Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

412 syf.
8/10 puan verdi
·
51 günde okudu
Sürüncemeli okuyuşun sürüncemeli incelemesi.
Esenlikler, bugünkü ele alacağımız kitabımız Harari’nin meşhur, otuzdan farklı dile çevrilen ve benim elimde elli yedinci baskısı bulunan Sapiens. İnsanların, insanlığın varoluş öykülerine kayıtsız kalmadıklarını düşünüyorum gerek Sapiens ile Tüfek, Mikrop ve Çelik’e gerekse bu tarz diğer kitaplara gösterilen yoğun ilgi bir kanıtıdır. Satılması okunduğu anlamına mı geliyor? Orasını bilemem ama bu kitabı okumayanları döveceklermiş son anda yırttım Kitabı uzun bir sürede okudum, bunun tek bir nedeni yok elbette ama bana bağlı bir durumdu ayrıca kitap ders kitabı olarak okutuluyormuş dedim o halet-i ruhiyeye bürüneyim esaslı şekilde bürünmüşüm . Hem bu tür kitapların diline hâkim olmayışım olsun hem de bitirmek, tüketmek için değil de meseleyi anlamak, konuları indirgeyerek, süzerek okumak istememden ötürü bu denli uzun sürdü. Fazla süzmüşüm anlaşılan .d Ayrıca iktisattan da nefret ederim. Aksilik bu ya tam mali hukuk videolarını etlerim lime lime bedenimden ayrılırken bir de kitapta ekonomi kısmına gelince iyice gına geldi. Bu sebepten beş altı gün boyunca kitabı elime alamadığım oldu. Fakat buna rağmen ekonomi, para kısmındaki olayları güzel şekilde anlatmış, örnekler de özenle özetlenmişti.(fırıncı örneği vs.) Öncelikle belirtmek istiyorum ki yazı boyunca üslubum, kitabın sesi olmaya çalışmamdan dolayı birinci tekil şahıs, birinci çoğul şahıs eklerini kullanacağım. (Malum çok farklı yorumlamaya aslında kelimenin tam anlamıyla cımbızlamaya hazır insanlar bulunduğu için bu açıklama yapılmıştır.) Sapiens’in tanımı modern insandır, Homo Sapiens’in soyu tükenmemiş tek alt türüdür. Ne oldu da tükendi ki diğer türler diye sorabilirsiniz, kitapta mevcut. “Düşündüğünün üstüne düşünebilen insandır” Sapiens. İçindeki çoğu bilgi için şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bunlara ulaşmak istesem çeşitli alanlarda bol okuma ve araştırma yapmam gerekecekken Harari bunları bize öğütülmüş olarak sunuyor. Bu bağlamda bana başka bir artısı ise okurken hiç duymadığım ve merakımı çeken hususları not alarak yeni araştırma konuları, farklı kapılar açmasıdır. Kısa tabirle bu zamana kadarki seçtiği konulardaki bilgileri adeta hap olarak bizlere, hiçbir araştırma yapmaya vakit bulamayan, tüketmeye hapsolmuş modern çağ toplumuna, sunuyor. ESG hocam da bu konuda diyor ki, kitap yeni bir bilgi vadetmiyor. Olan bilgilerin tekrarını sunuyor. Bu kimileri için olumsuz durum olurken kimileri için de olumlu sonuç doğuruyor. İnsanlığın kaç türü vardır? İnsanın en büyük düşmanı yine insandır-tıpkı tüm diğer şeylerin azılı düşmanı olduğumuz gibi- Sapiens, kendilerinden oldukça güçlü neandertalleri nasıl yok etmişse aslında kendini günümüze uyarlayarak kendi topluluğundan olan insanlara etmediğini bırakmıyor, katlediyor. Bu ister işçilerini fahiş koşullarda çalıştıran patron olsun isterse de insanları sabun yapan Adolf Hitler olsun. Yani devamlı kınadığımız hâlâ da yapmakta olduğumuz kötü eylemler bugünün problemleri değil, sadece DNA’larımıza işlenmiş olanları dışa vuruyoruz sadece. Eserin benim gözümden olumsuz eleştiri yapacağım hususları şunlardır: İlk olarak, açlıktan ölen insanın olmadığını söylemesi. Acaba gerçekten açlıktan ölen yok mudur? Ne güzel olurdu açlıktan ölen kimseler olmasa ancak bu kanıtlanmış. Gözler önünde olan gerçeğe göz yumamayız. İkinci olaraksa Müslümanların düalist olduğunu iddia etmesi. Elbette ki bu benim kendi düşüncem; eğer önemli, bu kapsamda bir eser üretmeye başlamışsam ve örnek vereceğim hususu adımdan daha iyi bilsem dahi, birçok kez kontrol ederdim. Harari, şeytandan korkmayı, şeytana inanmayı düalizm olarak kabul ediyor. Tanrı’nın yarattığı başka bir varlığa neden tapalım ki? (Adem’e secde edin!” demiştik; İblis hariç hemen secde ettiler. (O) cinlerden idi de Rabbinin emrinden çıktı. Şimdi beni bırakıp da onu ve zürriyetini (kendinize) dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar