Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bekir Ağa damdan bakmalarının sebebini 1967 de söylüyor. Vefatından 4 yıl önce. 1967 yılında amcasının oğlu Şakir Denizli'den döndü. Dört-beş yaşında göçen bir ailenin yanında gitmiş oralara, birinin yanına girmiş çırak olarak. Büyümüş, evlenmiş, anne baba ölmüş, sonra bir gün hayal meyal de olsa Pinaduz aklına gelince, "Benim bir köyüm vardı, Pinaduz idi adı. Bir gideyim bakayım yerinde midir? Akrabalardan kimsemiz kalmış mı?" demiş. Dedemden falan haberi yok. Horasan'a kadar gelmiş ve sorarak köyü bulmuş. Bir anda çıkıp geldi köye. Şakir, dede ile görüştükten sonra dedemin üç gün boyunca ağladığını hatırlıyorum. Niye ağladığını soruyorlar. Diyor ki: "Kaybettiğim ailem ve yakınlarım için doyasıya ağlayamamıştım. Şakir'e baktıkça birer birer aklıma geliyorlar ve kaybettiğim herkes için şimdi ağlıyorum. Anası, babası, kardeşleri ve kaybettiği tüm akrabaları için yanan kalbi gözlerinden akmıştı adeta. Amcalarım ve köylüler "Yeter ne olur, kendini harap etme artık," dediklerinde kızıyor, "Allah'ın her günü yardıma muhtaç birisi var mı diye damdan aşağı bakarken aynı zamanda kaybettiklerimden birisi bir gün gelecek mi diye de yanıp tutuşuyordum. Şimdi onlardan birisi gelmiş. Hem seviniyorum ve mutluluktan ağlıyorum hem de tüm kaybettiklerim için akıyor gözyaşlarım. O yüzden bana dokunmayın!" diyor dedem. Sözün tam da burasında, Üsküp'te yaşadığım bir hadiseye değinmek istiyorum. Çünkü az önceki durumla yakından alakalı. Yunus Emre Enstitüleri bir konferans için davet etmişti. Oradaki kardeşlerimizin yoğun ilgi gösterdikleri salonda konuşurken dedemin damdan bakma hikâyesini anlattım. Önde bir kardeşimiz bir anda hüngür hüngür ağlamaya başladı. Bunun üzerine konuşmaya ara verdik kestik. Durumu düzeldiğinde salondaki yerimizi aldık. Kardeşimiz sahneye çıktı ve "Hocam neden ağladığımı anlatayım," dedi ve mikrofonu alıp konuşmaya başladı: "Babam yakın zamanda öldü. Balkan Savaşı'ndan sonra buralarda yapayalnız kalmıştık biliyorsunuz. Babam da yoksulluk içinde büyümüş, evlenmiş birisi. Bin bir zorlukla bizi büyüttü. O da kırk yıl damdan baktı. Biz de merak ederdik nereye bakar, ne düşünür diye. Bir gün da yanamayıp sorduğumuzda aynen şöyle demişti: 'Anadolu'ya doğru bakıyorum. Oradaki kardeşlerimiz bizi burada asla yalnız bırakmayacaklar ve bir gün mutlaka geri dönecekler. Bir gün gelecekler yeniden. İşte acaba o gün bugün müdür diye her gün bakıp bakıp duruyorum. Kırk yıl baktı damın üzerinden Anadolu ufuklarına. Siz dedenizi anlatırken onu hatırladığım için ağladım. Konuşmanızı yarıda kestiğim için özür dilerim." Elbette ki özürlük bir şey olmadığı gibi dedemin hikâyesini tamamlamıştı anlattıkları. Kendisine teşekkür edip babasına Fatiha okumuştuk.
Sayfa 37 - TİMAŞ YAYINLARI / 1. BÖLÜM: TOPRAK / ASIRLIK BEKLEYİŞLER: ŞAKİR'İN KÖYE DÖNÜŞÜKitabı okudu
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.