Ucuz ve sanattan uzak bir roman okumak, gündüz zamanı hayal görmekten
farklı değildir. Böyle bir kitap, okurda hiçbir üretici tepki doğurmaz. Tıpkı boş bir televizyon programı seyrederken, düşünülmeden atıştırılan çerezler gibi, bu roman da öylesine "yutulur".
Ama örneğin Balzac'ın bir romanını üretici olarak, içsel bir katılma ile. yani "olmak" ilkesini harekete geçirerek okuruz. Ancak çoğu kez böyle değerli romanlar bile, tüketim toplumlarında, "sahip olmak" yönlenişi ile okunmaktadırlar. Merakı uyanmış olan okuyucu, kahramanın ölüp, ölmediğini veya genç kızın o adama aşık olup, olmadığını öğrenmek istemektedir. Roman bu aşamada, onu heyecanlandıran, mutlu ya da acılı sonu ile de rahatlamasını sağlayan bir araç görevindedir. Sonucu öğrendiğinde, bütün öykü sanki anılarında yeniden canlanıyormuşcasına, onundur artık. Ama bu romanın okunması ile okuyucu yeni
bir bilgi edinememiş, insan hakkındaki görüşleri de pek derinleşmemiştir. Belki kendini romanın kahramanı ile özdeşleştirmesi sonunda, kendisi hakkında bir şeyler öğrenebilmiştir, hepsi o kadar.