size düşmandır.” (Kehf, 50) Bu zamana kadar yazarın objektifliğiyle alakalı oldukça fazla yoruma denk geldim ancak ben meseleleri ele alırken tarafsız olduğu kanısına katılmıyorum. Ermeni Soykırımı(!) ifadesini kullanması da küçük hatırladığım ve buraya aktarabileceğim kısalıktaki bir kanıtıdır. Harari’nin Yahudi olduğunu öncesinde de biliyordum doğal olarak bunu okurken göz önünde bulundurmadım. Ancak bunu yazar fikirleriyle hissettiriyordu. Yazarın kitabı yayımladığı ülkelere göre uyarlaması da artı bir puanı hak ediyor. Meselelere okurken daha yakın hissedip kolayca içselleştirme fırsatına erişiyorsunuz. Algılarımızın asırlarda nasıl mübadeleye maruz kaldığını, geçmişteki Fransa kralı ve Obama’yı mukayese ederek güzel bir şekilde özetlemiştir. Tarihin en büyük aldatmacası bölümünde, bugüne değin tarım devriminin insanlar için güzelliği, faydası anlatılırken aksine bizleri nasıl körelttiğini, bugün yaşamakta olduğumuz sağlık ve diğer sorunların tarım devrimine dayandığından, kaslarımızı, zekamızı, gücümüzü bir kenara bırakıp sığmayacağımız yaşam kalıbına nasıl tıkıldığımıza değinmiş. Zengin, soylu sınıfının oluşmasını yani sınıf farkı kavramının oluşumunu, toprak ağalarının nereden türediği türevi sorularının yanıtını bu bölümde bulabilirsiniz. Atalarımızın buğdayı değil de buğdayın atalarımızı evcilleştirdiğini savunur, insanlara nasıl kölelik sistemini öğrettiğine değinir. (hazır tohum, tarım demiş iken tarım devrimini araştırdığım zaman karşıma çıkan şu belgeseli, uygun bir vaktiniz varsa, sizde farkındalık yaratma adına izlemenizi naçizane tavsiye ederim. youtube.com/watch?v=gBc8y2S...) Şu anda Dünya çapında ölen insanlara üzülsek de yazara göre dünyaca en barışsal zamanlarımızı yaşadığımız dönemdeyiz, bunu mukayeselerle açıklıyor. Ve insanların geneli, içinde ben de dahil, Dünya çapında geleceğimize yönelik kötümser, iç karartıcı şekilde bakarken Harari tam zıddını düşünüyor. Dünya’nın geleceğinden umutlu, en azından savaşlar adına. Acaba yaşadığımız evrende sadece savaşlar olmayınca, insanlar doğal kaynakları istediği şekilde kullanınca, teknolojinin nirvanasına çıktığımız zaman daha mı iyi olacak her şey, daha mutlu, huzurlu mu yaşayacağız sahiden? Şaibeli. Diğer kısma geçmeden önce şu İsrailiyat kökenli, Nemrud’un bir sivrisineğe yenik düşmesini hatırlamakta da bir sakınca görmüyorum :’) Kitabın önceki kısımlarında insanların ilerleyen dönemlerde ölümsüzlüğü bulacağından bahsediyor kısaca, insanın aklına; tamam savaş yok, e paramız da var(Dünya’yı ele alarak konuşuyorum, ülkemizi değil .d) ama küçücük virüse çare bulabildik mi sorusu gelmiyor değil. Bu örnek belki kötü bir örnek olabilir ancak biz bu şartları düşünerek ölümsüzlüğü elde ettiğimiz zaman şartlar değişmeyecek, hangi kuvvete inanıyorsanız ister Allah deyin isterse bambaşka bir şey, tanrınız koşulların aynı kalmasına izin verir mi sizce? Yine şaibeli. Peki ölüm olmayınca hayatın ne manası kalacak diye içinden de geçirmiyor değil insan… Son kısımlara değinecek olursam, gelişen Dünya’da Sapienslerin, diğerleri gibi aileyi de nasıl tükettiğinden, yok edilişinden bahseriyor. Ve daha neleri yapabileceğimiz hakkında minik bir distopik öykü yazıyor ve sonunda, şaka yaptım bunlar sadece hayal gücünüzü beslemek içindi diyor. Afiyet olsun :’) Bu öykü(!) yazarın diğer kitabına da şans vermeyi düşündürdü, uygun bir zaman diliminde, ilerleyen vakitlerde onu da okumayı düşünüyorum. İmparatorluklar, dinler, mitler, milletler, devrimler ve yıkımlar kitabın köklü unsurlarını oluşturuyor. Tarihe, evrime, bilime meraklı ve bu alanlarda okumayı seven bir kişiliğe sahipseniz, bu kitabı yumuşak içimli filtre kahve tadında tüketeceksinizdir. Son olarak hatam olduysa affınıza sığınıyorum, vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Esen kalın.
Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens
Hayvanlardan Tanrılara: SapiensYuval Noah Harari · Kolektif Kitap · 201936,4bin okunma
··
137 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.