Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Medine toplumu henüz tipik bir devlet yapılanması içerisinde değildi.Sözgelimi profesyonel bir ordusu yoktu.Toplumun savunulması, elbirliğiyle gerçekleştirilmekteydi.Pazar vardı ama pazarın etrafında kurumsallaşmış olan bir mütegallibe sınıfı ve tekeller (piyasa) yoktu.Burada herkes kimsenin kimseyi sömürmesine müsaade edilmediği bir biçimde ticari faaliyetleri sürdürmekteydi.Kimseye imtiyaz tanınmadığı gibi, özellikle faiz veya karaborsacılık gibi yollarla insanların istismarına ve toplumsal zenginliğin belli bir bezirgan zümresinin elinde toplanmasına da göz yumulmamaktaydı.Toolumsal zenginlik belli odaklarda tekelleşmediğinden ve adaletli bir biçimde bölüştürüldüğünden, o anlamda da toplumsal servete el koyan ve bu fazla üzerinde çöreklenerek örgütlenen bir devlet de teşekkül edememekteydi.Toplumun savunması kadar toplumsal hizmetler de tüm toplumsal kesimler tarafından üstlenilmekteydi.Aşırı bir bayındırlık faaliyetine, yani sözümona "uygarlık" medeniyet anıtlarına ihtiyaç duyulmadığından, bu yönde bir örgütlenme ve kurumsallaşma ortaya çıkmamaktaydı.Mescid kerpiçten yapılmış dört duvardan ibaret bir toplanma yeriydi.Burası aynı zamanda tüm toplumsal faaliyetlerin de merkeziydi.Medine'de kölelerin omuzlarında yükselen anıtsal yapılar değil, bu kölelerden özgür, tarihe yön veren, adalet timsali anıtsal şahsiyetler inşa edilmiştir.Mescidler cins, ırk, sınıf ve hattâ din ayrımı gözetilmeksizin herkesin ibadetine açıktı.Namazı müminlerden birisi kıldırmakta ve mescidin hizmetleri de müminler tarafından görülmekteydi.Hatta mescitler yoksullar ve kimsesizlerin sığınmasına da açıktı ve onları da barındırmaktaydı.Din adamları olmadığı gibi, dinsel hizmetlere dayanan kurumsallaşmalar da yoktu.Daha sonraki yıllarda da, Hasan Basri, Ebu Hanife, imam Malik, İmam Şâfii, İbn Hanbel gibi âlimlerin uygulamalarında da sürdürüldüğü gibi ilmî ictihadi, fikri faaliyetler kadar, bir ölçüde de olsa yargı kararları ve eğitim, bir "sivil" faaliyet olarak yürütülecektir.Dikkat çekici olanı, bu önemli şahsiyetlerin hiçbirinin, günümüzde ki eğitim mantığı çerçevesinde biçimlendirilmiş bir eğitim kurumunda (ve hattâ medresede) yetişememesidir Elbette ki süreç içerisinde cezaların infazı, vergilerin toplanması ve dağıtılması, illerin yönetimi gibi hususlarda kurumsallaşmalar oluşacaktı.Burada ki temel fark "devletin" toplumdan soyut bir iktidar aygıtı olarak teşekkül ederek, topluma egemenleşmesi yerine, bu yönetimsel aygıtın toplumsallıktan kopmayacak bir biçimde icraatını yürütmesidir.İktidar aygıtının tüm yönetimsel faaliyeti soğurduğu bir durum ise, toplumu ikincilleştiren ve devletin zebunu haline getiren bir mahiyet farkıdır.Oysa asıl olan toplumsal faaliyetlerin özgünlüğünü, birinciliğini ve özerkliğini sürdürebilmesidir.Bunun sağlanamadığı durumlarda ise ister istemez toplumdan soyut bir devlet aygıtı teşekkül ederek topluma tebelleş olacaktır.Bu ise bir soy veya ırk, din veya mezhep, sınıf veya statü gibi güç gruplarının egemenleşerek toplumun sair kesimlerini madunlaştırılması anlamına gelmektedir.Nitekim Peygamber(as) 'ın ölümünden itibaren başlayan süreçte ağır ağır cahili yaklaşımlar yeniden etkinleşerek,Muaviye'den itibaren resmen ve fiilen bir "Devlet" (meliklik yada krallık) sistemi kurulacaktır."Allah'ın halifeliği" teziyle de desteklenen bu aygıt soya (Kureyş), mezhebe (giderek teşekkül edecek olan Sünnilik veya Şiilik) zekat ve ganimet mallarını toplanarak tam olarak topluma dağıtılmadığı bir mal (sermaye) temerküzüne ve yine ilk kez Muaviye tarafından teşekkül ettirilen profesyonel orduya, topluma aşkın bir iktidar merkezi (saray)'ne dayanacaktır.Üstelik saray toplumsallığın kendi gelişiminin bir parçası olmaktan çok, komşu devletlere(hadariyete) özenli bir devletleşme çabasının göstergesi olarak ortaya çıkacaktır.Hatta Emevi Sultanları uzun zaman saraylarında, bir bedevinin çadırında yaşadığı gibi yaşayacaklardır.Ve ileri yıllarda, kadılar (hukuk) kadar imamlar (din adamları) ın ne devlete bağlanması ve Kahire ve Bağdat'a ilk örnekleri oluşturacak olan medreselerle, Şiîlik ya da Sünnilik adına devletin ideolojisi çerçevesinde sürdürülecek olan resmi (ve ideolojik) bir eğitim kurumlaşması da ikmal edilerek, tüm toplumsal faaliyetler devlet tarafından soğurulacak ; yani devletleştirilmiş olacaktır.
Sayfa 128 - Mana Yayınları 1.baskı
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.