Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

XIV. Louis'nin, dedesi IV. Henri'nin Protestan azınlığa ibadet özgürlüğü tanıyan Nantes fermanını 1685'te kaldırır. O sırada "Huguenot" adı verilen Protestanlar Fransa dışına sürülmüş, Avrupa'nın başka yöreleri tarafından kabul edilmiş ve Amsterdam, Londra veya Berlin'in zenginleşmesine büyük katkılar yapmışlardır; pek çok tarihçi Berlin'in metropol düzeyine Fransız mültecilerin gelişiyle yükseldiği fikrindedir; bu kentin bir müddet sonra Paris'in büyük rakibi olacağı bilgisiyle birlikte düşünüldüğünde, olay ayrı bir anlam kazanıyor. Demek ki "Huguenot"ların kitlesel bir şekilde sürülmesi Fransa'yı yoksullaştırırken, rakiplerini zenginleştirmişti. 1492'de Granada'nın alınmasından sonra Katolik krallar tarafından Müslümanların ve Yahudilerin sürülmesi için de aynı şey söylenebilir; hoşgörüsüzlük ve kendini beğenmişlik sonucu alınan bu önlem yüzünden, Amerika kıtalarını fethetmesinin kazançlarını yeterince derleyemeyen İspanya, diğer Avrupa devletleriyle arasındaki mesafeyi ancak beş yüzyılda kapatabilecektir. Tarih boyunca kitlesel sürgünler, gerekçeleri varmış ve meşruymuş gibi gözükse de genellikle kovulanlardan çok geride kalanlara zarar vermişlerdir. Kuşkusuz kovulanlar başlarda acı çekerler; ama nihayetinde kendilerini toparlar, travmalarını atlatır ve çoğunlukla kendilerini kabul eden ülke yararına mucizeler gerçekleştirirler. Gezegenin en güçlü devleti olan ABD'nin İngiliz püritenlerinden Almanya Yahudilerine, bu arada Rus, Çin, Küba veya İran devrimlerinden kaçanlara, hatta Fransa'nın Protestanlarına kadar -Başkan Franklin Delano Roosevelt'in adındaki Delano bölümü asıl adı De Lannoy olan bir Huguenot atadan gelmektedir- peş peşe sürgün dalgalarını kabul etmeyi özel uzmanlık alanı haline getirmiş olması bir rastlantı değildir.
Sayfa 37 - ykyKitabı okudu
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.