, o ateşte yakmışlardır onu. İnsanların korktuğu bir şeytanla işbirliği yapan kötü biri olarak görülmüştür. Ama ondan sonra, insanların ısınmak için, yemeklerini pişirmek için, mağaralarını
aydınlatmak için bir ateşi olmuştur. O adam onlara, akıllarına gelmeyen bir hediye bırakmış, karanlığı yeryüzünden kaldırmıştır. Yüzyıllar geçmiş, derken biri tekerleği icat etmiştir.Herhalde o da insan kardeşlerine öğrettiği tekerleğin çarkında
parça parça edilmiştir. Yasak şeylerle uğraşan bir küstah olarak görülmüştür. Ama ondan sonra, insanlar artık ufukları aşarak yolculuk edebilmeye başlamışlardır. Bu adam onlara akıllarına
gelmeyen bir hediye bırakmış, dünyanın yollarını açmıştır.
"İnsan ancak kendi zihniyle var olabilir. Dünyaya silahsız gelir.Tek silahı, kendi beynidir. Hayvanlar yiyeceklerini fiziksel
güçleriyle bulurlar. İnsanın pençeleri, sivri tırnakları,boynuzları, büyük kas gücü yoktur. Yiyeceğini ya toprağa ekmek, ya da avlamak zorundadır. Ekebilmek için bir düşünce
sürecine ihtiyacı vardır. Avlamak için silahlara, dolayısıyla silah yapmaya ihtiyacı vardır ki o da bir düşünce sürecidir. Bu en basit gereklilikten en yüce dinsel soyutluğa kadar, tekerlekten gökdelene kadar, neysek ve neye sahipsek hepsi insanın bir tek niteliğinden doğmaktadır... o da mantıklı bir zihnin fonksiyonudur.
"
Dürüstlüğüne, sadeliğine, sıradışılığına, özgürlüğüne, hayran olurken, çevresindekilerin her bir olayda belirginleşen vicdani çöküşlerine tanık olacağınız bir kurgu...Okurken yaşatıyor insana. Bir bölüm bitiyor, sonra bir sonrakini okuma isteği, sonra bir sonraki derken bir bakıyorsunuz ki bitmiş.
Okunmayı hak eden bir kitap, keyifli okumalar dilerim