Gönderi

Karanlık
Kurşun rengi gözlerinden, yaşlar süzülmeye devam ediyordu. Alaycı bir gülümsemeyle ay ışığına doğru baktı. Koskoca karanlığın içinde parlak, bir o kadar da yalnızdı. Hızlı adımlarla yürümeye devam ederken buz gibi havanın ciğerlerine dolmasına izin veriyordu. Çaresizliğin son demlerini, iliklerine kadar hissetmiş; ölümün, dolunay kadar yakın olduğunu fark etmişti. Nefretten kaçarken nefretin pençesine düşüvermişti. Arkasını döndüğünde yalnız olmadığını fark etti. Geçmişin tüm acı parçaları tekrar bir bütün haline gelmişti âdeta. Attığı her riyakâr adımla birlikte; geçmiş, tüm karanlığıyla arkasından hücum ediyordu. Şakaklarının tutamadığı yaşlar soğuk zemine düşüp kayboluyordu. Ay, gökyüzünde her zamanki asaletiyle duruyor, sadece izlemekle yetiniyordu. Yüzünde bir tebessüm oluştu. Kaybedişini kabullenmişti artık. Her adımda battığı bu çukur kendi geçmişini, geleceğini ve insanların; geleceklerini, hayallerini gömüyordu. Soğuk havanın esiri olmuşçasına dizlerinin üzerine çöktü. Gözyaşları, soğuk zemini fethederken sadece tebessüm ediyordu. Son bir kez daha elini açtı ve göğe yalvardı. Konuşmaya çalıştıkça sesi içerlerde bir yerde kayboluyor, çenesi adeta karşı koyuyordu. Titrek bir sesle: “Ta-tanrım, onu affet...” Diyebildi sonunda. Olduğu gibi, aldığı tek cevap mutlak sessizlik oldu yine. Hıçkırıklarını tutamaz olduğunda yeri yumruklamaya başladı. Elleri kan içinde kalmıştı fakat acı hissetmiyordu. Duyguları gibi körelmişti onlar da. Omzuna bir el dokunana kadar kendinden geçtiğini fark etmemişti. Doğruldu ve yabancıya doğru döndü yüzünü. Kabullenmişti artık. - @the_godcomplex
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.